Aile Yazıları -2

Aile içi iletiÅŸime ve çocuk eÄŸitimine dair söz etmezden önce ailenin temelini oluÅŸturan bireyin duruÅŸunu ve durumunu bilmemiz gerekir. Birey yeryüzüne biricik olarak gelir ve yine biricik olarak terk eder. Ne gelirken, ne de giderken birlikte olduÄŸu bir dostu vardır. Aynı ÅŸekilde mükemmeli arayan ama asla mükemmel olamayacak eksik bir varlıktır. Ancak bir ÅŸansı vardır ki o da kendisi gibi eksik fakat kendi eksikliÄŸini tamamlayacak dostlar edinebilmesidir. Böylece eksiklerde varolan farklı güçlerin uyumlu birlikteliÄŸi, mükemmel yapılara dönüÅŸecektir. Bu anlamda; tarihe mal olan baÅŸarılı kiÅŸilerin tek baÅŸlarına deÄŸil ama bulundukları mekan, zaman ve toplum baÄŸlamında deÄŸer kazandıklarını görmekteyiz.

Bireyin toprakla buluşan tohum gibi hayat bulmasının hali, aile olmaktır. Toprakla buluşmayan/buluşamayan tohum da toprak da bir değerdir ama hayata dair sunacakları katkı sınırlıdır, eksiktir.

Maalesef çaÄŸdaÅŸ ailenin oluÅŸumunda “atom çağı” düÅŸünürlerinin, insanı ve eÅŸyayı atomize eden yaklaşımı çok etkili olmuÅŸtur. Yani her ÅŸeyin bütünselliÄŸini önceleyen bir yaklaşım yerine parçaları önemseyen bir yaklaşım evreni parçalayarak incelediÄŸi gibi sosyal alanda toplumu bireye indirgeyerek incelemiÅŸtir. Bu yaklaşım ormanın toplamda güzelliÄŸi yerine bütün dikkatin haÅŸerata yönelmesine sebep olmuÅŸtur. Daha açık ifadesiyle insanın bütününe odaklanmak yerine yalnızca bağırsaklarına odaklanmak gibi bir ÅŸey... Görece insanı ve haklarını önceleyen bu yaklaşım kiÅŸiyi yalnızlaÅŸtırmış, bencilleÅŸtirmiÅŸ ve birbirinden uzaklaÅŸtırmıştır. Aslında toplum mu, birey mi öncelikli? Sorusu iÅŸin baÅŸlangıcı olmuÅŸ, modern çağın tipik yaklaşımı ile Tanrının isteÄŸi doÄŸrultusunda, toplumu önceleyen kiliseye tepki için bireyi önceleyen, merkeze oturtan yaklaşım tercih edilmiÅŸtir. 

Dolayısıyla bugünün çocuklar yetiÅŸtirilirken öz saygı derken kibiri edinmiÅŸler, özgür hareket etme yeteneÄŸi derken sorumsuzluÄŸu öÄŸrenmiÅŸler, kendini sevmek derken bencilliÄŸi üretmiÅŸlerdir. Belki Fransız devrimi ve öncesi yeni bir paradigma ile ortaya çıkan eÄŸitimin öncüleri bunu istememiÅŸlerdi ama daha önce belirttiÄŸimiz gibi tepkiye dayalı teoriler bu sonucu saÄŸlamıştır.  

İnsan eÄŸitiminde yaÅŸanan aynı kriz doÄŸada da yaÅŸanmaktadır. Beni öne çeken modern çaÄŸ düÅŸüncesi aslında insanın bütünleÅŸtiÄŸi doÄŸaya ve dolayısıyla yine en çok insana zarar vermiÅŸtir. İnsanlar vebayı, sıtmayı, çiçek hastalığını yenmiÅŸler ama kanser hastalığına yenilmiÅŸlerdir. Yani denizi geçmiÅŸ ama çayda boÄŸulmuÅŸlardır. İnsanları daha çok doyuralım aç kalmasınlar ya da daha çok para kazanayım derken yapılan genetik oynamalar bumerang misali insanı vurmuÅŸtur. Çevre yok edilirken zengin ülkeler kendi ülkelerini koruyarak varolan küresel zarardan korunacaklarını zannetmiÅŸler ama bu zarar toplamda onları da vurmuÅŸtur. Yani bütünün önemini zararı görünce anlamışlardır. 

