Önceki yazımızda Ailenin problemlerine dönük 3 çözüm yolundan bahsetmiş;
1. Bütüncül Yaklaşım,
2. Çözüm Odaklı Yaklaşım,
3. Sonuç Odaklı Yaklaşım,
olarak sıralamış ilk ikisinden de bahsetmiştik. Şimdi son çözüme gelelim;
c- Sonuç Odaklı Yaklaşım:
Bu yaklaşım ilk iki aşamayı, olgunluğa erdiren yaklaşımdır. Bütünü gören, ölüm dışında her sorunun çözülebileceğine inanan insan, artık sonuç odaklı olmaya hazırdır. Ama bu alet de diğerleri gibi kolayca çantaya girmeyecek, bazı şartların yerine getirilmesi gerekecektir.
Aslında hem kolay hem de zor bir yaklaşımdır. Kolaydır, hayatın akışı kadar tabidir. Zordur, bazen dünyayı tersine döndürmek kadar imkânsızdır. Çözüm odaklı olmanın önündeki engelleri hatırlarsanız benzer engeller, sonuç odaklı olmanın önüne de çıkar. “Dur bakalım, nereye gidiyorsun herkesin yapamadığını sen mi yapacaksın” derler. Bize düşen ise yaşamın/yaşamanın ana yakıtı olan “ümit”ten vazgeçmemektir. Sonuç odaklı yaklaşımın en önemli inşacısı “Ümit” olduğu gibi en önemli yıkıcısı da “Ümitsizlik”tir.
Bunun yanında diğer engeller:
1. Dinlememek:
“Başkalarını inandırmanın en iyi yolu, onları dinlemektir. (Dean Rusk.)”
Ben her şeyi planladım, anladım ve herkes problemi benim istediğim şekilde çözmelidir yaklaşımı, sonuca gitmemizi engelleyen en önemli engellerdendir.
Şu fıkra bazen dinlemenin anlatmadan önemli olduğunu ne güzel anlatıyor:
Adam doktora gider:
“Doktor Bey, galiba karımda işitme kaybı başladı. Ne yapabiliriz?”
Doktor:
“Eve gittiğiniz zaman, karınızın arkasında, biraz uzakta durun. Normal bir sesle ona soru sorun. Eğer sizi duymazsa biraz daha yaklaşın ve sorunuzu tekrarlayın. Hangi mesafede duyduğunu tespit edelim, ona göre bir tedavi uygularız.”
Adam eve döner. Karısı mutfakta yemekle uğraşmaktadır. Adam mutfağın kapısında durur ve normal bir sesle:
“Hayatım, ne yiyoruz bu akşam?” diye sorar. Karısı cevap vermez. Adam bir iki adım atar ve bir kez daha sorar:
“Hayatım, ne yiyoruz bu akşam?”
Karısı yine cevap vermez. Adam kadının dibine kadar gelir ve tekrarlar:
“Hayatım, ne yiyoruz bu akşam?”
Karısı öfkeyle dönerek cevap verir:
“Üçtür köfte diyorum ya!”
2. Yetersiz Bilgi:
“Abanın kadri yağmurda bilinir. (Atasözü)”
Sonuç odaklı yaklaşımda soruna dair bütün veriler elinizde değilse, hayal ettiğiniz sonuca ulaşmanız imkânsız olabilir. İnşa etmeyi hayal ettiğiniz bir bina tasarımı varsa, binaya ait bütün mimari bilgiye ve inşa malzemelerine sahip olmalısınız.
