Rabbimiz Ali İmran suresinde, Nice peygamberler gelip geçti ki, kendilerini Allah’a adamış pek çok kimse onlarla beraber savaÅŸtılar. Onlar, Allah yolunda baÅŸlarına gelen sıkıntılardan dolayı gevÅŸemediler, zaafa düÅŸmediler ve düÅŸmana boyun eÄŸmediler. Allah, sabredenleri sever(Al-i İmran 147), buyurarak sabır ile ilgili verdiÄŸi misal oldukça çarpıcıdır. Sabır birçok ÅŸeye karşı gösterilebilir. Fakat sabrın zirvesi hayatını ortaya koymaktır. İşte hiç düÅŸünmeden hayatlarını ortaya koyan Gazze’nin yiÄŸitleri ortaya koydukları yaÅŸam pratikleri ile bizlere sabrın zirvesini yaparak ve yaÅŸayarak öÄŸretiyorlar.
Hz peygamber zamanında, vahyin ilk yıllarında, karanlık bir çaÄŸda, kasafetin her karış toprağına iliklerine kadar iÅŸlemiÅŸ bir zeminde, Erkam'ın evinden doÄŸan ve cehaleti izale eden yıldızlar misali ashab yetiÅŸti. Åžimdi ise zamanımızın kokuÅŸmuÅŸ ve çürümüÅŸ dünya düzenine karşı, karanlığın ve kasvetin en derin izbelerinde debelenen bu çaÄŸa, Erkam'ın evi misali tünellerinde ashab misali emsalsiz yiÄŸitler yetiÅŸtiriyor Gazze. ÇaÄŸları aÅŸan bir nuru sınırları aÅŸan bir tesirle yeryüzüne yayıyor. Adanmış ruhlardan temerküz eden bu nura karşı, kirli ellerin tuttuÄŸu mum misali algı ve yanıltmalarını yer ile yeksan ediyor. İnsanlığın yaratılış fıtratını, bütün maddi ağırlıkların tazyikinden kurtarıp, cevher olan aslını ortaya çıkarıyor. Bütün dünyada ortaya çıkardığı etkiyle, insanın yaratılış fıtratının İslam üzere olduÄŸu hakikatini yaparak ve yaÅŸayarak/yaÅŸatarak öÄŸretiyor Gazze.
Modern çaÄŸların en geliÅŸmiÅŸ enstrümanlarına karşı yalın ayak bir avuç yiÄŸit, imkansızlıklar içinde en büyük imkanın var olduÄŸunu gösteriyor. Haritalarında ölçeklendirilemeyecek kadar küçük gösterdikleri, her fırsatta üzerine, kirli emeller ile mülevves olmuÅŸ örtülerini örtükleri Gazze, adanmışlık ve mücadelesi ile hakikatin bir sabah mutlaka güneÅŸ gibi doÄŸacağı ve ziyası ile zalimlerin gözlerini kör edeceÄŸi gerçeÄŸini yaparak yaÅŸayarak gözler önüne seriyor. Bu vakur duruÅŸ ve bu azimli mücadele, yaÅŸanan bu zulüm karşısında, gözlerimizdeki yaÅŸ, kalplerimizdeki acı ile diÅŸ ve yumruklarımızı sıkıp, bunun ötesine geçemiyor olmaklığımızın basitliÄŸini yüzümüze çarpıyor. Ve bizlere bu azgın ve dalgalı zulüm deryasında sahili selamete çıkmanın kılavuzluÄŸunu yapıyor Gazze.
Kitabı keriminde Rabbimiz Ahzap suresinde, Mü’minler içinde öyle yiÄŸitler var ki, Allah’a verdikleri söze dâimâ baÄŸlı kalmışlardır. Onlardan kimi sözünün gereÄŸini yerine getirip O’nun yolunda can vermiÅŸ, kimi de sırasını beklemektedir. Onlar, verdikleri sözü asla deÄŸiÅŸtirmemiÅŸlerdir(Ahzap 23), buyurduÄŸu gibi verilen misaka sadakati, adeta abideleÅŸerek gösterenlere, dün Bedir’de, Çanakkale’de ÅŸahit olduÄŸumuz gibi bugün Gazze’de ÅŸahitlik ediyoruz.
