Yüce Allah insanoÄŸlunu dünyaya göndermeden önce ruhlar âleminde onu Rab olarak bileceÄŸimize dair bizden bir söz almıştır. Bu söz vermiÅŸimiz bizim fıtratımıza iÅŸlenmiÅŸ ve dünyaya o ÅŸekilde gönderilmiÅŸizdir.
Bu farkındalıkla dünyaya gönderilen biz insanoÄŸlu niçin yaratıldığımızı, bu dünyaya niçin gönderildiÄŸimizi zamanla unutarak farkındalığımızı kaybetmeye baÅŸladık. Ancak başıboÅŸ yaratılmadığımız için yüce Allah bize bu farkındalığımızı sürekli hatırlatmak amacıyla peygamberler göndermiÅŸ, kitaplar indirmiÅŸtir.
İnsanoÄŸlunu diÄŸer canlılardan ayıran en önemli nimet akıl nimetidir. Bu akıl nimeti sayesinde insanoÄŸlu Allah'ın yarattıkları üzerinde tefekkür eder, peygamberlerin getirdikleri hakikati anlar ve kendisine bu doÄŸrultuda bir yol çizer. Ancak bu her zaman lineer bir ÅŸekilde ilerlememiÅŸtir. Okuyan, etrafı gözlemleyen insan bazen aklını yanlış ÅŸekilde kullanabilmektedir. Heva ve hevesini bilgi sanıp yanlış yollara sapabilmektedir.
James Clear’ın “Atomik Alışkanlıklar” adlı kitabında insanın kendisini geliÅŸtirebilmesi için dört farklı süreçten geçmesi gerektiÄŸinden söz edilir. Bunlar iÅŸaret, istek, tepki ve ödüldür. İnsan yaÅŸamak istediÄŸi hayat ile yaÅŸadığı hayat arasında sıkışıp kalmışsa ve bunun farkında olup rahatsızlık duyuyorsa, iç aleminde sürekli bir huzursuzluk hissedecektir. Bu iç huzursuzluk iÅŸareti temsil etmektedir. BulunduÄŸu konumu deÄŸiÅŸtirip istediÄŸi bir hayatı yaÅŸaması için gerekli adımların neler olduÄŸunu araÅŸtırmak ve ona göre hareket etmesi gerektiÄŸini hissetmek ise istek aÅŸamasını oluÅŸturur. Yapması gerekenleri belirleyip aÅŸama aÅŸama uygulamaya geçmesi ve istikrarlı bir ÅŸekilde devam etmesi de tepki aÅŸamasını oluÅŸturur. Son olarak deÄŸiÅŸim yolunda istikrarlı ilerlemesi sonucu istediÄŸi hayat standartını yakalaması ve iç huzura kavuÅŸmasını da ödül olarak tanımlayabiliriz.
Bu geliÅŸme yöntemini ümmet üzerinden incelediÄŸimizde özellikle gerileme döneminin baÅŸladığı dönemden günümüze ÅŸöyle bir ahval ortaya çıkmaktadır:
1- 18. yüzyıldan bu yana İslam ümmeti olarak sürekli gerileme hâlindeyiz. Gerileme yaÅŸadığımızın farkına varmayı yukarıdaki süreçlerden “iÅŸaret” olarak düÅŸünebiliriz. Bu konuda Afgani, Abduh, Akif ve İkbal gibi düÅŸünürler bu bilinci kazandırmak için çaba sarf etmiÅŸlerdir.
2- İslam ümmetinin yeniden ayaÄŸa kalkması ve eskiden olduÄŸu gibi eski gücüne kavuÅŸması gerektiÄŸi olgusunu “istek” olarak görebiliriz. Geri kalmışlığın farkında olan bir bilinç ortaya çıkmıştır ve bu bilincin sonunda pratikte bir ÅŸeyler yapma isteÄŸi hâsıl olmuÅŸtur.
3- Mevdudi'nin kurduÄŸu Cemaati İslam, Benna'nın öncülüÄŸünde kurulan İhvan-i Muslimin ve bugüne kadar kurulan İslami hareket ve çalışmalar ise “tepki” aÅŸamasını oluÅŸturmaktadır. Tepki aÅŸaması müslümanların hassasiyetle üzerinde durması gereken bir aÅŸama olup çok dikkat edilmesi gerekir. “Ödül” kısmına ulaÅŸabilmenin en önemli yolu tepki aÅŸamasının baÅŸarılı bir ÅŸekilde yürütülmesine baÄŸlıdır.
Tepki aşamasında yapmamız gereken hususları belirtmek gerekirse;
- Ümmet olarak farkındalığımızı ve kimliÄŸimizi tam olarak bilmek durumundayız. Bunun için de tarihimizle bağımızı koparmadan gücümüzün farkına varmalıyız.
- Farkındalık sonrası zihinsel sarhoÅŸluktan çıkıp ümmetin sorunları üzerinde yoÄŸunlaÅŸmak ve yapılması gerekenler belirlenmelidir. Fikir bulanıkları giderilip netleÅŸme saÄŸlanmalı, iyi bir planlama ile keskin bir irade ortaya konulmalıdır.
