Cemaleddin Afgani’den İslam Dünyası İçin Çözüm Önerileri

Afgani, İslam dünyasının bilinçlenmesi ve harekete geçmesi adına büyük mücadelelerde bulunan önemli bir isimdir. Hayatı incelendiÄŸinde onun sadece bir İslam bilgini olmadığı, aynı zamanda bir siyasi kimliÄŸinin de bulunduÄŸu görülmektedir. İslam dünyasında etkin olan birçok düÅŸünür ve fikir adamı üzerinde Afgani’nin etkisinin olduÄŸu bilinmektedir.

Mısır’da, Hindistan’da, İran’da ve Türkiye’de bulunan Afgani buralarda öÄŸrenci yetiÅŸtirmiÅŸ ve dönemin yöneticileriyle de bir araya gelmiÅŸtir. 19. yüzyılın aktivistlerinden sayılabilecek Cemaleddin Afgani, kiÅŸiliÄŸi ve düÅŸünce yapısıyla bugüne kadar birçok araÅŸtırmaya konu olmuÅŸtur. YaÅŸadığı çaÄŸda ortaya çıkmış sorunlara odaklanmış ve onlara çözümler üretmek adına birçok fikir ve eylemde bulunmuÅŸtur.

Afgani’nin yaÅŸadığı dönemde islam dünyasında yaÅŸanan sıkıntılar maalesef daha da artan bir ÅŸekilde günümüzde de devam etmektedir. Bu yazımızda Afgani’nin islam dünyasında görmüÅŸ olduÄŸu sıkıntılar ile bu sıkıntılar karşısında ne gibi çözümler sunmuÅŸ onu anlatmaya çalışacağız.

YaÅŸadığı Döneme Kısa Bir Bakış

Afgani’nin yaÅŸadığı dönemde Batılı devletler ekonomik, siyasi ve askeri kalkınmış ve İslam dünyası üzerinde bir hakimiyet kurma çabasına girmiÅŸti. İngilizler, Hindistan ve Arabistan’ın büyük bir kısmını hakimiyetleri altına alırken, Sudan doÄŸrudan İngiltere’nin sömürgesi haline gelmiÅŸti. Batı; Mısır, İran ve Afganistan gibi birçok İslam ülkesini iÅŸgal etme ve sömürgeleÅŸtirme planları yapmaktaydı. Aslında Afgani’nin de belirttiÄŸi gibi sömürgeci devletler İslam dünyasından çok da zeki ve yetenekli deÄŸillerdi. Onlar doÄŸanın sırlarını keÅŸfetmiÅŸ ve doÄŸanın gücüne hâkim olarak doÄŸayı nasıl kullanacaklarını öÄŸrenmiÅŸlerdir.

On dokuzuncu yüzyıl tarihsel olarak birçok geliÅŸmenin ve deÄŸiÅŸmenin yaÅŸandığı bir dönüm noktasıdır. Batı dünyası din ile baÄŸlarını koparmış, doÄŸa kanunlarının sırlarına ulaÅŸarak teknik geliÅŸmelere adım atmış ve sanayi alanında büyük geliÅŸmeler kat etmiÅŸtir. Bugün sahip olunan telefon, otomobil, telgraf gibi birçok geliÅŸme bu dönemin ortaya çıkardığı eserlerdir. On sekizinci yüzyılın sonlarına doÄŸru ABD bağımsızlık mücadelesini kazanmış ve Fransız ihtilalinin de gerçekleÅŸmesiyle modern anlamda insan hakları ve siyasi sistemler ortaya çıkmış ve bunların etkileri dünya genelinde etkisini göstermeye baÅŸlamıştır. Bu konular üzerinden Afgani, hayatı boyunca birçok ülke gezmiÅŸ ve İslam dünyasının gerilemesinin sebeplerini görmüÅŸ ve çözüm yollarını da göstererek İslam toplumlarını bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunmuÅŸtur.

Batının sömürgeleÅŸtirme planlarının bozulması için çaba gösteren Afgani, ilk olarak İslam ülkelerindeki yönetici kesime ve daha sonra da tüm halka bu iÅŸgal faaliyetlerine karşı durması için direniÅŸ çaÄŸrısında bulunmuÅŸtur. Yönetimin mutlakiyetten çıkartılarak meÅŸruti bir yapıya kavuÅŸması gerektiÄŸini her seferinde dile getirmiÅŸ ve bu hedefin gerçekleÅŸmesi için de halkın ve yöneticilerinin radikal tedbirler alarak reformlar yapması gerektiÄŸini vurgulamıştır.

