Yeni Tarihçiler, İsrail'in resmi tarih anlatısını sorgulayan ve özellikle 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında Filistinlilere yönelik etnik temizlik iddialarını gündeme getiren araÅŸtırmalarıyla tanınan, çoÄŸunluÄŸu Yahudi kökenli akademisyen ve tarihçilerden oluÅŸmaktadır. “Post-Siyonist Tarihçiler” olarak da tanınan bu tarihçiler, İsrail'in toprak gaspı politikasını ve ardında saklanan gerçekleri ifÅŸa ederek, İsrail'in gayrimeÅŸru yapısına dikkat çekmeyi baÅŸarmışlardır.
Bu tarihçiler arasında, mülteci meselesinin arkasında yatan gerçekleri Filistin Mülteci Sorunun DoÄŸuÅŸu: 1947-1949 adlı eseriyle ele alan Benny Morris, Filistin’in Etnik TemizliÄŸi ve Yeryüzünün En Büyük Hapishanesi çalışmalarıyla tanınan Ilan Pappé, "Tarihçinin iÅŸi yargılamaktır" diyerek 1948 Arap-İsrail Savaşı'na iliÅŸkin arÅŸiv belgelerini yayınlayan Avi Shlaim bunlar arasındadır. Hakeza İsrail siyaseti, ideolojisi ve kimliÄŸi üzerinde Holokost'un derin etkisini Yedinci Milyon: İsrail ve Holokost (2000) ve 1917-1948 yılları arasında Filistin'deki Britanya Mandası dönemini anlattığı Tek Filistin: Britanya Mandası Altında Yahudiler ve Araplar kitaplarıyla öne çıkan Tom Segev gibi tarihçi ve akademisyenler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Hillel Cohen, Simha Flapan gibi birçok isim de bu alandaki önemli çalışmalarıyla dikkat çekmiÅŸtir.
Bu tarihçilerin en önemli ortak noktaları Yahudi kökenli olmaları, İsrail kabine tutanakları ve gizli arÅŸiv belgelerine dayanarak İsrail'in sahte tarihini ifÅŸa yazımında bulunmalarıdır. Bu tarihçiler, baÅŸta mülteciler, toprak gaspı, Holokost, İsrail’in iÅŸgal politikası, Arap ülkeleriyle yürüttüÄŸü gizli ve derin iliÅŸkiler ile İsrail’in yerleÅŸimci kolonyalizmini içeriden bir Yahudi bakış açısıyla ele alarak kamuoyunu yanıltan tarih anlayışını ifÅŸa etmiÅŸlerdir.
Yeni tarihçiler, İsrail içerisinde büyük tepki görseler de çoÄŸunlukla Filistinlilerin haklılığını savunmaktan geri durmamışlar, bunun yanı sıra Filistin sorunundan ziyade bir İsrail sorunundan bahsetmiÅŸlerdir. Bu yüzden Filistinlilerin yaÅŸadığı sürgün, mülkiyet gaspı ve çeÅŸitli zulümlerin temelinde, İsrail’in kuruluÅŸ sürecini ÅŸekillendiren Britanya’nın büyük rolü bulunduÄŸunu savunurlar.
Bu tarihçilerden Benny Morris “Filistin Mülteci Sorunun DoÄŸuÅŸu” adlı eserinde göçlerin arkasında yatan asıl nedenin ‘Yahudi paramiliter güçlerin uyguladığı sistematik terör faaliyetleri olduÄŸunu zikreder. Bu paramiliter gruplar uyguladıkları baskılar, bazı yerlerde yaptıkları etnik temizlik uygulamalarıyla Filistinlilerin vatanlarını terk etmek zorunda kaldıklarını zikreder. Morris Filistinlilerin “Araplar liderlerinin çaÄŸrısıyla evlerini terk etti.” Söyleminin doÄŸru olmadığını 1980’li yıllarda açılan arÅŸiv belgelerinin bunu desteklediÄŸini söyler. Ne yazık ki muhtemel uluslararası Siyonist lobinin baskılarına dayanamayan Morris “Evet, bazı yerlerde etnik temizlik oldu. Ama bu yeni bir Yahudi devleti kurmak için gerekliydi.” Diyerek daha önce ileri sürdüÄŸü tezlerinden geri adım attığını belirtmiÅŸtir.
