Kimlik Oluşturmada Sporun Etkisi ve Rolü-2

Hiyerarşi

Astlık ve üstlük, sıralama, sınıflandırma. Makam mevki, bilgi, yaş gibi konularda sıralamanın, sınıflandırmanın bilinmesi ve ona göre davranılması anlamını taşımaktadır. Hiyerarşi sporun genetiğinde vardır ve kati surette uygulanır. Küçük yaştaki bir sporcuya; eğitim seviyesi, sosyo-kültürel yapısı daha düşük seviyede de olsa, ondan birçok yönüyle üstün olan kişi; kuşak/yıl/tecrübe ve bilgi seviyesinin, dolayısıyla sporla ilgili kültür seviyesinin daha yüksek olduğu kabul edilerek ona saygı duyar, ona sporun selamını verir ve gerekirse ondan izin alarak saha, salon içinde işlerini, çalışmalarını, egzersizlerini yapmaya çalışır. Sene içinde yapılan seviye tespit sınavları ile seviyesini yükseltir ve bu esnada hem sabır mekanizmasını geliştirir hem de bir anda istediği en üst seviyeye, ustalık seviyesine gelemeyeceğini öğrenir. Hatta başkalarından daha yetenekli olsa dahi hiyerarşinin gereği olarak zaman içinde belirli bir seviyeye gelebileceğini öğrenir. Sporcular ve hocaların olduğu ortamlarda özellikle hocaların izin vermesi ve soru sormaları dışında kolay kolay konuşmaz ve yorum yapmaz, o sporun ve çalışanlarının oluşturmuş olduğu ortam zaten onun hiyerarşik bir düzende olduğunu ve oturup kalkmasına dikkat etmesi gerektiğini salık verir. Askeriyede ki kadar olmasada ast üst  ve emir komuta zincirinin olduğu hissedilir. Hayatın diğer alanlarında eğitim, ekonomik veya sosyal anlamda farklı meziyetlere sahip olup daha prestijli makamların sahibi de olsa, başta hocaları olmak üzere tüm insanlara karşı hiyerarşinin gereğini yerine getirerek saygıyla ve hürmetle davranmasını öğrenir.  Bu anlamda İslami referanslara baktığımızda hiyerarşi önemlidir. Bilgiliye karşı olan hürmet, üst makama karşı olan hürmet, hocaya, alime, öğretmene, aile büyüklerine veya yaşlılara karşı olan hürmetin kaynağında hep hiyerarşik içselleştirme bulunmaktadır.  Aynı şekilde sırasını, zamanını beklemek gibi alışkanlıklar, İslam’ın hiyerarşik yapıyı öğretmesinden kaynaklanmaktadır.

 

‘’Aranızda birbirinize seslendiğiniz gibi Resûl’e seslenmeyin. Allah, birbirinizin arkasına saklanarak (izin almadan) sıvışıp gidenleri bilir. O’nun emrine muhalefet edenler başlarına bir fitnenin ya da can yakıcı azabın gelmesinden sakınsınlar’’ Nûr Suresi 63. Ayet 

‘’Ey iman edenler! Sesinizi Peygamber’in sesinden (daha fazla) yükseltmeyin. Birbirinize yüksek sesle bağırdığınız gibi ona bağırarak söz söylemeyin. Yoksa, hiç farkında değilken amelleriniz boşa gider.’’ Hucurât Suresi 2. Ayet

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15)

 

Unutulmamalıdır ki sporda kazanılmış hiyerarşi davranışı; bireyin okul, iş, aile, sosyal hayat ve nihayetinde devlet millet ve insanlığa karşı da aynı yaklaşımda bulunmasını ve bunun insanlığın kalbinde taht kuran bir davranış kalıbı olduğu bilinmelidir ve bu durum insanların karşılıklı düzene uymalarını doğuracak ve daha huzurlu bir yaşamlarının olmasına vesile olacaktır.  O kadardır ki Japonya’da insanlar hiyerarşik olarak 20-30 yıl sonra çalıştıkları alanda hangi makam mevki seviyesine geleceklerini, ilgili sürelerde toplumda nasıl bir statüye ulaşabileceklerini (tahmine dayalı değil, hiyerarşik sistemin gereği olarak) bilmekte ve bununla ilgili herhangi bir talepte bulunmamaktadırlar. Medeniyetimizde var olan görev istenmez verilir düsturuna ne kadar da uymaktadır. Tüm bu olumlu yansımaların yanında, bilinçsiz, eğitimsiz,  yeterince kültür ve ahlak seviyesine sahip olmayan eğiticiler! insanların hayatını düzenleyen, sporcunun teslimiyetle bağlı olduğu hiyerarşiyi; insanları sömürme, istismar etme, aşağılama, kullanma, suistimal etme ve nihayetinde kimliksizleştirme noktasına getirebilir.