İstanbul’a ilk gittiğim yıllardı. Tatilde hem çalışacak hem de biraz İstanbul’u gezecektim. Bir yeri öğrenmenin en iyi yolu yürümekti. Ben de öyle yaptım. Zeytinburnu’nda kalıyor çoğunlukla bir dolmuşla Eminönü’ne ulaşıyordum. Ancak bu sefer dolmuş yerine sur içinden geçecek, hem kestirmeden yürüyecek hem de çevreyi keşfedecektim. Sur içine açılan birkaç kapı vardı. Birini gözüme kestirip kendimce yönümü Eminönü’ne doğru ayarlamıştım. Ancak güneş bulutun arkasına kaçınca olanlar olmuştu. Bütün yön bilgimi kaybetmiştim. Biraz çekingen olduğum için sormayı da sevmiyordum. İçimdeki sese uyarak yürümeye devam ettim ve yaklaşık 2 saat yürüdükten sonra girdiğim surun başka kapısından çıkmıştım. Çevreyi kontrol ettiğimde şaşkınlıkla, girdiğim kapının hemen yanından geri çıktığımı gördüm. Yani Eminönü’ne gideyim derken Zeytinburnu’na geri dönmüştüm.
Hazırlıklı olmazsanız, hep döner döner aynı noktaya gelirsiniz.
3. Sonucu hayal etmekle hevesi karıştırmak:
“Hayat oyununda, seyirci koltuklarına heves etme, sahneye çıkmaya çalış.” (Seneca)
Hayal ile heves arasında en önemli fark; plan yapmaktır. Hayal sahibi insanlar hayalini gerçekleştirmek için bütün insani potansiyellerini seferber ederler. Heves sahibi insanlar ise yalnızca isterler ama harekete geçmezler.
Aslında başarılı insanlara ve yaşadıkları çevreye baktığımızda, bir İngiliz atasözünde olduğu gibi “ağızlarında gümüş kaşıkla doğmamışlardır” Çoğu fakir ve yaşamını zor sürdüren kesimlerden gelmişlerdir. Bu çıkışın temel tetikleyicisi güçlü hayallere ve bu hayallerini gerçekleştirecek planlara sahip olmalarıdır.
4. Risk almamak:
“Hata yapmaktan korkmak, ilerlemenin ölümüdür.” (Alfred N. Whıtehead)
Sonuç odaklı çözümün önündeki en önemli engellerdendir. Evden çıkmanın bile risk olduğunu anlamayan insanlar maalesef sonuca yönelik risklere kolay kolay razı olmazlar. Halbuki risk almadan yaşayan insanlar hayatlarını ve çevrelerini daha büyük risklere maruz bırakırlar. Bir hastalıkta ameliyat kararı almak risktir, çocuğunuz için ev değiştirmek risktir, daha iyi gelir elde etmek için işyeri açmak risktir, yağmurlu havada dışarı çıkmak risktir.
Gönüllü risk almayan insanlar, gönülsüz risklerin kapılarını çalmasını beklerler. Olan aynı şeydir aslında…
Çocuklarımız için risk gördüğümüz; interneti, cep telefonunu, televizyonu yasaklamak, bu araçları evin dışına çıkarmak tehlikeyi ortadan kaldırmayacaktır. Tam aksine bir önceki başlıkta geçtiği gibi “sorunu halının altına süpürmek” olacaktır.
Aile çocuklarını televizyonun kötü etkilerinden korumak için evlerine televizyon almamaya karar vermişti. İlk başlarda her şey güzel gidiyordu. Ancak çocuklar büyümüş, okulda, mahallede, akrabada televizyon konusunda konuşulduğunda gruba dâhil olma psikolojisi ile onlar da televizyon ister olmuşlardı. Nitekim ailenin akrabalarına ziyarete gittiklerinde, çocuklar akrabanın çocukları ile oynamak yerine televizyonun önüne çivileniyorlardı. Öyle oldu ki evlerinde televizyon olan çocuklardan daha fazla televizyonun etki alanına girmişlerdi. Sonunda pes edildi ve aile durumu kabullenerek televizyonu evlerine aldı.
Artık çözüm çantamızda;
Bütüncül Yaklaşım,
Çözüm Odaklı Yaklaşım,
Sonuç Odaklı Yaklaşım,
var. Un var, şeker var, yağ var. Geriye kalan, “çözüm” helvasını yapmak.