Bu yazımızda “Yeni Tarihçilerden” Ilan Pappe’nin “Yeryüzünün En Büyük Hapishanesi” kitabından referansla içeriden bir Yahudi akademisyenin anlattıkları üzerinden İsrail barbarlığını hep beraber anlamaya çalışacağız. Ilan Pappé 1973 Arap-İsrail Savaşı sırasında İsrail ordusunda savaÅŸmış ve o günden beri de İsrail'in Filistin iÅŸgalinin en önemli eleÅŸtirmenlerinden biri olmuÅŸtur. Ayrıca Exeter Üniversitesi'nin Avrupa Filistin AraÅŸtırmaları Merkezi'nin de baÅŸkanlığını yürütmektedir.
1948 yılına kadar otuz yıl boyunca İngiliz mandası altında bulunan Filistin, Büyük Britanya Krallığı tarafından devlet kurmalarına engel olunarak yönetilmiÅŸti. 1948’de İsrail’in resmi olarak kurulmasına izin verildiÄŸinde ise, manda altındaki Filistin’in yüzde sekseni çoktan Yahudi devleti haline gelmiÅŸ, nüfusunun yarısı sürgün edilmiÅŸ ve köy ile kasabaların yarısı yok olmuÅŸtu. Bu baÄŸlamda Ilan Pappé; Avrupa’nın, kendi topraklarında Yahudilere karşı iÅŸlediÄŸi suçların bir kefareti olarak Filistin’deki zulme göz yumduÄŸunu belirtir. Avrupa İsrail’e insan gücü, silah desteÄŸi ve uluslararası kamuoyu desteÄŸi vererek, açıkça tarafını seçmiÅŸti.
Pappé, genel olarak İsrail’in Filistin üzerindeki kontrolünü sadece bir güvenlik meselesi deÄŸil, sistematik bir sömürge yönetimi ve etnik ayrımcılık politikası olarak ele alır. Pappe, iÅŸgal edilenden ziyade iÅŸgalcinin tarihine odaklanarak Filistin’de yaÅŸanan zulmü tüm çıplaklığıyla ortaya serer. Bu baÄŸlamda Filistin topraklarında yaÅŸanan durumu anlamak için üç tarihsel dönemeçten bahsedilebilir;
1. 1948 - İsrail Devleti’nin KuruluÅŸu: Bu süreç, Filistin topraklarının büyük bir kısmının İsrail tarafından ele geçirilmesi ve yüz binlerce Filistinlinin sürgün edilmesiyle sonuçlanan Nakba (Büyük Felaket) olarak adlandırılır.
2. 1967 - İşgalin DerinleÅŸmesi: Altı Gün Savaşı sonucunda İsrail, Batı Åžeria, Gazze Åžeridi, DoÄŸu Kudüs ve Golan Tepeleri’ni iÅŸgal etti. Bu, İsrail’in Filistin topraklarındaki hâkimiyetini pekiÅŸtirdiÄŸi ve bugünkü iÅŸgal sisteminin temelini attığı dönemdir.
3. 1993 - Oslo AnlaÅŸmaları ve Yeni Kontrol Mekanizması: Bu anlaÅŸmalar, İsrail’in askeri iÅŸgalini sona erdirmek yerine, Filistin Yönetimi’ni sınırlı bir otorite olarak devreye sokarak Filistin topraklarını farklı bölgelere ayıran ve İsrail’in kontrolünü devam ettiren bir sürecin baÅŸlangıcını oluÅŸturdu.