Afgani'ye Göre İslam Dünyasının Geri Kalma Sebepleri

İslam dünyası açısından on dokuzuncu yüzyıl diÄŸer dönemlerden çok farklıdır. Daha önceden kendisine güvenen ve diÄŸer ülkelere yön veren İslam dünyası bu dönemde öz güvenini yitirmiÅŸ ve edilgen konuma düÅŸmüÅŸtür. Kendisini medeniyetiyle ve mirasıyla tanıtan İslam dünyası bu dönemde kendisini Batı’nın bakış açısıyla tanımlamaya baÅŸlamıştır. Batı okullarında modern eÄŸitim sistemiyle tanışan genç kuÅŸaklar dünyaya bakış açılarıyla ve İslam dünyasında baÅŸ gösteren gerilemenin çözümü için öne sürdükleri yöntemler açısından geleneksel İslam bilginlerinden ayrılmaktaydılar.

Afgani’ye göre sömürgeci devletlerin iÅŸini kolaylaÅŸtıran etkenlerden biri de İslam dünyasında Batılı fikirlerin etkisi altında olan gençlerdir. Bu gençler Batı’ya gitmiÅŸ, oralarda eÄŸitim görmüÅŸ, dil öÄŸrenmiÅŸ ve kendi kültürlerine yabancılaÅŸarak ülkelerine geri dönmüÅŸlerdir. Bunlar kendi halkının güçlenmesi ve ileriye doÄŸru adım atması için çaba harcamak yerine, sömürgecilerle iÅŸ birliÄŸi içerisine girerek halkının aleyhinde çalışmalar yapmışlardır. Ona göre Batı’nın bilim ve teknolojisini öÄŸrenip de kendi halkına yabancılaÅŸmayan tek örnek toplum Japonlardır.

Afgani, bazı Müslümanların Batılıların düÅŸündüÄŸü gibi İslam dünyasının geri kalma sebebi olarak kaza ve kader inancını göstermelerini eleÅŸtirmiÅŸtir. Afgani’ye göre bunlar böyle düÅŸünerek büyük bir yanlışın içine düÅŸmüÅŸlerdir. Oysa o, bu gerilemenin sebebinin kaza ve kaderden deÄŸil, İslam dünyasının tembellik yapmasından ve akıllıca düÅŸünmemesinden kaynaklandığını ileri sürmektedir.

Afgani’ye göre İslam dünyasının geri kalma sebeplerinden biri yöneticilerin bencilce hareket etmeleri ve amaca uygun olmayan politikalarıdır. Bu yöneticiler hırslarına göre hareket ettiÄŸinden ve yönetim iÅŸlerinde baÅŸarılı olamadıklarından dolayı yabancı devletlerin yardımına ihtiyaç duymuÅŸlar ve onlardan yardım almışlardır. Zaten İslam dünyasının geliÅŸmesini ve tarihteki özne durumunda bulunan konumunu edilgen hale getirmek isteyen Batılı devletler bunu fırsat bilerek iÅŸleri daha da çıkmaz hale getirmelerini saÄŸlamıştır.

 Afgani devlet iÅŸlerinde eÄŸer yabancılar bulunuyorsa ve bu yabancılara da önemli görevler veriliyorsa bu, o devletin çökmesinin iÅŸaretidir demektedir. Yöneticiler bu beceriksizlik haliyle Batılılar karşısında kendisindeki acziyeti göstererek adeta onlara cesaret vermektedir. Bu yönetim altında bulunan milletleri bilinçlendirmek gerektiÄŸini söyleyen Afgani, bunu yaparken Batı’yı sadece lafla reddetmekle yetinmemek gerektiÄŸini, onunla bir mücadelede bulunarak yüzleÅŸmek gerektiÄŸini belirtir.

Afgani’nin İslam dünyasının gerilemesi ile ilgili düÅŸüncelerini ÅŸöyle sıralayabiliriz:

1.Müslümanların medeniyet kurmalarında dinin etkisi olduÄŸu gibi, dinin ortadan kalkmasıyla da medeniyetlerde gerileme olacaktır. İslam dünyası dinlerini arkaya atıp, İslam dininin hakikatlerini terk etmiÅŸlerdir.

2.İslam’ın özünden uzaklaÅŸan Müslümanlar dinde olmayan ÅŸeyleri dindenmiÅŸ gibi görmeye baÅŸlamışlar ve dinlerine ait yapılması gereken ilkeleri terk ederek siyaset ve savaÅŸ alanlarında güçsüz duruma düÅŸmüÅŸlerdir.

3.Kaza ve kader anlayışlarında bozukluklar meydana gelmiÅŸ ve tembelliklerini bu anlayışlarıyla örtmeye çalışmaktadırlar.

4.Ahlaki bir yozlaÅŸmaya tutulan İslam dünyasında yalancılık, iki yüzlülük, kindarlık ve hıyanetler çoÄŸalmıştı.