Bu yazıların muhatabı aile olduğu için ailenin içinde olduğu toplumun sorunlarıyla direk ilgilenmeyeceğiz. Ama aileyi etkileyen toplumsal sorunlar olduğunda, ailenin bunun üstesinden nasıl geleceğini göstereceğiz. Toplumda kötülükler çabuk, iyilikler ise yavaş yer eder. İyilik irade, kötülük cazibe taşır.
Bazen bulunduğunuz toplumda iyilikler az, kötülükler fazla olabilir. Bu durum sizi etkilemekle beraber gücünüzü artıran bir sinerjiye dönüşebilir. Çünkü iyiliğin doğasında haklılık vardır. Hak ise insanın dayanabileceği en güçlü dayanaktır. Meşhur ifadesi ile; “iyiler sarsılır ama yıkılmaz”… İnsanların gıpta ile baktığı iyi bir aile olmak, şüphesiz bedel ister. Her nimetin bir külfeti vardır prensibince nimeti talep eden bizlerin külfete de rıza göstermesi gerekir.
Şimdi sırasıyla bu külfetleri önce ortaya koyup sonra da pratik çözümlerine geçelim;
1- Tüketen eş seçimi,
2- Eşlerin tanışma, nişan ve evlilik süreci üzerine problemleri
3- Evlilikte uyum problemleri
4- Akraba ilişkileri üzerinden problemler
5- Tüketim Pençesindeki aile problemleri
6- İlk çocuk problemi
7- Çocuklar arasında kıskançlık problemi
8- Ergenlik dönemi problemi
9- Çağdaş iletişim araçlarının kullanılması üzerine problemler
10- Eşlerin Ailede sevgi, şefkat, cinsellik ve aşk yokluğu problemi
11- Aile içi iletişim problemleri
12- Aile içi şiddet
13- Aile bütçesinin yönetim problemi
14- Komşu ilişkileri üzerine problemleri
15- İş ilişkileri üzerine problemler
16- Farklı siyasi ve inanç yaklaşımları
Az önce saydığımız bütün problemleri çözüm çantamıza koyduğumuz üç aletimizi düşünerek çözeceğiz. Elimizdeki çözüm araçları: gece zifiri karanlıkta fener, çölde bitmek üzere olan son suyumuz, düşmana attığımız son kurşunumuz olacak. O kadar değerli, o kadar hayati…
Bütüncül Yaklaş!
Çözüm Odaklı Yaklaş!
Sonuç Odaklı Yaklaş!
Aslında sayılan problemler için ayrı ayrı birer kitap yazılabilir. Ancak bu kitapları okumak ve sonra çözüme yönelmek çok pratik olmayabilir. Bizim burada sunduğumuz çözümler ilk yardım, ya da acil yardım olarak nitelenmelidir. Daha uzun erimli ve yeterli tedavi, bu ilk müdahaleyi takip eden süreçlerdir.
Şunu da hatırlatmadan geçmeyelim; Her problem; sevginin arttığı, ilişkilerin sağlamlaştığı, insanların piştiği, aile olmanın doyumuna ulaşılan fırsatlara dönüşebilir. Çünkü her bela aynı zamanda gücümüzü artıran birer kaldıraçtır. Yeter ki, problemlerimize üç aşamada yaklaşıp onlarla yüzleşelim.
Şu anda kullandığımız pek çok teknolojik alet ve bilgi çok zor şartlar altında insanların artık bittik dedikleri anda keşfettikleri şeylerdir.
En meşhur bilim adamlarının biyografilerinde, keşfettikleri bilimsel verilere çok uzun süren çalışmalar ve uykusuz gecelerde vardıklarını görürüz. Siz de zorda kaldığınızda ne gibi çözüm aletleri ürettiğinize bakarsanız aslında zorluğun pozitif yönünü de görmüş olursunuz. Kur’an’da belirtildiği gibi: “muhakkak bir zorlukla kolaylık vardır, muhakkak bir zorlukla kolaylık vardır...” cümlesinin tekrarlanması sonucuna işarettir.
Problemlerinizle yüzleşmeniz ve aşmak için gayretinize sebep olması dileğiyle bu yazımızı da burada bitiriyorum.
Huzurla kalın!...