Bu üç olay, Filistin’in giderek daha büyük bir mega hapishaneye dönüÅŸmesine neden olan önemli tarihsel geliÅŸmelerdir.
Yerleşimci Kolonyalizmin iki planı; Shacham Planı ve Plan Dalet ( D plan)
YerleÅŸimci Kolonyalizm (settler colonialism), klasik sömürgecilikten farklı olarak, Avrupalıların sadece ekonomik ya da siyasi olarak bir bölgeyi sömürmek deÄŸil, o bölgeyi kalıcı olarak ele geçirmek ve yerli halkı yerinden etmek amacıyla gerçekleÅŸtirdiÄŸi bir sömürgecilik türüdür. Yani amaç sadece kaynakları kontrol etmek deÄŸil, yerli halkın yerine yeni bir nüfus yerleÅŸtirerek toprakların tamamen sahiplenilmesidir. Filistin’in otuz yıllık İngiliz mandası döneminde yaÅŸanan toprak gaspları bunun en önemli örnekleridir. Sömürgecilikte mahir olan Avrupa merkezli kolonyal sömürge imparatorlukları/devletleri, yüzyıllarca sömürdükleri -baÅŸta Afrika olmak üzere- dünyanın birçok bölgesinde derin yaralar bırakmakla kalmadı, aynı zamanda o bölgelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini de talan ettiler. Bu baÄŸlamda Filistin topraklarının baÅŸka bir halka peÅŸkeÅŸ çekilmesi kolonyal Avrupa sömürgeciliÄŸinin bir mirası olsa gerek.
İsrail’in yayılmacı kolonyal siyasetinde hazırlanan iki planın öne çıktığını görüyoruz. Bunlar 1947 yılında hazırlanan Plan Dalet ve 1967 de uygulanan Shacham(ÅŸaÅŸam) planı. Tarihi süreç içerisinde ayrıntıları ortaya çıkan bu iki plan, İsrail’in toprak gaspı siyasetini, yayılmacılığını ve yaptıkları katliamların arka planını anlamak açısından önemli.
Plan Dalet (Plan D olarak da bilinir), Yahudi Ajansı lideri ve daha sonra İsrail'in ilk baÅŸbakanı olacak olan David Ben-Gurion tarafından 1947 yılında talep edildi. Bu plan Haganah (Filistin'deki İngiliz Mandası'nda 1920 kurulan Yishuv(Filistindeki Siyonist giriÅŸim) adına faaliyet gösteren baÅŸlıca Siyonist paramiliter örgüt) tarafından geliÅŸtirilerek 10 Mart 1948'de uygulanmaya baÅŸlandı. Bu plan Filistin’in iÅŸgal sürecinde yeni bir aÅŸamaya geçtiÄŸinin bir belgesi olarak kabul edilir.
Plan, kurulan Yahudi devleti ve onun dışındaki sınırlarda yaÅŸayan Yahudilerin güvenliÄŸini saÄŸlamak ve kontrolü ele geçirmek ile sınırlı deÄŸildi. Yeni yerleÅŸim alanlarının iÅŸgali, köy ve meskenlerin nasıl kuÅŸatılacağı, Filistinlilerin nasıl kovulacağı, bu bölgelerin bombalanması tarzında bir çok stratejik plan ve uygulama yönergesi barındırıyordu.
Aslında bu plan 1937 yılında hazırlanan Avnir planının son halkasıydı. İngilizlerin Filistin’den çekileceÄŸini öngören bir dizi analiz neticesinde hazırlandı. Haganah’ın 1945'te hazırladığı dört genel askeri stratejik planın bir gereÄŸi olarak İsrail'in kurulması ve Filistinlilerin mülksüzleÅŸtirilmesi amaçlanıyordu. Bu planı besleyen A, B ve C planları çoktan hazırdı. Planının en temel amaçlarından biride manda yönetiminin Filistin’i terk etmeden önce daha fazla toprak ele geçirmeyi amaçlamaktı. BM taksim planına raÄŸmen İngiliz mandasının desteÄŸi ile istenilen sınırların ötesine zamanında ulaşılmıştı. Plan gereÄŸi her Yahudi kadın ve erkek askeri eÄŸitim alarak, Avrupa’dan getirilen askeri teçhizatla silahlandırıldı.
