İslâm dünyasında yaÅŸanan birçok hızlı geliÅŸme Türkiye’de yaÅŸayan Müslümanların olayları okumasını zorlaÅŸtırmaktadır. Bunun arkasında yatan en önemli problemlerden bir tanesi zannediyorum ki çok sınırlı hareket ve guruplar üzerinden bir ülkeyi veya bölgeyi tanıma refleksidir. Söz gelimi Mısır veya Suriye denince akla ilk ve belki de tek gelenin İhvân-ı Müslimîn olması, ya da Filistin denince Hamas dışında herhangi bir gurup veya kitlenin varlığını düÅŸünmemek bu konudaki en bariz örneklerdendir. Burada yadırganın husus bu hareketlere olan muhabbet deÄŸil aksine bütüncül okumalarda bu muhabbet ve iliÅŸkilerin bir engel olma potansiyelidir. Zira yaÅŸadığımız coÄŸrafyanın her mahallesi ayrı bir din, mezhep, renk ve ideoloji barındırma potansiyeline sahiptir. Hemen belirtelim ki aslında hedeflenmesi gereken bu geniÅŸ okuma sayesinde Müslümanların bölgesel ÅŸartları ve güncel geliÅŸmeleri iyi okuyabilmesidir. Yakın zamanda Suriye’de bizi çok da ÅŸaşırtan olayları yaÅŸamamız ve tam anlamıyla bu hızlı geliÅŸmelerden tatmin olamamamız bunu göstermektedir. Bizim için oldukça sürpriz olan geliÅŸmeler aslında sahayı yakından takip eden uzmanlar için doÄŸal bir sonuç olarak yorumlandı. Uzun yıllardır Türkiye gündeminde sıcak bir olay olunca odakları oraya çevirme anlayışı maalesef kendi camiamızda da oldukça alışılmış bir hale gelmiÅŸtir. Ezcümle bunu aÅŸarak dertleri ile dertlendirmeyi hedeflediÄŸimiz bu insanların yaÅŸadığı toprakların neleri barındırdığı, ne gibi sorunlara gebe olduÄŸunu düÅŸünmeliyiz. Åžayet buralarda mesai yapmazsak aslında baÅŸkaları tarafından oluÅŸturulan gündemlerin çok da dışına çıkamayacağımız inkâr edilmez bir gerçektir. Bu hedefle baÅŸladığımız yazı dizimizde bu ay Lübnan’da önemli bir etki sahası olan ve İslâm dünyasının farklı yerlerine yayılmayı hedefleyen AhbeÅŸ cemaatini anlatmaya gayret edeceÄŸiz. Ürdün’de 2019 yılında doktora eÄŸitimime baÅŸladığım sırada adını ilk defa hocalarımdan duyduÄŸum bu gurup ile olan ilgim beni İslâm dünyasına bilmediÄŸim ne kadar da çok ÅŸey olduÄŸunu hissettirmiÅŸtir.
AhbeÅŸ cemaati 1983 yılında Abdullah Hererî tarafından Lübnan’da kurulmuÅŸtur. 1910 yılında Etiyopya’nın Herer ÅŸehrinde dünyaya gelen dünyaya gelen Abdullah Hererî, ilk dini eÄŸitimini ülkesinde almış ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiÅŸtir. Özellikle Åžâfiî fıkhı ile ilgilenen Hererî 1949 yılında Mekke’ye giderek bölgenin ulemasından dersler almıştır. Yine NakÅŸî ÅŸeyhi Abdu’l-Gâfûr el-Efgânî’den NakÅŸibendî tarikatını almıştır. Medine’de bir süre geçirdikten sonra Kudüs’e ve Åžam’a giden Hererî özellikle Suriye’nin birçok ÅŸehrine ziyaretlerde bulunmuÅŸ, gittiÄŸi bölgelerde özellikle ulemâ ile yakın iliÅŸkiler kurmaya çalışmıştır. Hererî 2008 yılında vefatına kadar Lübnan’da ikamet etmiÅŸtir.
