1
Eskilerin pertavsız( Pertev: ışık- suz: yakan ) dedikleri, bizlerce büyüteç diye bilinen alet vasıtasıyla bir gazete kâğıdını çoÄŸumuz tutuÅŸturmuÅŸ ve fakat bu iÅŸlemin nasıl gerçekleÅŸtiÄŸi üzerinde muhtemelen düÅŸünmemiÅŸizdir. Aslında sistem oldukça basittir: GüneÅŸin dağınık ışık huzmeleri doÄŸrudan yanmaya sebebiyet veremese de, bu huzmelerin bir mihrak noktası etrafında teraküm etmesiyle yanma eylemi pekâlâ gerçekleÅŸebilmektedir. İşte pertavsız o dağınık ışık huzmelerini bir odakta toplayabilmekte ve böylelikle ilk kıvılcımın çıkmasını saÄŸlamaktadır.
İslami Hareket ve oluÅŸumların iÅŸleyiÅŸ ve varlık sebebi birçok açıdan pertavsıza benzer. Nasıl ki pertavsız güneÅŸe, güneÅŸin ışığına muhtaçsa; İslami Hareketler de kendileri için güneÅŸ mesabesinde olan, ışık mesabesinde olan diri, bilinç sahibi Müslümanlara muhtaçtır. Bu baÄŸlamda İslami harekete rengini veren hayatiyeti saÄŸlayan unsur Allah’ın Hayy ismini, ÅŸuurla amellerine yansıtma gayreti içerisinde olan Müslümanlardır. Binaları, kurumları ve faaliyetleri anlamlı kılan insandır. Işık olmadan pertavsızın varlığı bir anlam ifade etmiyorsa müminler olmadan da İslami yapılanmalar hiçbir anlam ifade etmemektedir. Allah Rasulü (S.A.V) bu gerçekten hareketle İslami Hareketin tüm aÅŸamalarında gayretinin önemli kısmını mü’min ÅŸahsiyetin inÅŸasına yoÄŸunlaÅŸtırmıştır. TebliÄŸ, davet, irÅŸad gibi baÅŸlıkların vazgeçilmezliÄŸi de kaynağını doÄŸrudan Aziz Kitabın ayetlerinden ve Efendimizin Hareket stratejisinden almaktadır. Yokluk, yoksunluk içinde ve her türlü düÅŸman saldırısına açık İlk İslam toplumu tüm enerjisini doÄŸru yerde kullanmış ve Allah’ın tevfikiyle de düÅŸmanlarına galebe çalmıştır.
Mü’min kimliÄŸin inÅŸası, kemale dönük eylemlerin insanın baÅŸat özelliÄŸi haline getirilmesi üzerine kuruludur. Varlık sahasına çıkarken insana ilham edilmiÅŸ olan takva; çevre, yetiÅŸtirme ve yine varlık sahasına insanla birlikte teÅŸrif eden fücuratın tesiriyle birlikte yekpare halini kaybederek dağılır. İnsanın sadrında yer alan fakat dağınıklığı yüzünden kuvveden fiile çıkamayan ihsana dair bu duyguların bir araya getirilerek mücessemleÅŸtirilmesi İslami Hareketin ÅŸüphesiz ki mebdesidir. Zira İslam’ı kendilerine libas belleyenlerin birlikteliÄŸi ile ancak etki gücü yüksek bir hareket meydana gelebilecektir. Yine takvayı kuÅŸanmış kulların marufun egemenliÄŸini tesis etmeleri de İslam’i Hareketin meadıdır. Dikkat edildiÄŸinde, İslami hareketin mebde ve mead sarkacında gidip geldiÄŸi; sarkacın her iki ucunda yer alan merkezi kavramların ihsan ve takva olduÄŸu görülecektir.
İslami Hareket ve oluÅŸumların pertavsıza benzediÄŸi diÄŸer bir alan ise pertavsızın varlık sebebi ile doÄŸrudan baÄŸlantılıdır. Bu da Müminlerin tek başına gösterdiÄŸi çabaların hararetinin çoÄŸunlukla ateÅŸi tutuÅŸturmaya yetmemesi geçeÄŸidir. Müminlerin hayra dönük çabalarının dağınık suretler halinde deÄŸil bir ırmakta toplanan damlalar misali toplanmasıyla gür bir ateÅŸin biiznillah ortaya çıkacağı aÅŸikardır. İslami Hareket iÅŸte burada tek tek mevcut olan ışınları toplayarak bir mihrak yani odak noktasına yönlendirir. Hülasa İslami hareket varlığını Müslümanların varlığına borçlu ise, Müslümanlar da Müslümanca var olabilmelerini İslami Hareket’in varlığına borçludurlar. Pertavsız yoksa her mü’min tek başına kılmış bir ışık parçacığıdır, bir tesbih tanesidir.
2
Witgenstein, ‘Bizim için çok önemli ÅŸeyleri basit ve aÅŸina olduklarından dolayı göremeyiz. Gözümün önünde olan ÅŸeyleri fark edemeyiz’ der. Tesbih tanelerini derhal gören gözlerimiz, onları nazm içinde bir arada tutan ipliÄŸi hemen farkedemez. İpliÄŸin tesbih için ‘zorunlu varlığı’nın kaçınılmazlığı ipliÄŸe iliÅŸkin farkındalığı yok ettirir.
Modern hayatın her bireyi, kendi kabuÄŸunda yaÅŸayan salyangozlara döndürdüÄŸü zaman dilimlerinde yaşıyoruz. Ev, iÅŸ ve eÄŸlence arasında sıkışıp kalan her insan teki bu sıkışıp kalma halini özgürlük olarak nitelendirmekte ve sorumluluk düzeyini ne kadar minimize ederse kendini o kadar özgür hissetmektedir. Böylesi bir vasatta nefes alıp vermekte olan Müslümanlar da her türlü kurumsal ve kalbi aidiyeti terk etme yolunu seçmekte ve adeta hayatını kompartımanlara ayırmaktadır. Kompartımanların bazılarında tırnak içinde dinsel öÄŸeler baskın, kiminde seyrek, kiminde ise hiç yer almamaktadır. DünyevileÅŸme denilen, dinle hayat arasındaki irtibat noktalarının mümkün olduÄŸunca kopması anlamına gelen hadise bundan baÅŸka bir ÅŸey olmamasına raÄŸmen vakıada gerçekleÅŸen büyük ölçüde budur. Ferdiyetçilikten atalete, ataletten çürümeye giden yolun yolcusu olmamak büyük ölçüde İslami Hareketin, hareketliliÄŸin içerinde faal olarak yer almakla mümkündür.
“Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eÅŸit deÄŸildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliÄŸi (cenneti) va'detmiÅŸtir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” (Nisa 95)
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.