Küresel hegemonya karşısında Aksa Tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabildi mi? Aksa Tufanı İslami hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkileyecek? Âlim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri ve STK'lar Siyonist soykırım karşısında gerekli performansı gösterebildiler mi? İslam Düşüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "Aksa Tufanı" dosyasında Mehmet Mete'ye sorduk.
1. Aksa Tufanı hamlesine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz? Bu süreci önceki operasyonlardan, kıyam hareketlerinden ve maruz kalınan katliamlardan farklı kılan yönler nelerdir?
Aksa Tufanı 7 Ekim'de Filistinli direniş gruplarının İsrail’in bir çok yerine yaptığı en geniş operasyondur. Yankısı tüm dünyada görülen ve tarihe adını yazdıran bir mücadele ve kıyamdır.
Bu kıyamın, diğer operasyonlardan bazı farkları:
A)- Bu operasyonda sivil ölümlerinin olmaması ve tutuklulara itina ile davranılması, işkence edilmemesi.
B)- Çatışma sonrası Filistin’e özgürlüğün hedeflenmesi.
C)- Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yapılan tüm hürmetsizliklerin durdurulması.
D)- İsrail hapishanelerindeki tüm siyasi ve sivil tutukluların bırakılmasının hedeflenmesi için esir alınması.
D)- Operasyona aylar öncesinden ciddi bir planla çalışılması.
E)- Bu operasyona Hamas, Kassam Tugayları, İslami Cihad ve hatta bazı Hizbullah gruplarının olduğu kapsamlı grupların katılması.
F)- İlk defa yenilmez ve kırılmaz denilen İsrail’in hava sistemi gök kubbesinin iflas etmesi. 5 bin füze atıldı. Deniz, hava ve karadan 21 yerden İsrail’e girildi ve farklı şekillerde mücadele verildi. Paramotorlar ilk defa bu operasyonda kendini gösterdi. İsrail’in ciddi zafiyet geçirdiği bu operasyonun, diğerlerinden bazı farklarını bu şekilde sıralayabiliriz.
2. Aksa Tufanı üzerinden bir yıl geçti. İlk dönem yapılan değerlendirmeler ve şu an yapılan yorumlar arasında hangi benzerlik, farklılık ya da tutarsızlıklar var? Yaşanılan bir yıllık süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
7 Ekim'den bu zamana kadar bir yıl oldu. Bu kıyam bir yıldır her gün tüm basın yayında ve dünyada kendisinden söz ettirdi ve söz ettirmeye de devam edecektir.
Siyonist İsrail açısından: Aksa Tufanı İsrail için çok büyük yıkımlara sebep oldu. Askeri ve siyasi her yönden en zayıf zamanlarını yaşadı. Esirlerini istediği gibi kurtaramadı. Hamas’a karşı mücadeleyi kazanamadı. Tüm dünyada soykırıma karşı tepkiler çığ gibi yayıldı. Komuta ve siyasi kadrolarda istifa, kendi halkında tepki ve protestolar derken iyice saldırgan azgın bir hale dönüştü. Adeta kuduz bir köpek gibi bu başarısızlığının sebeplerini gizlemek için Gazze’de her gün havadan yüzlerce binayı yerle bir etti ve şu ana kadar ne acı ki 41.000 insanın ölümüne sebep oldu. Bunların 17.000'i maalesef çocuk ve tamamına yakını sivil ölümleri.
Hamas ve Filistin açısından: Hamas ve Kassam Tugayları mücadeleye her şeye rağmen devam etmektedir. Tüm dünyayı bu mücadeleye yön çevirmiş durumdadır. Esirlere örnek davranışları ve sivil ölümlerine hassasiyetleri ile örnek duruşlarını devam ettirmektedirler. Camiler, okul yol, çeşme ve hatta hastane ve yardım tırlarına dahi bombalar atıldığı halde Hamas kararlı mücadelesine devam etmektedir. Filistin halkı ise her şeye rağmen Gazze ve Filistin’i terk etmemekle büyük bir azim göstermektedir. Bugüne değin bu operasyonlarla ilgili bazı tutarsızlıklar söylene gelse de ben çok büyük bir farklılık ve tutarsızlık göremiyorum.
3. İslami bir hareket olan Hamas öncülüğünde gelişen aksa tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkiledi/etkileyecek?