Planın uygulanmaya baÅŸlamasıyla 13 büyük operasyon düzenleyen Haganah, Deir Yasin Katliamı, Tantura Olayı, Lydda ve Ramle sürgünleri gibi büyük ölüm ve yıkımların olduÄŸu hadiselere imza attılar. Bu operasyonların neticesinde 800.000 Filistinli yerinden edildi ve yüzlerce köy yıkıldı. BirleÅŸmiÅŸ milletler taksim planına göre Yahudilere %56 oranında toprak verilmiÅŸken, Plan Dalet sonrası İsrail, toprakların %78’ine el koydu. İlan Pappe bu planı “sistematik etnik temizlik” projesi olarak deÄŸerlendirerek en başından beri “bu planın özü, Filistin’den Arap halkının kitlesel olarak silinmesiydi.” Der.
Topyekûn bir kuÅŸatma ve iÅŸgalin derinleÅŸtirilmesi için hazırlanan bir diÄŸer plan olan Shacham planı ise, İsrail’in yerleÅŸimci kolanyalist emelleri doÄŸrultusunda Batı Åžeria ve Gazze’yi bir açık hava hapishanesine çevirmekle kalmadı, aynı zamanda Filistin topraklarının tedricen iÅŸgalini ve beraberinde büyük bir gaspı da getirdi. İlan Pappé, İsrail arÅŸiv belgelerine ve kabine tutanaklarına dayanarak bu planın ayrıntılarıyla ilgili çeÅŸitli bilgiler aktarır.
Shacham Planı, İsrail’in 1967’de Batı Åžeria ve Gazze’yi iÅŸgal etmesinin ardından geliÅŸtirdiÄŸi askeri ve idari kontrol mekanizmasının temelini oluÅŸturan bir stratejidir. Aynı zamanda İsrail’in Filistin üzerindeki baskıcı yönetimini kurumsallaÅŸtıran bir plan olarak da modellenir. Bu plan, 1967’deki Altı Gün Savaşı sonrasında İsrail ordusunda görev yapan Rehavam Ze’evi ve Åžlomo Gazit gibi generallerin geliÅŸtirdiÄŸi bir askeri doktrine dayanır. Shacham Planı, İsrail’in iÅŸgal ettiÄŸi Filistin topraklarında doÄŸrudan askeri yönetim kurmak yerine, 'Filistinlileri kontrol altında tutarken İsrail’in yönetim sorumluluÄŸunu asgari düzeyde tutmasını' saÄŸlayacak bir sistem yaratmayı hedeflemiÅŸtir. Planın mimarlarından biri olan Yitzhak Shacham, bu sistemin temel ilkelerini formüle eden askeri yetkililerden biridir ve plan onun adıyla anılır.
Planın ardında üç grup vardı; Ordu, İbrani üniversitesinden akademisyenler ve bürokrasi. Planın zemini 1963’te yapılan bir dizi hazırlık(askeri, istihbarat) ve tatbikatlarla baÅŸladı. Bu plana, ortak mutabakatla varılmış olup; birinci ve ikinci intifada, Oslo görüÅŸmeleri ve Camp David gibi süreçlerin tamamında da sadık kalınmıştır. Planın detayları İsrail Askeri Yönetimi ve İstihbarat Yetkilileri tarafından oluÅŸturuldu. Bu plan neticesinde 1967 ile baÅŸlayan Altı Gün Savaşı'ndan hemen sonra Batı Åžeria, Gazze Åžeridi, DoÄŸu Kudüs, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası iÅŸgal edildi. Bu bölgelerin nasıl yönetileceÄŸine dair bütün malumatlara bu planda geniÅŸçe yer verilmiÅŸti.