- Planlama sonucu sistemli ve istikrarlı bir ÅŸekilde zaman deÄŸerlendirmesi yaparak harekete geçilmelidir. Kalkınmanın önündeki engeller kaldırılmalı, ilimde derinleÅŸme saÄŸlanmalı ve söz sahibi olmak için gerekli faaliyetlerde bulunulmalıdır.
Ümmet olarak kendimizin ve gücümüzün farkına neden varamıyoruz? Bu sorunun cevabını verebilmek için “vehim” kavramından bahsetmek gerekiyor. Vehim, yanlış gözlem yaparak veya yanlış kıyasta bulunarak meydana gelen bir yanılsamadır. Bu yanılsama doÄŸru düÅŸünmenin önündeki en büyük engeldir. Çünkü pergelin ayağı yanlış yere sabitlenmiÅŸ ve bu minval üzere ortaya atılan çıkarım yanlış sonuçlar doÄŸurabilmektedir.
Cevdet Sait bireysel ve toplumsal deÄŸiÅŸimin yasalar adlı kitabında bir dev hikâyesinden bahseder. Hikâye ÅŸöyledir:
Gücü ve kuvveti ile namı her tarafa yayılmış bir dev varmış. Bu devin gücü ve kuvveti ağızdan ağıza dolaÅŸarak yakın bir kentte oturan baÅŸka bir devin kulağına gelmiÅŸ. Bu dev de konuÅŸulanlara bakarak gücü kuvveti nam salmış dev ile tanışmak istemiÅŸ ve bunun için de iltifatlarla dolu bir mektup yazmış. Ancak karşı taraftan haddini bilmesini içeren küstahça bir cevap gelmiÅŸ. Bu cevap karşısında onuru rencide olan dev, maÄŸrur olan devin evine gitmek için yola koyulmuÅŸ. Öfkeli dev eve yaklaÅŸtıkça arzı titreten ayak sesleri ile maÄŸrur devin dizlerinin bağı çözülmüÅŸ ve ne yapacağını bilemez hâle gelmiÅŸ. Bunun üzerine karısının aklına bir fikir gelir ve kocasını çocuÄŸunun yatağına yatırır üzerine de yorganı örter. Öfkeli dev eve varınca yüksek sesle kibirli ve küstah dev nerede diye sormuÅŸ. MaÄŸrur devin karısı "HiÅŸt! YavaÅŸ konuÅŸ, çocuk uyuyor demiÅŸ." Öfkeli dev yorganın altında kocaman iki ayak görünce "ÇocuÄŸu bu kadar büyükse babası kim bilir ne kadar büyüktür." diye bir çıkarımda bulunarak korkuya kapılmış ve oradan kaçarak hızla uzaklaÅŸmıştır.
Burada öfkeli dev, pergelin sabit tutulan ayağına sadece gördüklerini sabitlemiÅŸ, bunun üzerinden yanlış çıkarımda bulunarak korkuya kapılmıştır.
Bu hikâyeyi İslam ümmeti üzerinden yorumladığımızda ortaya ÅŸöyle bir durum çıkmaktadır:
CoÄŸrafi keÅŸifler, Rönesans ve sanayi devrimi derken Batı ekonomik, teknolojik ve düÅŸünsel anlamda epey bir ilerleme kaydetti. Kendisini o kadar üstün görmeye baÅŸladı ki tarihi bile kendine göre tekrardan dizayn etti. Kendisi dışındaki diÄŸer milletleri geri kalmış veya az geliÅŸmiÅŸ diye kategorilere ayırdı. Sinema filmlerinden medyaya tüm araçlar ile algı operasyonları yaparak diÄŸer milletler üzerinde hâkimiyet saÄŸlamaya çalıştı. Bu algı operasyonları sonucunda İslam ümmeti yanlış yanılsamalara kapıldı ve korkuya kapılan dev misali ne yapacağını bilemez hâle geldi.
Günümüzde 7 Ekim 2023 yılından bu yana İsrail, Gazze halkına yönelik dünyada eÅŸi benzeri olmamış bir ÅŸekilde soykırımda bulunmakta ve İsrail yaptığı bu soykırıma karşılık İslam ümmetinden çok güçlü bir tepki görmemiÅŸtir. Çünkü bugün İslam dünyası onlara karşı güçsüz olduÄŸunu ve onların çok güçlü silahlara ve imkânlara sahip olduklarını düÅŸünerek vehimden oluÅŸan bir yanılsama içeresinde bulunmaktadır. Oysa zaman gösterdi ki çok güçlü diye bilinen ve Batı’yı da arkasına alan İsrail 1 yılı aÅŸkındır Kassam tugaylarına karşı hâlâ bir zafer elde edememiÅŸtir.
İslam ümmeti birlik ve beraberlik içerisinde hareket etme kabiliyeti kazanmalıdır. İlimde derinleÅŸmiÅŸ öncü ÅŸahsiyetler çıkarmalı ve günümüz dünyasında Batı'nın deÄŸerlerini çok iyi öÄŸrenmelidir. Pergelin ayağını Kur'an ve sünnet ışığında sabitleyerek toplumun yeniden takva ekseninde dönüÅŸümünü saÄŸlamalı ve kendisini ezilmiÅŸler statüsünden çıkarmalıdır. Allah’ın izniyle ancak bu ÅŸekilde yeniden dünyada söz söyleme hakkına sahip olacaktır.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.