İslam, 15 asra yaklaÅŸan bilgi, birikim ve tecrübesiyle insanlığın tarihi içerisinde ender bir yere sahiptir. Bu birikim ve tecrübenin adı olan İslam medeniyeti, sahip olduÄŸu zengin ve çeÅŸitlilik barındıran coÄŸrafi ve kültürel yapısıyla, felsefi, ilmi ve ahlaki derinlik ve dokusuyla insanlığa hayatiyet kazandırmıştır. Emevi (Endülüs), Abbasi, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi onlarca devletin hakimiyeti yeryüzünün önemli bir kısmını neÅŸvunema etmiÅŸtir. Sonrasında Osmanlının çöküÅŸüyle güç ve iktidar kaybetmekle kalmayan İslam dünyası aynı zamanda fiili iÅŸgallere maruz kalmış ve onlarca ulusa bölünerek birlik ve beraberliÄŸini kaybetmiÅŸtir. İslamcılık düÅŸüncesi tamda bu sürecin bir parçası olarak ortaya çıkmış ve Müslüman toplumların/hareketlerin bu düÅŸüÅŸe karşı ortaya koydukları refleks olarak görülmüÅŸtür. Bu baÄŸlamda İslamcılık bu düÅŸünce ve çerçevenin daha çok düÅŸüÅŸe geçtiÄŸi dönemlerde ortaya çıkan ve kendisini İslam’a ve İslam ümmetine karşı sorumlu hisseden, bir çaÄŸ muhasebesi yapan, gerilemenin, sebep ve sonuçları üzerine kafa yoran, Müslümanların örgütlü, kollektif bir dayanışma ve aktivitesi neticesinde inisiyatif almasıyla ortaya çıkan çabanın adı olmuÅŸtur. İslamcılık, salt bir düÅŸünceden ibaret görülemeyeceÄŸi gibi tek başına bir aksiyon ve siyaset üretme tarzı da deÄŸildir. Ayrıca İslamcılık sadece bir uyanış düÅŸüncesi ile de sınırlandırılamaz. Aynı zamanda kendi tekliflerinin siyasi/politik mecrada hayatiyet kazanmasını saÄŸlamaya çalışan örgütlü bir güç, kültür ve dinamizm üreten bir pratiktir.
İslamcılık ortaya çıktığı an itibariyle modern bir çabadır. Bu modernlik kadim geleneÄŸin birikim ve tecrübesini anın fıkhıyla yoÄŸuran geçmiÅŸ ve geleceÄŸe eÅŸit mesafede olan bir gelecek tahayyülüne sahiptir. İslamcılık düÅŸüncesi moderniteye ait bazı olguları barındırmakla beraber kesinkes Modernizmden ayrışır. Çünkü modernizm, batı uygarlığının yaÅŸadığı bir deÄŸiÅŸim hali olarak 16. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmış, bir aydınlanma düÅŸüncesi, bir ilerleme tahayyülü, hümanist ve bireysel özgürlüÄŸü savunan, doÄŸa üzerinde kesin bir egemenliÄŸi merkeze alan materyalist bir anlayışı ihtiva eder. Modernizm aynı zamanda kapitalizmin yarattığı trajedinin bir eseri olarak ortaya çıkmış bir düÅŸünce formatıdır. Postmodernizm, özünde kapitalizme deÄŸil onun mefkuresi olan modernizme bir tepki olarak ortaya çıkmış ve modernizmin dayattığı keskin kalıpları yıkarak gerçekliÄŸin göreceli ve çoklu olduÄŸunu, idealizmi ve iyimserliÄŸin boÅŸ olduÄŸunu, kültürel çeÅŸitlilik ve eklektizm gibi bazı kavram ve hususları öne çıkarır.
Modernizm düÅŸüncesinin yerini postmodernizme bıraktığı ikinci dünya savaşına kadar İslamcılık akımının bariz bir ÅŸekilde modernizmden etkilendiÄŸini müÅŸahede ediyoruz. İslamcılık akımının vurgu yaptığı uyanış, yenilenme, saltanat eleÅŸtirisi, hurafe/gelenek karşıtlığı gibi hususlarda modernizmin aydınlanma felsefesiyle benzeÅŸir. Fakat unutulmamalıdır ki İslamcılık akımının ortaya çıkmasındaki en baÅŸat faktör modernizme bir cevap arama çabasıdır. Bu yönüyle İslamcılık düÅŸüncesi etkileri itibariyle modern olmakla beraber pratikte batılılaÅŸma karşıtı bir misyon güttüÄŸü, vahiy merkezli bir aydınlanmayı esas aldığı ve gelenekten kopmadığı için bariz bir ÅŸekilde Modernizmden ayrışır ve onu reddeder. Ve ayrıca İslamcılık bir aydınlanma düÅŸüncesinden çok bir yenilenme çabasıdır. Bu yönüyle İslamcılık düÅŸüncesi yeni bir keÅŸif yapmaz. Küllerinden sıyrılarak modern çaÄŸa bir ÅŸeyler söyler. Yine baÅŸka bir yönüyle İslamcılık büyüme tutkusuyla çevreyi yıkıma uÄŸratan, paraya, mala ve üretime tutsak olan modernizmin maddeci materyalist anlayışını red eder. Modernizm kapitalizmin düÅŸünce süreci ve kalıntısıdır. İslam dünyasında kapitalizm yoktur. Modernizm kapitalizm üzerinden yücelir. İslamcılık ise gücü, enerjiyi kendi öz dinamiklerinden alır. İslamcılığın vahye sadakat, anti sömürgeci, yenileyici; İslami, adil, hak için siyasi ve politik hakimiyet, davet ve meydan okuma gibi temel kıstasları vardır. Bunlar İslamcılığın varoluÅŸ nedenidir. Bu kıstaslar aynı zamanda İslamcılığın sınırlarını belirler. Modernizmde de keskin sınırlar vardır lakin modernizm kapitalizmin sınırlarında kaybolur bu yüzden yerini postmodernizme bırakır.
