İslâmcılık düÅŸüncesine göre İslâm, sosyal ve beÅŸerî tüm ihtiyaçları karşılayabilen, yaÅŸanılan hayatın serencamında ortaya çıkan boÅŸlukları doldurabilen ve Müslümanın karşılaÅŸtığı her meseleye cevap verebilecek istidattadır. Bu sabitelerin yanında İslam’ın dinamik yönünü ele alan ÅŸeriat ise; bireysel, toplumsal, siyasal, ulusal ve uluslararası arenada ihtiva olunan her konuyu kapsamaktadır. Yine İslamcılık zaviyesinden İslâm; dinî, toplumsal, siyasal ve ekonomik bir model sunan, belirgin bir devlet yapısı öngören ve belli bir hukuki sisteme sahip bir düzen olarak görülür. Din, insan hayatını bütünüyle kuÅŸatan üst bir çerçevedir. Bu baÄŸlamda insanın tüm davranışları dini nitelikte olup dünyevi olarak ayrılamaz. Bu durum devletin icraatı için de geçerlidir ve devlet tamamen dinin içinde yer alır. Kısacası, tüm iÅŸler/eylemler dinidir. Bu “vahdet/tevhid”, İslami bir devlet aracılığıyla gerçekleÅŸtirilecektir ve “hâkimiyet kayıtsız ÅŸartsız Allah’ındır” parolasıyla özetlenmiÅŸtir.
İslâmcılık, İslâm dünyasının hâkim medeniyet konumundan, birkaç yüzyıl içinde dünyanın geri kalmış ve iktidarsız bir bölgesi haline gelmesiyle sonuçlanan dramatik düÅŸüÅŸünde yatmaktadır. İslam düÅŸüncesinin her alana nakış nakış iÅŸlenmesi anlamına gelen bu diriliÅŸ/ihya hareketi İslâmî bir dünya görüÅŸü ve yaÅŸam biçimi önerir. İslami bir bakış açısının merkezinde Müslümanca bir ekonomik düzen özlemi de bu hareketin içerisinde yer alan en baÅŸat alanlardandır. Ancak bu perspektif, yalnızca ekonomik bir model olmanın ötesinde bireyin, toplumun ve devletin her alanını kapsayan kapsamlı bir sistemi ihtiva etmek zorundadır. Her ÅŸey dinin içinde olup hiçbir ÅŸey dinin dışında deÄŸildir diyerek her alanı kuÅŸatan İslâmcılık, İslâmî ekonomik model, adaleti ve sosyal refahı ön planda tutar, ancak sadece “İslâm” adını taşıyan ideolojik bir ekonomi modeli olarak tanımlanamaz. Bu model, İslâm'ın bütüncül yapısı içerisinde, dinî ve ahlâkî prensiplerle ÅŸekillenir ve uygulanır.
İslamcılık merkezinde ele alamaya çalışacağımız İktisadi Söylem İslamcılığın temel sabiteleri olarak nitelenebilecek yukarıdaki bazı esaslar üzerine kurgulanmalıdır. Aksi takdirde İslam tesmiyesiyle literatürde yer alan “İslam ekonomisi, İslam İktisadı, İslam Bankacılığı, İslami Finans, İslami Sigortacılık, İslami Sermaye Piyasaları, İslami Fintech” ve onun uzantılarından olan “Katılım Bankacılığı ve Finansı” tamlamaları günümüzde olduÄŸu gibi geleneksel ekonomi ve finans üzerinden ele alınmak zorunda kalacaktır. Özellikle İslam ekonomisi anlayışının belirli bir din üzerinden temellendirilmesine karşı olanlar ve onu salt ekonomik bir arayış olarak görenlerin piyasada olduÄŸu bu dönemde reel konjonktür bataklığına saplanmadan bir öze dönüÅŸü aramak bu yazının temel amacı olarak deÄŸerlendirilebilir.
Söylem, “dil aracılığıyla ortaya konan çabalar” olarak ifade edilse de dilin hangi baÄŸlamda nasıl kullanıldığı, hangi manaları ihâta ettiÄŸi, bu manaların sosyal, kültürel ve siyasi anlamda nerelerde yapılandırıldığını ve nasıl karşılık bulduÄŸunu ortaya koyması açısından oldukça önemi haiz bir kavramdır. Türkçe’de söylem olarak karşılık bulan bu kavramın keÅŸf-i kadimdeki ibaresi doÄŸrudan hitâb’dır. Klasik fıkıh usulünde “Åžârî’nin kullara hitabıdır” ÅŸeklinde tanımlanan “hüküm” ise yukarıdaki anlam çerçevesi etrafında söylemin anlaşılması için yeterince açık bir tanım olmaktadır. Bu yönüyle söylemin güç ve tahakkümü doÄŸurması ya da bilgi ve güç iliÅŸkisini zorunlu olarak ortaya koyması kaçınılmazdır.
Söylem açısından yukarıdaki temel çerçeveyi merkeze alarak İslamcılık düÅŸüncesi içerisinde iktisadi söylemi aramak bu yönüyle daha anlamlı olacaktır. Çünkü İslamcılık merkezinde üretilen iktisadi söylemin aksa’l-gayesi toplumsal ve siyasi anlamda İslam’ın genel ilkelerini merkeze alan iktisadi düÅŸüncenin yayılması, bu inancın pekiÅŸtirilmesi ya da bir diÄŸer ifadeyle mevcut anlayışların dönüÅŸtürülmesidir. Bu açıdan İslamcılık düÅŸüncesin iktisadi söylemi Müslümanların ve İslam toplumunun iktisadi görüÅŸlerini ÅŸekillendirme, meÅŸrulaÅŸtırma ve yeniden yapılandırılması iÅŸlevlerine matuftur. Ancak bu söylemin hedefleri açısından yere ve zaman ya da sosyal ve siyasi baÄŸlama göre deÄŸiÅŸkenlik gösterebileceÄŸi de unutulmamalıdır. Bu deÄŸiÅŸkenlik ise amaca taalluk etmeyip doÄŸrudan bu söylemin hedefleriyle ilgilidir.
İslamcılık düÅŸüncesi içerisinde iktisadi söylemin çıkış noktası belirli bir baÄŸlamda ve belirli bir amaca yönelik üretilen bilgiyi de ifade etmektedir. Bu yönüyle İslamcılık düÅŸüncesinin iktisadi söylemi, belirli bir tarihi ve sosyal süreçleri de içerisinde barındırmaktadır. Köken itibariyle kadim bir geçmiÅŸe sahip olan bu söylemin arka planında yatan sosyolojik taban ve tarihi süreç aynı zamanda bu söylemin temel motivasyonunu da oluÅŸturmaktadır. Çünkü İslamcılık ideolojisi içerisinde yer alan iktisadi söylem, bu düÅŸüncenin bir parçası olarak ortaya çıkmış ve bu düÅŸüncenin de baÅŸat bir alanı olarak İslamcılığın sürdürülebilir olmasına ve toplumsal dönüÅŸümün ikamesine hizmet edebilecek mahiyette yapılandırılmıştır.
Bu yazı dizisinin bundan sonraki bölümlerinde İslamcılık düÅŸüncesi içerisinde yer alan iktisadi söylem arayışları öncü ÅŸahsiyetlerin fikirleri merkeze alınarak ve yer yer dönemsel tasniflere de baÅŸvurularak incelenecektir.
Gayret bizden Tevfik Allah’tandır…
Doç. Dr. Muhammet Yurtseven
01.06.2024 /Isparta
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.