 

Sabır

İnsanın, hayatın zorlu şartları içinde ayakta kalmasını sağlayan içsel güçlerden bir tanesi de sabırdır.  Olan, olmuş, olabilecek her türlü duruma karşı soğukkanlı kalmayı başarmak ve neticelerine yine azimle karşılık vererek ayakta kalma iradesi olarakta tanımlanmaktadır. Bireyi ayakta tutmasının yanı sıra, toplumu da ayakta tutan erdemlerden bir tanesidir.  Varlığı güce güç katan, bireyi ve toplumu yücelten, yokluğu türlü felaketlere sebep olabilecek niteliklerdendir. Sporun bireye kazandırmış olduğu temel özelliklerden bir tanesi de sabır özelliğidir. Sporcu hangi yaş grubunda olursa olsun belirli seviyelerden geçerek bir şeyleri hak edeceğinin bilincinde olur, yine hiyerarşi ile bağlantılı bir konudur,  spora başladığında örneğin uzak doğu sporlarında beyaz kuşaktır ve o beyaz kuşağın sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir ki bir sonraki kuşağa geçebilsin ve bununla ilgili bir müddet vardır, üç aydır dört aydır ancak o süreden önce dahi öğrenmiş olsa ilgili süreyi tamamlaması gerektiğini bilir ve bu şekilde de sabretmeyi öğrenir. Çok yetenekli dahi olsa 3-4 yıllık bir süreden ve eğitimden sonra siyah kuşak seviyesine gelebileceğini sabrederek öğrenir. Antrenör bu süreyi kısaltabilir ve fakat sporcunun sabırla olgunlaşmasını bekler ve bu durum sporcunun ve antrenörün uzun vade de daha huzurlu olmasını sağlar, zira olgunlaşmamış meyvenin acı olması misalinde olduğu gibi sporcu olgunlaşmamakta ve yeterli sabrı göstermeden elde ettikleri yüzünden, başta kendisi olmak üzere insanlığa huzursuzluk verecektir. Diğer taraftan sporcular, başta sportif yarışmalar olmak üzere çeşitli faaliyetlere katılmak isterler. Ancak bilge antrenörler her isteğini, istediğini alamayacağını, bunu hak etmesi gerektiğini ve bunun da bir süre gerektirdiğini, bilgi beceri gerektirdiğini, dolayısıyla sabrederek istediklerine ulaşabileceğini davranışlarıyla öğretir ve bu tutum sporcunun sabır erdemini kazanmasında ona yardımcı olur. Haksızlıklara karşı varolan becerilerini kullanarak insanlara zarar verebilecekken, özümsemiş olduğu sabır sayesinde öncelikle soğukkanlı olmayı, olayı doğru analiz etmeyi ve öncelikle uygun bir dilde iletişimde bulunmayı kendisine prensip edinir.  Sabır özelliği sayesinde öz disiplini gelişen birey hayatın her alanında vasat ümmete örnek bir kimlik kazanmış olur.  İnancımıza baktığımızda temel öğretilerden bir tanesi sabırdır. Zira insan yaşamı boyunca çeşitli haksızlıklara, ihanetlere, gücünün yetmediği ve fakat tahammül etmesi gereken konulara şahit olacaktır; tüm bu şartlar altında inançlı kişiye öğütlenen sabretmesi ve dirayetli olarak mücadele etmeye devam etmesidir. Din aslında sabrı köşene çekil ve sadece ibadet et anlamında değil de, gerekli olanları yap, mücadeleni et , tevekkülünü et ve sonucuna sabret anlamında bildirmektedir.  Basiret, fazilet, feraset, hikmet sahibi olmak, irfana sahip olup arif bir yapıya kavuşmak yine zaman işidir. Bunun için her zaman bilgi yeterli değildir, bazen tecrübe gerekir ama bazen de yaşın getirmiş olduğu kemalat vardır ve tüm bunların hepsi sabır kavramına dayanmaktadır. Oruç ibadetine baktığımızda, kişinin elinde her türlü imkan olmasına rağmen kendini kontrol etmesi ve uzun süreli açlığa ve susuzluğa sabretmesi ve neticesinde geliştirdiği kontrol mekanizması sayesinde vücudunu ve özellikle kontrol ettiği iradesini,  dolayısıyla nefsini terbiye etmesi sabrın geldiği noktayı göstermesi açısından kayda değerdir. Doğaya baktığımızda bir tohumun filizlenip, büyüyüp, olgunlaşıp ağaç olması ve meyve vermesi tamamen sabırla o tohumla uğraşmaktan geçer.