İslamcılık bir mefkure olarak kendi hudutlarının farkındadır. Bu nedenle batı dünyasının idealize edilmiÅŸ temel tecrübeleri hususunda temkinlidir. Batının ilerleme mitini masaya yatıran İslamcılık, aydınlanma, bilim devrimi/pozitivizm, rasyonel akıl, sekülerizm, hümanizm vb. olarak önümüze konulan hikayeden rahatsızdır. Bu hikaye batıyı paradigma ve güç olarak bir yere taşımış olabilir. Lakin hem batı dışındaki var olanı öteki olarak görme, onu yok sayma, ona dönüÅŸtürülebilir bir nesne muamelesi yapma hem de paradigma merkezli bir doku uyuÅŸmazlığından kaynaklanan nedenler dolayısıyla bu hikayenin karşısındadır. Ayrıca İslamcı düÅŸünce söz konusu batının bilimsel materyalist tarihini kendi tarihi süreci içerisinde bir olgu olarak ret eder. Çünkü İslamcı düÅŸünce kendi tarihi geliÅŸimini vahiy geleneÄŸinden bağımsız görmemesi ve ortaya koyduÄŸu gelecek perspektifi selefin bilgi ve tecrübesinin modern bir yansıması olarak kabul edilmesi nedeniyle batı düÅŸüncesinden kendini ayırır
İslamcılık gerek akım/düÅŸünce olarak gerek hareket/pratik yapı olarak modernizme yarattığı durum itibariyle çok ser eleÅŸtiride bulunur. Tam aksine ise Modernizmin yerini postmodernizme bırakmasıyla ortaya çıkan postmodern durumun imkan ve zemininden ciddi anlamda faydalanmakla kalmamış, aynı zamanda modernizmin oluÅŸturduÄŸu baskı ve dayatmalara karşın postmodernitenin yarattığı özgürlükçü ve hegemonya karşıtı düÅŸüncelerinin oluÅŸturduÄŸu zeminden de yayılım fırsatı yakalar. Postmodernizm sadece bir fikir deÄŸil aynı zamanda bir durum ve zemin. Dolayısıyla yaratılan bu özgürlük ortamında İslamcılığın politik ve siyasal olarak belli bir güce ulaÅŸarak iktidar olma gibi bir imkan yakaladıkları söylenilebilir. Hakeza İslamcılık anlamı kaybeden, göreceliliÄŸi savunan postmodernizmin akıl karışıklığına karşın mutlak hakikate vurgu yaparak tanrının egemenliÄŸini pekiÅŸtirir.
İslamcılık postmodernizmin sürekli ve her yerde deÄŸiÅŸim anlayışına karşın temel sabiteler ve dayanak noktaları var ederek olaÄŸan bir savrulmaya karşın temkinlidir. Bu yüzden batının ilerleme anlayışında geldiÄŸi noktaya karşın İslamcılık aynı yerde durmamaktadır. İslamcı paradigma, kendi içinde yaÅŸadığı sorunlar karşısında var olan temel sabiteler (tevhid, nübüvvet, adalet, ahlak vs.) deÄŸiÅŸen ÅŸart ve koÅŸullara raÄŸmen Müslümanları hem diri kılmakta hem de muhtemel bir eksen sapmasına karşın teyakkuzda tutmaktadır. Kısaca İslam, deÄŸiÅŸen tüm tarihi ÅŸart ve koÅŸullara raÄŸmen istikamet kaybetmeyen, yalpalamayan, kendi öz dinamizmini koruyan bir inanç sistemi olarak 21. yüzyılda bu küresel sistemde ana unsurlardan biri olarak rolünü oynamaya devam etmektedir. İslamcılık dünden bugüne dinamik bir kurtuluÅŸ reçetesi olarak hem modernizmin vaatlerine kanmayan hem de postmodernizmin anlamını kaybetmiÅŸ özgürlüÄŸüne kapılmayan bir düÅŸünce ve nizam olduÄŸunu, İslam’ın topluma hayat veren, siyaset ve kültür üreten, iddia ve hedefleri hususunda gündemde kalmaya devam eden, asırlarca insanlığa yol ve istikamet gösteren hatırlayarak daha üstleneceÄŸi tarihi, dini ve insani bir çok sorumluluÄŸunun olduÄŸunu belirtelim.