Hamas öncülüğündeki bu mücadele tüm dünyadaki İslami hareketleri ciddi şekilde etkiledi. Bu Siyonist katil devlet ve yapılanmaların dünyanın başına bela olduğunu aslında tüm kamuoyuna göstermiş oldu. Sınırlı ve kısıtlı kişi ve imkanlarla büyük mücadelelerin yapılabileceğini tüm dünyaya ve tüm İslami hareketlere yeniden gösterme imkanı buldu. Düşünce ve yapılanma olarak da yenilenme mücadeleye devam etme ve iman varsa imkanın var olabileceğini yeniden göstermiş oldu. Ve aslında terörist denilen Hamas'ın esirlere kendi yemeğinden yedirerek güzel davranış sergilemesi ve sivillere davranış kalitesi ile dünyadaki İslami örgütlerin aslında terörist değil, bu Siyonistlerin cani ve katil olduğunu gösterme imkanı buldu.
4. Aksa Tufanı sonrası gerek Filistin'de gerekse bölge ülkelerindeki mevcut statüko aynı şekilde devam edebilir mi? Bangladeş'te seküler diktatörün devrilme sürecinde Aksa Tufanı'nın etkisi olmuş mudur? Benzer sonuçların yarım kalmış Arap devrimlerinde tekrarlanma olasılığı hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: Bu yaşananlardan sonra ne katil İsrail'de ne de FKÖ ve Hamas özelinde Filistinli gruplar açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir gerçektir. Zira İsrail önce Gazze'ye bombardıman yağdırdı şimdi Batı Şeria'ya. Yani demek oluyor ki tüm Müslümanlar bu bölgede potansiyel tehlike. O halde Müslüman grup ve camialar da aynı şekilde bir olarak bu mücadeleye katılmalı. Çevredeki statükocu Arap devletleri ve milletleri de aynı hataya düşmektedir. Bugün kendilerine gelmeyen bombalar en yakın zamanda kendilerini bulacaktır. Çünkü bu Siyonist ülke çevresini çok ciddi şekilde tehdit etmektedir. Önünde ve sonunda bu savaş tüm çevre ülkelere sıçrayacaktır. Şimdiden görülmektedir ki, İran, Lübnan, Irak ve Suriye İsrail tarafından hava bombardımanlarına tutulmaktadır. Bu ateş tüm çevreye sıçramıştır. Bangladeş örneği ise bir numunedir. Arap baharı gibi bu özgürlükçü halklar tüm bölgedeki satılmış yöneticileri ve siyaset mekanizmasını bertaraf edecektir. Ama bugün ama yarın ama çok yakında.
5. İİT, Arap Birliği gibi örgütlerin konumu ne olacak? Meşruiyetleri ve güvenirlikleri uzunca bir süredir yüksek sesle sorgulanan ve iflas ettiği söylenen uluslararası düzen yerine nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacak? Büyük savaşların galipleri tarafından kurulan dünya düzenin sonuna geldik mi?
Üzülerek ifade edelim ki İİT, Arap Birliği gibi onlarca teşkilat ve örgüt sözde bir yapılanma olduğunu yeniden gösterdi. Tüm dünyanın gözü önünde 41 .000 Müslüman her gün bombalanırken ancak kınamayla olayı geçiştirme yapabildiler. Bu durumu engellemek için ümmetin vahdetini hedefleyemediler. Maddi ve manevi imkanları seferber edemediler. Hatta bırakın zulümleri durdurmayı insani yardımların yerine ulaşabilmesi için bir koridor açacak güçlü bir teşkilat dahi kuramadılar. Bu tavır ve bu yapılar devam ettikçe bu Siyonist yapıların sonunu beklemek hayal olacaktır. Ancak burada şu gerçeği de belirtmek gerekir ki: Türkiye devleti özellikle tüm dünyada bu konuyu dert edinmiş tüm platformlarda İsrail'in bir katil devlet olduğunu ilan etmiş ve bir çok ülke ile görüşüp Filistin'in bir devlet olarak tanınmasını sağlamıştır. İlk defa İsrail'in yargılanmasına müdahil olmuş ve tüm İslam devletleri ve teşkilatları ile defaatle görüşmüş, özellikle dünya beşten büyüktür sloganı ile İslam devletlerinin hem bölgenin güvenliği hem de insani koridorların açılması için pakt oluşturulmasını dillendirmiş ve mücadele göstermiştir. Boykot ve ticaretin İsrail'le durdurulması konusu takdire şayandır.