5.Din bilginleri kendi ÅŸahsi menfaatleri peÅŸine düÅŸmüÅŸ, öÄŸretme ve öÄŸrenme faaliyetleri donuklaÅŸmıştı.

 6.Zamanı iyi kullanmamaktalar ve faydalı birçok iÅŸleri yapmaları gerekirken boÅŸ ve gereksiz iÅŸlerle meÅŸgul olmaktaydılar.

7.Dünyaya aşırı derecede sevgileri artmış, ellerinden kaybolacak korkusu kalplerinde çok derin yer etmiÅŸti. 

8.Yöneticiler makam ve mevki derdinde olmaktan, zevk ve eÄŸlence peÅŸinde koÅŸmaktan halkın durumuyla ilgilenmemekteydi.

9.Yöneticiler ehil olmayanların elinde olunca yönetim iÅŸlerinde beceriksizce davranış sergileniyor ve bu da Batılı güçlerin iÅŸine geliyordu.

10.Yöneticilerin kendi milletlerinin dışında yabancıları önemli iÅŸlerde görevlendirmesi sonucu devletler zayıflamıştır.

11.Hz. Peygamber’e ait gibi gösterilen uydurma hadislerin din kitaplarına sokulması sonucu Müslümanların inançları kirletilmiÅŸti.

12.Eğitimde reform yapılmamış ve eski usullerle eğitime devam edilmişti.

Afgani'nin İslam Dünyasına Çözüm Önerileri

Cemaleddin Afgani, İslam dünyasının gerilemesine sebep olan etkenleri açıklayıp ortaya koymadan önce ahlaki, dini, siyasi ve sosyal anlamda birçok tekliflerde bulunmuÅŸtur. O, Batı’nın İslam dünyasından daha zeki ve yetenekli olmadığını söyleyerek onların doÄŸanın gücünü anlayıp ona nasıl hâkim olacağını keÅŸfettiklerini ve bu keÅŸfettikleri sırları yerli yerinde, sabırla, düzenli bir ÅŸekilde ve sebat ederek kullandıklarını belirtmiÅŸtir.

Afgani’ye göre Batılı sömürgeciler İslam dünyasının geri kalmasından dolayı onu adeta “kısıtlı biri” hükmünde görerek vasisi gibi davranmaktadır. Sanki kısıtlı biri kendine gelip malına sahip olana kadar onun adına koruyup gözetme görevini üstlenmiÅŸlerdir. Oysa durum tam tersinedir. Onların tek istediÄŸi kısıtlının durumu daha da vahim duruma düÅŸsün ve onların eline muhtaç kalsın. Batılılar İslam dünyasında yer edinebilmek ve onları sömürgeleri altına almak için yaldızlı sözler sarf ederek aldatıcı gerçekler öne sürmüÅŸlerdir. Hürriyeti getireceklerini, adaleti saÄŸlayacaklarını, azınlıkların haklarını koruyacaklarını özgürlük ve demokrasiyi getirerek medeniyet seviyesini yükseltmeyi istediklerini belirtirler. Oysa tek dertleri İslam dünyasını parçalamak, sömürmek ve kendilerine bağımlı hale getirmektir.

Afgani ve onu sonradan takip eden birçok düÅŸünürün vurguladığı Ra’d Suresi 11. Ayet ÅŸöyledir: “KiÅŸinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini deÄŸiÅŸtirmedikçe Allah onlarda bulunanı deÄŸiÅŸtirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün deÄŸildir. Onların Allah’tan baÅŸka yardımcıları da bulunmaz.”

Bu ayeti kendisine ilke edinen Afgani, deÄŸiÅŸimin önce toplumun kendisinden baÅŸlaması gerektiÄŸini, toplumun kendisini düzletmesi halinde Allah’ın da o toplumu kötü halden çıkaracağını söylemektedir. Ona göre bir medeniyetin asıl kaynağını din oluÅŸturmaktadır. Afgani, Fransız ve dindar bir filozof olan ve medeniyetin kaynağını din olarak gören Guizot’a ait medeniyet teorisini alıp geliÅŸtirmiÅŸtir. EÄŸer din medeniyetin kaynağı ise neden İslam dünyası bu kadar geri kaldı ve neden Batılı ülkelerin sömürgesi haline gelmiÅŸtir? Afgani’ye göre Ra’d Suresi 11. Ayet gereÄŸince İslam dünyası kendisini düzeltme yoluna gitmediÄŸi için Allah da onların durumunu düzeltmemektedir. İşte bu sorularla Afgani, İslam dünyasının gerilemesinin önündeki engelleri tespit edip çözüm arayışına koyulmuÅŸtur.