AhbeÅŸ hareketinin yıldızı seksenli yılların ortasında Lübnan’ın iç savaÅŸ yaÅŸamış olduÄŸu dönemde parlamıştır. Bu dönemde toplumun farklı kesimleri ile ciddi temasları olmuÅŸ ve Lübnan halkı tarafından kabul görmeye baÅŸlamıştır. Seksenli yılların sonuna doÄŸru Hererî dini merci olarak tanınmaya baÅŸlamıştır. O özellikle İbn Teymiyye, Seyyid Kutup, İhvan ve Selefiyye’ye karşı sert bir tavır takınmış, onları fırkâ-i dâlleden görmüÅŸlerdir. Hererî hareketinin özellikle Suriye devleti ile olan yakın iliÅŸkileri ise büyük tartışmalara neden olmuÅŸtur.
Hererî’nin düÅŸünce dünyasında hangi mezhebi veya hangi tarikatı takip ettiÄŸi hususu oldukça girift bir konu olarak durmaktadır. O fıkıhta Åžâfiî akide de ise EÅŸ’ari olduÄŸunu belirtir. Tasavvufta ise Kâdiri ve Rifâiyye tarikatını benimsemektedirler. Bilhassa Åžâfiîlik ve EÅŸ’arîlik vurgularının fazla olması, AhbeÅŸ’in birçok kelâm ve fıkıh eserinin olup bu husustaki görüÅŸlerinin kendi taraftarlarınca dillendirilmesi konusunda temkinli davranmak oldukça önemlidir. Zira her ne kadar kendileri bu mezheplere baÄŸlı olduklarını ifade etseler de birçok konuda mezheplerin görüÅŸlerinden farklı düÅŸünmektedirler. Bu nedenle Åžâfiî ve EÅŸ’arî ulema tarafından sık sık eleÅŸtirilmektedirler. Bu noktada onlara yöneltilen en önemli eleÅŸtirilerin başında cefr gibi bâtinî birtakım olguların düÅŸünce dünyalarında önemli bir yer tutması gelmektedir.
Hererî’nin özellikle Ehl-i sünnet kelâmı ve fıkhında muteberler eserlere yapılan ÅŸerh çalışmaları ile Müslümanlar arasında bir otorite kurma çabası görülmektedir. Eserlerinden bazıları ÅŸunlardır; eÅŸ-Åžerhu’l-kavîm fi halli elfâzi’s-sırâti’l-müstakîm, Mevlidü’ÅŸ-ÅŸerîf, Risâletü’r-reddi ala’d-dâ’î’l-kâdiyânî, Delîlu’l-kavîm, Marifetü’l-isrâ ve’mi’râc, Behcetü’n-nazar, Ümdetü’r-râgip, BuÄŸyetü’t-tâlib.
AhbeÅŸ hareketinin Lübnan’daki en önemli kurumsal yapısı Cemiyyetü’l-MeÅŸari’l-Hayriyyeti’l-İslâmiyye’dir. 1983 yılında kurulan cemiyet HabeÅŸî’nin fikrini öÄŸrenciler vasıtasıyla yaymayı hedeflemektedir. Kurucu Abdullah b. Yusuf el-Hererî’den sonra hareketin içerisinde gelen ikinci önemli isim bir suikast sonucu 1995 yılında hayatını kaybeden Nizâr Halebî’dir. Bu iki isim dışında önde gelen diÄŸer kiÅŸiler ise ÅŸunlardır; Åžeyh Mustafa el-Galâyînî, Dr. Adnan et-Turâbilisî, Üsame es-Seyyid, Ahmed el-Acûz, Sultan Ekrem Sultan.
AhbeÅŸ yayınevi, eÄŸitim kurumları, televizyon ve radyo gibi kendi düÅŸüncelerini geniÅŸ kitlelere ulaÅŸtırabilecekleri imkân ve araçlara sahiptirler. Lübnan, Ürdün, Suriye gibi Arap ülkelerinin dışında Afrika, Amerika ve Avrupa ülkelerinde de okulları bulunmaktadır. Özellikle anaokulu ve ilkokul çalışmalarına özel önem vermektedirler. Aylık olarak çıkarmış oldukları Minârü’l-hüda dergisi önemli yayın organlarından birisidir. Lübnan parlamentosunda temsilcileri bulunan hareketin ülkenin farklı yerlerinde mescitlerde görevli imam ve hatipler üzerinde de etkisi bulunmaktadır.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.