Kısaca STK ve Müslüman devlet ve teşkilatlarının yeni bir anlayış ve dönüşüme ihtiyacı aşikardır.
6. Alim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri, STK'lar İslam dünyasında, Batı'da ve diğer bölgelerde Siyonist soykırımı karşısında nasıl bir tavır ortaya koymuşlardır, gerekli performansı göstermişler midir?
Yine üzülerek ifade edelim ki tüm dünya insanları bu zulme en büyük tepkiyi göstermekte iken İslam dünyası, üzerindeki ölü toprağını atamamıştır. Dünya üniversite gençliği sokaklarda bu konuya tepki için yatarken biz Müslümanlarda bir nemelazımcılık hala devam etmektedir. Evet STK'ların başlıcaları, bazı alimler ve duyarlı Müslümanlar ilk günden itibaren bu davaya sahip çıkmışlardır. Ama yeterli değildir. 21. Yüzyılda dünyanın gözü önünde çoluk çocuk yaşlı demeden bir soykırım var ve tepki çok azdır ve yetersizdir. Bir örnek vermek gerekirse Ukrayna savaşında tüm Avrupa ve Hristiyan devletler direk alenen Ukrayna'ya desteğini açıkladılar ve yüzlerce silah mühimmat ve insani yardımlar gönderdiler ve hala göndermekteler. Peki biz Müslüman devletler ve STK'lar Filistin'e tek bir silah gönderen bir ülke oldu mu? Hayır. Maalesef yaptığımız yardımlarda Refah sınır kapısında İsrailli yetkililere teslim edilmek zorunda. İşte geldiğimiz nokta bu.
7. Yaşadığı anlam bunalımını teknolojik ilerleme ile kapatmaya çalışan, fütüristik bir gelecek kurgusuna, dijital dünya ve yeni sekülerleşme dalgasını basamak kılan küresel hegemonya karşısında aksa tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabilmiş midir, bu süreçte İslami hareketler nasıl bir rol üstlenmelidir?
bu konuda dünyevileşme hastalığına yakalanan dünya Müslümanlarına ve tüm İslami hareketlere çok ciddi görevler düşmektedir.
Genel olarak bazı çözüm önerilerim şunlar olacaktır:
1-Tüm dünya Müslümanları ilk kıblemiz Kudüs ve Mescidi Aksa ile ilgili bir dert sahibi olmalıdır. Bu dert ile ilgili azılar kaleme alınmalı, şiirler okunmalı, kitaplar yazılmalı, paneller yapılmalı, yürüyüşler tertip edilmeli, herkes bir farkındalık oluşturmalıdır. Gelecek nesillere bu katliamlar unutturulmamalıdır.
2- Bu konuda güçlü, tüm ümmeti kucaklayacak STK'lar oluşturulmalı. Bu bünyede yardım ve tüm İslam alemine ulaşma projeleri planlanmalı.
3- Müslüman teşkilatlar ve devletler acil bu konu ile ilgili pakt oluşturmalı ve maddi ve siyasi güç oluşturmalıdır.
4- İslami hareketler kendini yenilemeli imkanlarını özellikle istişare ile geliştirmeli ve Siyonistlere karşı insanlığı uyarıcı faaliyetleri artırmalıdır.
5-En önemlisi ben ve bencillik yerine uzlaşmayı tercih eden, cemaat-grup-hizip çekişmelerini aşan bir yapının her semt ve her ilde tüm dünyada hakim kılınacağı anlayışlar öne çıkarmalıdır. Vahdet anlayışını hakim kılmalıdır.
Genel değerlendirme:
Her bir mücadele azmimizi artırmakta, her toprağa düşen şehit kanı topraklarımızı daha kutsal kılmaktadır. Umutluyum ki Selahaddinler yetişmektedir. İnsanlık içerisindeki adaletli, hakkaniyetli insanlar bu zulümleri ciddi şekilde protesto etmektedir. Dünya gençliği İslam'a ve İslam'ın hayat veren düzenine koşmaktadır.
Filistin özelinde tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken gazilerimize rabbimden şifalar dilerim. Rabbim İslam ümmetine basiret, adalet ve merhamet bahşeylesin. Bizlere izzet ve vahdetini yeniden lutfeylesin. Bu zulümleri durduracak maddi ve manevi imkanları bizlere nasip etsin. İslam beldelerindeki zulüm altındaki kardeşlerimize imdad eylesin.