Bu planın önemli bir ilkesi olarak İşgalin SürekliliÄŸi İsrail’in Batı Åžeria ve Gazze üzerindeki kontrolünü sürekli kılmayı hedefliyordu. Ancak bu kontrol, açık bir ilhak yerine dolaylı yollarla saÄŸlanmalıydı. Askeri ve Sivil Yönetimin Ayrılması ilkesi ile de Filistinlilere yönelik günlük yönetim iÅŸleri (belediye hizmetleri, eÄŸitim, saÄŸlık) kısmen yerel yönetimlere bırakılırken, İsrail tüm güvenlik, askeri ve stratejik kararları elinde tutacaktı. Batı Åžeria ve Gazze’nin farklı kontrol bölgelerine ayrılarak yönetilmesi ise Bölgesel Ayrım fikriyle planda yer buldu. Bu, Filistinlilerin birbiriyle baÄŸlantısını zorlaÅŸtıran ve hareket özgürlüÄŸünü kısıtlayan bir sistemdi. YerleÅŸimci Kolonizasyonu baÅŸlığı altında ise Batı Åžeria’da Yahudi yerleÅŸimlerinin artırılmasıyla bölgenin demografik yapısının İsrail lehine deÄŸiÅŸtirilmesi planlanıyordu.
Bu plan, Oslo AnlaÅŸmaları (1993) sonrasında kurulan Filistin Yönetimi'nin kontrolünü sınırlamak için bir temel oluÅŸturdu. Batı Åžeria’da A, B ve C bölgeleri olarak bilinen idari ayırımın altyapısını ve Gazze’nin tamamen abluka altına alınmasına giden sürecin baÅŸlangıcını oluÅŸturdu. İlan Pappé, Shacham Planı’nın ‘Filistinlileri kontrol altında tutmayı amaçlayan bir sömürgecilik stratejisi olduÄŸunu’ savunur. Plan, İsrail’in Filistin topraklarındaki varlığını "geçici bir iÅŸgal" gibi göstermesine raÄŸmen, aslında kalıcı bir iÅŸgal mekanizması kurduÄŸunu ifade eder.
İlan Pappé, Shacham Planı'nın ve genel olarak İsrail'in iÅŸgal politikalarının kavramsal manipülasyonlarına dikkat çekerken, özellikle iÅŸgal kavramının manipülasyona açık olduÄŸunu ve bu kavramın İsrail’in meÅŸruiyetini pekiÅŸtirecek bir anlam katmanına sahip olduÄŸunu vurgulamış ve bununla ilgili iki önemli çekinceyi ÅŸu ÅŸekilde dile getirmiÅŸtir:
1- "İsrail ve iÅŸgal altındaki bölgeler arasında hatalı bir ayırım fikri yaratıyor. Bu dolaylı bir ÅŸekilde İsrail’in eski Manda Filistin’i olan her yerdeki varlığını meÅŸrulaÅŸtırıyor. Yani İsrail’in bölgedeki varlığını meÅŸrulaÅŸtırıyor."
2- “İşgal kavramıyla baÄŸdaÅŸtırılan siyasi ve hukuki sonuçlar. İşgal geçici bir süreci ifade eder. İşgalciyi destekleyenler iÅŸgal gerçekliÄŸini verili bir olgu olarak kabul ederler. ”
Bu baÄŸlamda, 1967 yılında derinleÅŸen iÅŸgalin günümüze kadar uzanması, bunun sıradan bir iÅŸgal olmadığını, aksine tarihin en uzun iÅŸgalinin gerçekleÅŸtiÄŸini gözler önüne sermektedir. Patrick Wolfe, bu durumu “yerlinin tasfiye edilmesi” olarak tanımlarken, Edward Said ise “mevcudiyetin gaipliÄŸin yerini alması” ifadesini kullanmıştır.