İşte bizim aileyi inÅŸa anlayışımız bu bütünsellik içerisinde bireyin deÄŸerini göz ardı etmeyen ama bireyle toplum arasında denge arayan bir anlayışa dayanmaktadır. 

En basit haliyle aile; bir kadın ve bir erkekten vücut bulur.  Aile; coÄŸrafi, kültürel, fiziksel, maddi, ailevi, duygusal, fikri yakınlıklar gibi sayılabilecek pek çok sebebin de iÅŸtirak ettiÄŸi bir inÅŸa projesidir. Gecekondu olarak alelacele inÅŸa edildiÄŸi gibi her santimetrekaresi hesaplanmış mükemmel bir mekân olarak da inÅŸa edilebilir. Ancak yeryüzünde var olan her ÅŸey gibi o da dayanıklılığı ölçüsünde sınanacaktır.

İşte sorunların çözümü ya da çözümsüzlüÄŸü de bu inÅŸa sürecinin ilk adımında hayat bulur. Hiçbir problem için çözüm geç deÄŸildir ama her problemin daha oluÅŸmadan çözüme konu edilmesi daha saÄŸlıklıdır. Durum; tıpta  "koruyucu hekimliÄŸe" benzemektedir. Bir anlamda problemlerin oluÅŸum süreci tahlil edilerek, problem oluÅŸmadan, müdahale edilecek süreçler üzerinde çalışmak, daha önemlidir. MeÅŸhur sivrisinek bataklık iliÅŸkisinde, en baÅŸtan bataklığı tespit ederek kurutmak, var olan sivrisinek larvalarına (problemlere) hayat hakkı tanımayacaktır. Aile oluÅŸumunu da, aynı mecaza dayalı olarak problem öncesi çözüme ön ayak olacak, bir sınıflamayla açıklayabiliriz. Bu sınıflamanın baÅŸka aile sınıflamalarından farkı, problem karşısında çözüm odaklı yaklaşımın sonucudur. Bu anlamda ailenin oluÅŸumu üç kategoride deÄŸerlendirilebilir:

Ailenin OluÅŸumu

1- Aile katkılı evlilik
2- Gönül katkılı evlilik
3- Hem gönül hem aile katkılı evlilik.