Cemaleddin Afgani’ye göre Batılı devletler içsel olarak İslam dünyasında yer alan ülkelerden daha güçlü konumda bulunmamaktadır. İngilizlerin bütün devletlerden üstün bir durumda olduÄŸu ÅŸeklindeki genel düÅŸüncenin bir kuruntudan ibaret olduÄŸunu söylerdi. Bu gibi kuruntulara sahip olan insanlar korkaklık duygusuna sahip olacağından korktukları ÅŸeylerin baÅŸlarına gelmeleri kaçınılmaz olacaktır. Ona göre İslam dünyası tembellikten kurtulup, cahilliklerini aÅŸabilirlerse üstün duruma gelebileceklerdir.

Cemaleddin Afgani’ye göre devletlerin güçlü olabilmesi ve otoritelerini kurabilmeleri için iki önemli husus bulunmaktadır. Birinci husus milliyetçilik duygusudur. Bu duygu ile baÅŸka milletlere üstünlük saÄŸlamanın yolu açılmakta ve kendi milletiyle birbirine baÄŸlı kenetlenmiÅŸ bir güç doÄŸmaktadır. İkinci husus ise dinin gücüdür. Din gücü ile toplumlar düÅŸüncede birlik saÄŸlamış ve ortak hedefler belirleyerek kendilerine karşı olan milletlere karşı üstün konuma geçmiÅŸtir. Böylelikle din gücü milliyetçilik gücünü bastırmış olmaktadır. Afgani bu düÅŸüncesini somutlaÅŸtırmak için Arapların İslamiyet öncesi hayatlarından örnek vermektedir.

Araplar İslamiyet öncesinde ÅŸiddetli bir milliyetçilik duygusuna sahip olmuÅŸlar ve bundan dolayı da hiçbir zaman güçlü bir devlet kuramamışlar ve hiçbir kabileyi aynı çatı altında toplayamamışlardır. Çünkü milliyetçilik duygusu bütün kabileleri bir araya getirmesi gerekirken, küçük kabilelere dağıtılmış ve bu duygu ile her kabile kendi kabilesinin diÄŸer bir kabileden üstün duruma gelmesi için çalışmıştır. Araplar milliyetçilik duygusundan faydalanmayı bilememiÅŸlerdir. Bu duygu onları birleÅŸtireceÄŸi yerde daha çok parçalara ayırmış ve gücünü kendi içine yöneltmiÅŸtir. Böylelikle güçlü bir devlet ve otorite kuramamışlardır. İslamiyet geldikten sonra Müslüman Araplar bu sorunu çözmüÅŸ, her kabile birlik olup güç oluÅŸturarak yeni ve güçlü bir devlet kurabilmiÅŸlerdir.

Filistin davasında Gazzeli kardeÅŸlerimizin düÅŸtüÄŸü durum hepimizin malumu. Onca zulüm ve soykırım masum halka yapılıyorken İslam dünyasının cılız çıkan sesi ve sadece kınamadan öte gitmeyen tavrı biz gösteriyor ki Afgani’nin döneminde yaÅŸanan sorunların günümüzde de devam ettiÄŸidir. İslam dünyası bu fikirleri deÄŸerlendirmeli ve kendine gelerek yeniden dünyada söz sahibi olmalıdır.

Kaynakça

Duman, A. (2013/1). Klasik Modernist İslamcılardan Cemaleddin Afgânî’nin Batı Emperyalizmi Karşısındaki GörüÅŸleri, Hikmet Yurdu DüÅŸünce, Yorum Sosyal Bilimler AraÅŸtırma Dergisi, 6 (11), 179-200.

Ergül, S. (2019). Cemaleddin Efgani ve Fikirleri, Strateji DüÅŸünce ve Analiz Merkezi, İstanbul.

Hourani, A. (1994). ÇaÄŸdaÅŸ Arap DüÅŸüncesi, İnsan Yayınları, İstanbul.

Karaman, H. (1994). Cemâleddîn Afgânî maddesi. TDV İslâm Ansiklopedisi, 10.Cilt, 456-466.

Karaman, H. & Rıza, R. (2007). Gerçek İslam'da Birlik, İz Yayıncılık, İstanbul.

Paşa, M. M. (2006). Cemaleddin Afgani'nin Hatıraları, Klasik Yayınları, İstanbul.

Shatara, A. (2007). İslam ve Modernite, (Yayınlanmış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı, Ankara.

Yenigün, H. İ. (2014). Cemaleddin Afgani: Mücadelesi ve Islah Mirası, Tasfiye Dergisi (47), 62- 82.

Yılmaz, A. (2012). Seyyid Cemaleddin Afgani ve Din EÄŸitimi Anlayışı, (Yayınlanmış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Ankara.

*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.

Yorum Yapın