 

  ‘’Öyleyse Rasûlüm! Azim ve kararlılık sahibi peygamberler nasıl sabrettilerse sen de öylece sabret… Ahkaf Süresi 35. Ayet.  

Mevlâna’nın şu sözü ne kadar da manidardır. ‘’Sabret ki her şey hissettiğin gibi olsun, sabret ki her şey gönlünce olsun’’ Hz. Mevlana.  

 

Unutulmamalıdır ki Allah, kendi yarattığı kullarının her türlü yanlışlıklarına karşın sabrederek, bizim de sabır erdemimizi geliştirmemiz yönünde bize yol göstermiştir. 

 

Saygı

Başkalarını rahatsız etmekten imtina etmek/çekinmek duygusudur. Temelde insan olmak üzere tüm canlılara ve hatta cansızlara karşı beslenilen derinden hürmet. Diğer taraftan bilene, büyüğe, makama, kutsal kabullere, toplumsal ve kültürel duruşlara karşı insanın iç aleminde oluşturduğu ve davranışlarına yansıttığı uygulamaların bütünüdür. Sporun ilk anından olimpiyat şampiyonluğuna (başlangıçtan zirveye) kadar uzanan zaman diliminde veya küçük yaşta başlayıp o alanda usta bir eğitici olduğu ana kadar ki süreç ya da küçük yaşlarda başlayıp o alanda bir yönetici, akademisyen veya bir iş adamı dahi olunsa tüm bu süreçlerin vazgeçilmez  konularından bir tanesi de saygıdır. Spor salonuna veya sahaya girişte salona, bayraklara, eğitmenlere, yetkililere verilen spor selamı, aslında başta kendine olmak üzere spora karşı gösterilen saygının ifadesidir. Aynı zamanda kendinden bilgililere karşı onların bilgisine, görgüsüne ve geldikleri seviyeye karşı gösterilen saygı bireyin kimliğinin oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir. Keza sporcunun çalıştığı salondaki/sahadaki malzemeleri koruması bir saygı uygulamasıdır. Antrenmanlar esnasında çalıştığı partnerlerle olan iletişimi ve onların haklarına göstermiş olduğu saygı temelde öz saygınlığı kazanmanın başlangıcıdır. Öz saygısı olan tüm insanlığa karşı saygılı olacaktır.  Sporcu kendisinden seviye olarak ileride olan akranlarıyla veya yaşça küçük olanlara göstermiş olduğu saygı da sporun kazandırdıklarındandır. Rakibine, rakip antrenöre, hakemlere,  seyirciye, medyaya, yöneticilere karşı gösterilen saygı örnek bir insan olma yolunda sporun kimlik kazandırma noktasında üstlenmiş olduğu misyonu da ifade etmektedir.  Diğer noktadan baktığımızda dinimiz bize öncelikle Rabbimize karşı saygılı olmamızı ve bunu da O’nun emir ve yasaklarına uyarak yapmamız gerektiğini çeşitli bilgi kaynaklarıyla öğretir. Aynı zamanda bilgili insana karşı gösterilmesi gereken saygıdan bahsederken

 

 ‘’Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’’ Hz. Ali, ya da ilim ehline hürmet edin düsturu temel saygı alanlarındandır. ‘’İlim Çin’de dahi olsa gidin onu alın’’ Hz. Muhammed (sav).

 

Evet buradaki mesaj bilgiye, ilime, eğitime verilen ehemmiyettir ve fakat bunların kaynağı o bilgiye ve bilginin sahibine karşı olan hürmettir.  Neticede tüm bilginin kaynağı Allah’tır ve ilme karşı duyulan saygı Rabbimize duyduğumuz saygıyla birleşir. İnsanlığın hızlı bir şekilde yozlaştığı ve temel insani değerlerin yitirildiği şu günlerde, özellikle sporun bireyin kimlik kazanmasında ne kadar büyük işleve sahip olduğu müşahade edilmelidir.  Önemli bir not olarak saygının putlaştırılmaması meselesidir. Özellikle nefsini ilahlaştıran kibirli eğiticilerin bir noktadan sonra saygı konusunu kula kulluk boyutuna getirme ihtimalleri her zaman söz konusudur. Saygı kavramını suistimal ederek sporcuların yozlaştırılmaması gerekmektedir.  Ya da saygı kavramı kullanılarak eğiticiye körü körüne/fanatik/bağnaz bir şekilde bağlılık kabul edilemez. Gelinen noktada bu durum kula kulluk etmek olur ki, bu durum açık olarak kimliksizleştirmedir. 