Allah'a verdikleri misaka sadakat gösteren, dört tarafı çevrilmiÅŸ, yokluk ve çaresizliÄŸe mahkum edilmek istenen bir avuç toprak, ÅŸehadet ÅŸerbeti ile baÄŸrına düÅŸen sadıklarla sulanıp, adeta dünyanın en mümbit toprağı haline geliyor. Kendi baÄŸrında neÅŸvu nema bulan tohumlarından binlerce mücahit yetiÅŸtirip semere veriyor. Her biri dünyaya bedel bu cennet semereleri, adeta Asayı Musa gibi ortaya atılıp, günümüz dünyasının zalimleri olan, bütün firavunvari sihirbazların yılan misali planlarını yutuyor. YaÅŸanan bu gerçeklik, bizlere mücadele ve kararlılık ile tezyin edilmiÅŸ ve Rabbine adanmışlık ile taçlandırılmış bir yolun yolcusu olmanın, maddi mülahazalarla ölçülmesi imkansız bir muvaffakiyet kapısı açtığını, yaparak ve yaÅŸayarak/yaÅŸatarak gözler önüne seriyor Gazze.
Yaparak ve yaÅŸayarak öÄŸrenme modelinin fikir babası John Dewey, “Bir çocuÄŸun karakteri, bilgisi ve becerisi olayların gerçekleÅŸtiÄŸi bir yerde oturarak ÅŸekillenmez. Bu ancak fiziksel ve zihinsel katılımın birlikteliÄŸinde mümkün olur” der. Yani öÄŸrenmenin içerisinde bizzat fiili ameliyenin olmasıyla gerçekleÅŸebileceÄŸini vurgular. Bu fiili ameliyenin temelini ise iki kavram oluÅŸturur. Fiziksel ve zihinsel ameliye.
Yukarıda zikredilenlere, Gazze özelinde bu her iki ameliyenin de zirvede tezahür edip, ete kemiÄŸe büründüÄŸünü müÅŸahede ediyoruz.
John Dewey bu zamanda yaÅŸasa, bütün bu yaÅŸananlar karşısında, kokuÅŸmuÅŸ sistem ve iÅŸleyiÅŸlerin hurdalığına dönen Dünya'da, zulmün tarafında durup baÅŸka türlü mü tevil ederdi, yoksa bu yaparak yaÅŸayarak öÄŸrenmenin zirveleÅŸtiÄŸi Gazze karşısında ÅŸapka mı çıkarırdı bilmiyorum. Fakat bildiÄŸim tek ÅŸey, biz mümin ve müslümanlar olarak, zihinlerimizi iÅŸgal eden, kalplerimizi tıka basa konfor ve dünyalıkla dolduran ÅŸapkalarımızı çıkarıp önümüze koymalıyız. O çetin hesap günü gelmeden, kendimizi hesaba çekmeliyiz. Bugüne kadar tatbik ettiÄŸimiz hayat pratiklerimizi cesaretle sorgulamalıyız.
Gazze’nin bizlere gösterdiÄŸi örnekliÄŸi doÄŸru okumalı, hal dili ile tesirli öÄŸüdüne her zerremiz ile kulak vermeliyiz. Ve bu ezberleri bozan yaÅŸanmışlık düsturlarını, adeta bir çocuk hassasiyeti ile sahiplenmeli, o hakikatlere samimiyet ipliÄŸi geçirip boyunlarımıza asmalıyız. Gazze’nin yetim yiÄŸitlerinin yazdığı, en kıymetli mücevherat kıymetindeki kılavuzluÄŸunu, kalplerimizin serlevhası yapmalıyız. Kudüs ÅŸairi Nuri PAKDİL’in dediÄŸi gibi Kudüs’ü bir kol saati gibi taşımalı ve zamanımızı Kudüs’e ayarlamalıyız. Vesselam…
Kaynak:
1-dusuncelab.com
2-kuranvemaeli.com
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.