1998 tarihli Roma Statüsü'nün 5. Maddesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) suçlar bakımından (ratione materiae) yetki alanına giren suçları; soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçları olarak belirlemiştir. Bu suçların UCM'nin yetki alanı içinde tanımlanmasının temel nedeni, uluslararası toplum tarafından en ağır suçlar olarak kabul edilmeleridir. İnsanlığa karşı işlenen en ciddi ihlaller olarak değerlendirilen bu suçlar, uluslararası adaletin tesisi ve sorumluların yargılanması açısından büyük önem taşımaktadır.
Uluslararası Hukukun İhlalleri ve ABD'nin Tutumu
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atarak gerçekleştirdiği kitlesel imha, uluslararası savaş hukukunun ilkeleriyle çelişen bir eylem olarak tarihe geçmiştir. Bu bağlamda, ABD'nin Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararlarını sıklıkla göz ardı etmesi, uluslararası hukuku ihlal etme eğilimlerine dair önemli bir göstergedir. Özellikle İsrail'in Filistinlilere yönelik eylemlerine verdiği destek ve UAD kararlarına karşı sergilediği tutum, ABD'nin uluslararası hukuku siyasi çıkarları doğrultusunda manipüle etme çabalarını açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, uluslararası hukukun etkinliğini zayıflatmakta ve küresel güvenlik sistemini tehdit etmektedir.
Soykırım Suçu ve Güncel Durumlar
Soykırım suçu, uluslararası hukukta bir insanlık suçu olarak kabul edilmekte ve belirli bir grubu tamamen veya kısmen yok etme amacıyla işlenen eylemleri kapsamaktadır. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Filistinlilere yönelik yaptığı "insansı hayvanlarla savaşıyoruz" açıklaması, soykırım suçunun gerekçelendirilmesi amacıyla jus in bello ilkesinin kasıtlı bir şekilde çarpıtılması olarak değerlendirilebilir. Gallant'ın bu ifadesi, bir toplumun dehumanizasyon (insanlıktan çıkarma) sürecinin bir parçası olarak görülebilir ve tarihsel olarak soykırım suçlarına zemin hazırlayan önemli bir faktördür.
Bosna Hersek'in 1993 yılında Yugoslavya'ya açtığı dava, UAD'ın soykırım suçunu ilk kez resmen tanıması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Günümüzde ise Myanmar'daki Rohingya Müslümanlarına yönelik sistematik şiddet ve Rusya'nın Ukrayna'daki askeri harekâtı bağlamında açılan davalar, soykırım suçunun güncelliğini koruduğunu göstermektedir. Bu davalar, uluslararası ceza yargılamasının soykırım suçuyla mücadelede oynadığı kritik role işaret etmektedir.
Gazze'deki Son Durum ve UAD’ın Soykırım İddiaları
İsrail'in Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, ağır insani sonuçlara yol açmaktadır. 7 Ekim 2023 sonrasında başlayan çatışmalarda 60.000’i aşkın sivilin hayatını kaybettiği ve bu sayının artmaya devam ettiği rapor edilmektedir. İsrail ordusunun, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) gibi insani yardım kuruluşlarına ve sivil yardım konvoylarına yönelik saldırıları, uluslararası hukukun ihlali niteliğindedir. Bir başka saldırı yöntemi de hastanelere ve sağlık kurumlarına yapılan saldırılar olmaktadır. Bu durum, kitlesel yerinden edilme, açlık krizi ve temel hizmetlerin çöküşü gibi sonuçlar doğurmaktadır. UAD’ın soykırım suçu ile suçlanan İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Karim Khan tarafından tutuklanması talep edilen Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “Filistinlilere karşı savaş ve insanlık suçu işlediklerine dair yeterli kanıt bulunduğunu” ifadeleri soykırım suçunun işlendiğine dair kanıtların varlığını göstermektedir. Ayrıca Savcılık, "açlığı silah olarak kullanma", "sistematik saldırılar" ve "sivil ölümlerinin kasıtlı olabileceği" iddialarını delillendirdi.