1- Aile katkılı evlilik

Günümüz batılı yaÅŸam tarzında gittikçe azalmakla birlikte aile baÄŸları varlığını korudukça var olacak, evlilik seçeneÄŸidir. Bu seçenek,  bütün dünyada ilk insan çiftinin varlığından beri olan en eski evlenme biçimidir. Sosyolojide yapılan aile sınıflamalarında "Ataerkil" aile sınıflamasına denk gelmektedir. Ancak bu sınıflama, aileyi aÅŸağılayan, geliÅŸmiÅŸlik safhasından geriye ilkel bir döneme iÅŸaret eden modernitenin sınıflamasıdır. Oysa insanlık aile ile var olmuÅŸ ve varlığını aile ile idame ettirmiÅŸtir.  Aileyi ilkel dönemin sosyal oluÅŸumu saymak, günümüz insanının temel bunalımıdır. Aileyi kaybeden insan tıpkı ruhunu kaybeden ceset gibi ruhunu aramaktadır. 
Aileye dönüÅŸ çözümlerin tamamı olmamakla beraber çözümün baÅŸlangıcıdır. İnsanlığın devasa boyutlara varan problem çözümlerinin masası aile ocağıdır. Bu ocağı yeniden inÅŸa edip bacasını tüttürdükten sonra topluma dair çözülmeyecek sorun yoktur. 
Bu doÄŸal yapılanmanın kendi içerisinde tutarlı iliÅŸkiler bütünü vardır: komÅŸu, akraba, esnaf, hemen alışveriÅŸ yapılan tanıdık bakkal gibi sayılan geleneksel figürlerdir. Baba saygı duyulan lider, Anne evin içinde sözü son söyleyen (içiÅŸleri bakanı) kiÅŸi, çocuklar ise kendilerini bu iliÅŸkiler ağında inÅŸa eden yeni insan binacıkları. Ama hepsinden öte meÅŸhur ifadesiyle Mahalle baskısının hâkim olduÄŸu bir çevre.
Mahalle baskısı her zaman, her ÅŸartta pozitif veya negatif anlam yüklenecek bir kavram deÄŸildir. Kavramın pozitif veya negatif etkisi ailenin inÅŸa sürecinde beslendiÄŸi kaynaklarla ilgilidir. Aile geleneksel yanlışları tekrar etmenin yanında, hiçbir sorgulamada bulunmayan bir enkazın üzerine inÅŸa edilmiÅŸ ise mahalle baskısı düÅŸünsel kaynakları, kiÅŸisel ihtiyaçları dışlayan bir koyunlaÅŸma sürecine dönüÅŸecektir. Burada kastettiÄŸimiz koÅŸulsuz, ne olursa olsun bir aile inÅŸa etmek deÄŸildir. 
İdeal ailenin inÅŸası aynı zamanda günümüz toplumsal yaÅŸantısının da problemlerine çözüm kaynaklığı edecektir. Bu açıdan ailenin inÅŸa edildiÄŸi mekân, kültürel yapı, ekonomik koÅŸullar göz ardı edilerek ne aileyi inÅŸa etmek ne de problemlere çözüm bulmak mümkün deÄŸildir
Ailenin tarihsel ve karakteristik oluÅŸumunu anladıktan sonra aile katkılı oluÅŸumu daha iyi anlayabiliriz. Bir tohumun verimli ve verimsiz bütün genleri vücudunda taşıdığı gibi aile de ürettiÄŸi yapısıyla zayıf ve güçlü yönleri beraberinde taşır. Bu yönlerini fiziksel olarak aktardığı gibi sosyal olarak da aile üyelerine ve çevreye aktarır. Dolayısıyla aile çocuklarını evlendireceÄŸi zaman bu aile bünyesine uygun tipler arayışına girer. ÇoÄŸunlukla Anadolu’da bu evlenme tipine “Görücü Usül” denir. Bu tip evlilik yalnızca Anadolu’ya has olmayıp din ve ırk ayrımı gözetmeksizin DoÄŸu toplumlarında yaygın olan bir evlenme biçimidir. Bu evlilikte eÅŸ adayları önce yakın çevreden belirlenir. Sonrasında bir araya getirilerek, “söz kesme”, “niÅŸanlılık” gibi süreçlerde birbirlerini tanımaları amaçlanır. EÄŸer bu süreçlerde negatif bir durum çıkmazsa evlilik gerçekleÅŸmiÅŸ olur. Bu tür evlilikler “aÅŸkın gözü kördür” sözünün negatif etkilerinden uzak olmakla beraber, yeterince sevgi dolu olduÄŸu söylenemez. Sevgi ise ailenin temel yakıtıdır. Daha doÄŸrusu toplumsal bedeni birbirine baÄŸlayan yaÅŸam hücresidir. Bu aile oluÅŸumunda, bu eksiklikten dolayı oluÅŸacak sorunları ve çözümleri ileriki baÅŸlıklarda inceleyeceÄŸiz.

2- Gönül katkılı oluÅŸum

“Gönül kimi severse güzel odur!” sözüyle yola çıkan gönüllerin bir araya geldiÄŸi aile oluÅŸumudur. “İki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuÅŸ” sözü de herhalde sevginin her ÅŸeyi nasıl deÄŸiÅŸtirdiÄŸini göstermek için söylenmiÅŸtir. Sevginin gücü bütün kâinatta kendini apaçık gösterirken, insan dışındaki bütün varlıklar adeta bu sevgiyle hayat bulurken, insanlık ailesinin tohumu aileyi, bu sevgiden ari düÅŸünemeyiz. Ancak sevgiyi, sorumlulukla birlikte düÅŸündüÄŸümüzde, çoÄŸu aşığın aÅŸktan istifa ettiÄŸini görüyoruz. EvliliÄŸi baÅŸlatan gönül sıcaklığı; aÅŸk, evlilik kurumunun inÅŸası ile birlikte sorumluluk yüküyle karşı karşıya kalır. EÄŸer aÅŸk; vefayı, saygıyı, diÄŸergamlığı içeriyorsa sorumluluk yükünü sırtlayacak, yeni gelen her sorumluluk yükünde ise gücünü artırarak sevdiÄŸini yanında tutacaktır. Ama bu durum, gönül evliliklerinin ne kadarı için geçerlidir, tartışmalıdır.