 

Selamlaşma

Bir iletişim, ilişki göstergesi olarak kullanılan selamlaşma tüm toplumlarda benzer ve farklı biçimlerde uygulanmaktadır. Samimiyet, esenlik, barış, dostluk, sevgi, saygı, arkadaşlık, tanışlık, güvenirlik ifade etmektedir. Sporunda karakteristik özelliklerinden bir tanesi de vücutla/ellerle/başla yapılan selamdır. Kafanın boyunla birlikte çok hafifçe aşağı inmesiyle/eğilmesiyle gerçekleşen selamlaşma, ya da ellerle yapılan selamlaşma öz saygının bir başlangıcıdır ve karşı tarafa da esenlik verir. Salonlara, sahalara, statlara girişte öncelikle o ortamın, bayrakların selamlanması, salonda/sahada bulunan üst  seviyedeki diğer sporcuların selamlanması, antrenörlerin selamlanması, yöneticilerin, seyircinin, medyanın selamlanması bir samimiyet, güven, esenlik ortamı oluşturmaktadır. Özellikle uzak doğu sporlarında çalıştığımız arkadaşlarımızla her hareket başlangıcında veya bitiminde yapılan selamlaşmalar, herhangi bir konu için görüşeceğimiz antrenörün öncelikle selamlanması, gerekli konunun arz edilmesinden sonra oradan uzaklaşmadan tekrar selamlanması. Rakiple maça başlarken ve maç sonunda yapılan selamlaşmalar, rakip antrenörün selamlanması, salonda gördüğümüz tanıştığımız antrenörlerle konuşmadan önce ve sonra yapılan selamlaşmalar, seyircilerin, hakemlerin, yöneticilerin selamlanması uzak doğu sporlarının özüdür. Bu davranışla sporcu güvenilir, yaptığı sporu özümsemiş, kendine, sporuna, rakibine ve sporun tüm diğer paydaşlarına saygı duyduğunu ve değer verdiğini göstermektedir.  Selamlaşmak sayesinde iç aleminde huzur bulan birey, bunu hayatının tüm alanlarına hürmet olarak yansıtacak ve kimliğinin ayrılmaz bir parçası olacaktır. Dinimize baktığımızda da selamlaşmak emredilmiş ve yaygınlaşmasını sağlamamız tavsiye buyrulmuştur.

 

 "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır." (Nisâ Sûresi 86) 

“İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir.’’(Ebû Dâvûd, Edeb 133).

 

Çünkü selamlaşmak bir esenlik, barış, güvenlik ve güvenirlilik, yakınlaşma, tanışma, zararsızlık, ferahlık gibi sonuç itibari ile karşı tarafta huzur oluşturan bir eylemdir. Dostlukların, işbirliklerinin, dayanışmanın, ticaretin, eğitimin ve hatta evliliklerin bile başlangıcında çoğu zaman samimi bir selamlaşmanın olduğu bilinmelidir.  Selamlaşmak kendine ve karşı tarafa değer vermektir, saygı duyduğunu ifade etme, onu ciddiye aldığını ifade etmenin bir başka göstergesidir. Dinimizdeki selamlaşma nasıl ki evrensel ise, genelde sporda ve fakat özellikle uzak doğu sporlarında selamlaşma dünyanın her yerinde aynı vücut selamıyla verilmektedir. Bu noktada özellikle dikkat edilmesi gereken bir konunun varlığı ifade edilmelidir. Selamlaşma yukarıda bahsettiğimiz hafif başın boyunla birlikte eğilmesi ile gerçekleşmelidir. Özellikle uzak doğu kültüründe bu selamlaşmalar sık sık rüku pozisyonu dediğimiz belin bükülmesi, vücudun ikiye katlanması biçiminde uygulanmaktadır. Yeterli bilinç, şuur, duyarlılık ve hassasiyete sahip olmayan bazı eğitimciler uzak doğudaki bu uygulamayı sporcularına uygulatmaktadır. Oysaki bizler sadece namazda rükudayken, secdedeyken bu eğilmeyi Rabbimizin huzurunda yaparız ve başka hiç bir ortamda yapmayız. Diğer bir örnek ise uzak doğu sporlarında secde pozisyonuna gelerek selamlaşma yapılmaktadır. Aynı şekilde bu tür bir eylemi sadece namazdayken secde ettiğimizde yaparız ve bunun aksi düşünülemez, (zira bu davranışlar bireyi şirke götürecek cinstendir). Rabbimize karşı teslimiyetin, acziyetin ve şükrün ifadesi olarak yaparız. Selamlaşma yapılırken dini inançların ve örfün zedeleneceği ve bir noktadan sonra bunu alışkanlık haline getiren bireyin farkında olmadan kimliksizleşme noktasına kaymasına sebep olabilir. Çünkü alışkanlıklar düşünceleri, düşünceler davranışları beslemektedir. Yazımıza devam edeceğiz inşallah.

 

Yorum Yapın