Tespit Edilen İnsan Hakları İhlalleri:
1.Kamusal Alanlarda Zorla Çıplak Bırakma ve Aşağılama:
Erkek, kadın ve çocukların sokaklarda, kontrol noktalarında veya gözaltı merkezlerinde zorla soyundurulduğu, teşhir edildiği ve cinsel içerikli hakaretlere maruz kaldığı belgelenmiştir.
Bazı görüntülerde İsrail askerlerinin Filistinli tutsakları çıplak halde alay konusu yaparak fotoğraf ve videolar çektiği ortaya çıkmıştır.
2.Cinsel Saldırı ve İşkence:
BM raporları ve Filistinli insan hakları grupları, gözaltındaki kişilere yönelik cinsel şiddet, tecavüz tehditleri ve fiziksel istismar iddialarını kayıt altına almıştır.
Cinsel şiddetin bir terör aracı olarak kullanıldığı, özellikle kadınlar ve çocukların hedef alındığı belirtilmektedir.
3.Görüntülerin Sosyal Medyada Yayılması:
İsrail askerlerinin çektiği aşağılayıcı görüntülerin Telegram, Twitter (X) ve diğer platformlarda paylaşıldığı tespit edilmiştir.
Bu görüntülerin psikolojik savaş ve korku yayma amacıyla kullanıldığı öne sürülmektedir.
7 Ekim 2023'ten bu yana (tarihi 1948’e de götürebiliriz) İsrail ordusunun Filistinlilere yönelik sistematik cinsel şiddet, işkence ve aşağılama eylemleri, uluslararası insan hakları örgütleri ve bağımsız gözlemciler tarafından belgelenmiştir. Bu uygulamalar, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmektedir.
Gazze’deki insani felaket devam ederken, uluslararası hukuk mekanizmalarının İsrail’i sorumlu tutma çabaları sürüyor. Ancak siyasi irade eksikliği ve veto gücüne sahip ülkelerin engellemeleri, adaletin sağlanmasını zorlaştırıyor. Filistin halkının korunması ve kalıcı bir ateşkes için uluslararası baskının artırılması gerekiyor.
Tarihin İronisi: İsrail ve Nakba
Son kertede tarihte yaşadığı felaketlerden ders almayan İsrail soykırımın gölgesinde işgal, kan ve gözyaşı üzerine kurulmuştur. Klasik diasporaların katastrofik kökenlerine bakıldığında bu diasporalardan biri olan Yahudiler Tesniye’de “yeryüzünde diaspora olarak gezeceksiniz” mealinde ifade edilmiştir. 1948 yılında diaspora olarak gezen Yahudiler başka bir diasporanın oluşumuna sebep oldu ve İsrail Devleti’ni kurdu. Filistin diasporası nüfusunun 3’te 2’si bu şekilde topraklarından uzaklaştırıldı. Filistinliler işgalci İsrail’e karşı bağımsızlık mücadelesi verdi. 14 Mayıs 1948 yılında İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği tarihi takip eden gün 15 Mayıs günü Nakba olarak tarihe geçmiştir. Nakba yani “talihsizlik günü” katastrofik geçmişe sahip Yahudi diasporası tarafından meydana gelmesi de tarihin acı bir ironisi olsa gerek. UAD’ın kuruluşunda Yahudilere yönelen soykırımın önlenmesi önemli bir faktör iken günümüzde UAD’ın, İsrail’in işlediği soykırımı önleme çabası da tarihin başka bir ironisi olsa gerek.
Bknz:
OHCHR. (2024). Report on Israeli Violations in Gaza.
ICRC. (2023). Geneva Conventions and Gaza Conflict.
ICJ. (2024). South Africa v. Israel Case.
Government of South Africa. (2023). Application Instituting Proceedings. International Court of Justice.
World Report. (2024). Israel and Philistine Events of 2023. World Report
HFG
01 Haziran 2025 16:38Kalemine sağlık kardeşim.