Aile mahkemesinde görevli bir adliye katibi anlatıyor: “genç kadın 17 yaşında evlendiÄŸi servis ÅŸoföründen boÅŸanmak için gelmiÅŸti. Hâkim evlilik tarihine bakınca, evliliklerinin üzerinden henüz 1 ay geçtiÄŸini gördü.
Kızım! Daha evleneli 1 ay olmuÅŸ niçin boÅŸanıyorsun dedi.
EÅŸimle servis’de, O ÅŸoför ben de öÄŸrenciyken tanıştık. Birbirimizi çok sevdik. O’nun için lise eÄŸitimimi yarıda bıraktım. Evlendik ama gördüÄŸünüz gibi birbirimize uygun olmadığımızı anladık. Åžimdi ÅŸiddetli geçimsizlik sebebiyle boÅŸanmak istiyorum.
Sonunda hakim iki tarafın da kararlı olduÄŸunu görünce, ÅŸahitler eÅŸliÄŸinde onları boÅŸadı.

3- Hem gönül hem aile katkılı evlilik

AÅŸkın kaçamak olmadığı, çoÄŸunlukla anne ile paylaşıldığı, babanın gizliden haberdar olduÄŸu ama sabırla beklediÄŸi aile tipinde meydana gelen evliliktir. Bu tip evliliÄŸin olduÄŸu aile bireyleri; ailenin saygınlığına tam inanmakla beraber özgüvenli bireylerdir. Yaptıkları doÄŸru iÅŸlerin arkasında durmayı bildikleri gibi yanlışlarını da itiraf edip özür dileme erdemine sahiptirler. Çocuklar; özsaygı ile bir araya gelmiÅŸ, sevgilerini saygıyla yoÄŸurmuÅŸ bir ailenin meyvesidir. Bu aile tipinde de "mahalle baskısı" egemendir ama koyunlaÅŸtıran, körü körüne itaati öngören deÄŸil, aklın rehberlik ettiÄŸi gerçekten mahalli/dini deÄŸerlerin evrensel insan ahlakıyla örtüÅŸtüÄŸü bir "mahalle baskısı"dır. EÄŸer mahalle baskısı bu deÄŸerlerin dışına taÅŸarsa, mahalle baskısına karşı aile bireyleriyle kenetlenir ve bu baskıyı bertaraf ederler. Ne yazık ki bu tür evlilik çok nadirdir. Ama çoÄŸunluÄŸun böyle olduÄŸu toplumda daha saÄŸlıklı aileler ve dolayısıyla daha saÄŸlıklı toplumlar oluÅŸması muhtemeldir. 

SunduÄŸum aile oluÅŸum modelleri bize genel özellikleri vermektedir. Elbette bütün evlilik tiplerini kapsaması beklenemez. Bu modellerin temel özellikleri, aynı zamanda bunların ürettiÄŸi problemleri çözmemizde de yardımcı olacaktır.  

Ayrıca bu aile tiplerinin ürettiÄŸi, yetiÅŸtirdiÄŸi çocukların eÄŸitim problemleri ve sonuçları konusunda da bilgi sahibi olacağız.
Sonuçta; ayakları yerden kesilmeyen gerçekçi ama umutlarını da kaybetmemiÅŸ bir anlamda “çözümcü aile” tipine ulaÅŸacağız. Ekranların birbirine düÅŸman etmediÄŸi aksine uzakları yakın ettiÄŸi, iletiÅŸimi azaltmadığı, küçük sms'lerin bile iliÅŸkiye deÄŸer kattığı, sanal dünyanın kaçamaklar için deÄŸil birbirine yakınlaÅŸmak için vesile kılındığı aile tipine ulaÅŸacağız. 

Selametle… 

*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.

Yorum Yapın