Batılılaşma Modellerinin İflası
1967 yılı Arap İsrail savaşında yaÅŸanan hezimet sadece savaÅŸ meydanında olup bitmiÅŸ askerî bir yenilgi deÄŸildi. Bunun ötesinde ve bundan daha derin anlamda, iki yüzyıldır sömürgecilerin ve batıcıların İslam âleminde pazarlamaya çalıştıkları Batılı modernleÅŸme modellerinin iflasını ifade ediyordu.
Müslümanlar bu zaman diliminde bu modelleri denedi denemesine, fakat bu modellerin etkisi, zihinleri batı modernitesinin düÅŸünce fabrikalarında dövülmüÅŸ batıcıların ötesine geçememiÅŸti. Cemaleddin Afgani (H. 1254-1314, M. 1838-1897) o kimseleri ÅŸöyle tanımlıyordu: "Batı medeniyetinin kör taklitçileri ümmetin yüzünü kirletiyor, servetini heba ediyor, itibarını zedeliyor. Sömürgecilere uygun zemini hazırlayıp kapıları onlar için açan bu kimseler, ÅŸüphesiz sömürgeci orduların sızdığı deliklerdir."
İslam âlemi ise geçmiÅŸten devraldığı gerileme, kültür ve düÅŸünce dünyasında donukluk ve taklit üzere yaÅŸamaya devam ediyordu. Bu sırada sanki bir "halat çekmece oyunu" İslam âleminde hüküm sürmeye baÅŸlamıştı. Ancak bu oyunun bir kazananı ya da kaybedeni yoktu. Yani ne İslam ümmeti; zihninin, vicdanının ve yaÅŸantısının Batıcılar tarafından BatılılaÅŸtırılmasına izin veriyor, ne de sömürgeciler tarafından siyasi ve kültürel kurumların başına getirilen Batıcılar, ümmetin kendi kimliÄŸini ihya etmesine, İslami benliÄŸini yenilemesine ve kendi kodları uyarınca yeninden ayaÄŸa kalkmasına fırsat tanıyordu. Bu ÅŸekilde Batıcılar ve İslamcılar arasındaki mücadele iki yüzyıl boyunca süre geldi ve iki akımdan hiçbirisi isteklerini gerçekleÅŸtirme konusunda baÅŸarılı olamadı. Yani iki akımın gücünü tüketen bu halat çekmece oyunu sonucunda elde kocaman bir sıfır kaldı.
İster doÄŸrudan sömürgecilik altında olsun ister ÅŸekli bağımsızlık dönemlerinde olsun bu iki yüzyıl boyunca; ırkçı kavmiyetçilikten tutun kapitalist liberalizme ve hatta materyalizmi ve sınıfsal çatışmayı esas alan sosyalizm ve komünizme kadar, bütün Batılı modernleÅŸme modelleri İslam ümmetinin yaÅŸantısında denendi. Ancak İslam ümmetinin bedeni, kendi medeniyet kimliÄŸine ve İslami benliÄŸine yabancı olan bu cisimleri reddetmeye devam etti ve bu modeller içerisinde eriyip gitmeye karşı isyanını sürdürdü.
İşte 1967 hezimeti bu konuda bir dönüm noktası oldu ve İslam ümmeti bu Batılı modernleÅŸme modelleri defterini kapattı. İlerleme ve kalkınma yolu olarak İslami benliÄŸini ve İslam'ın ortaya koyduÄŸu medeniyet modelini yeniden aramaya koyuldu.
Bu dönüÅŸümün 1967 savaşında askerî çatışmanın cereyan ettiÄŸi alanla sınırlı kalmaması ve İslam âleminin bütününe uzanması bu hakikate ÅŸahitlik etmektedir.
YaÅŸanan bu dönüÅŸüme dair Mısır'ı örnek verecek olursak 1970'lerin İslami cemaatlerin yayılmasına tanıklık eden yıllar olduÄŸunu göreceÄŸiz. Nitekim bu cemaatler önce Mısır üniversitelerinde yayılmaya baÅŸlamış, sonra toplumun farklı kesimlerine uzanmış ve sonunda hudutları ve ırkları aÅŸarak "İslami ihya hareketi"ne dönüÅŸmüÅŸtür.
Aynı dönemde Mısır'da, 1971 Anayasası'na devletin dinin İslam olduÄŸu ibaresi eklenmiÅŸ, İslam ÅŸeriatı ilkelerinin yasama kaynaklarından biri olduÄŸu belirtilmiÅŸtir. Ardından bu madde 1980 yılında düzeltilerek İslam ÅŸeriatı ilkelerinin yasamanın ana kaynağı olduÄŸu ifade edilmiÅŸtir ve böylece batıya yönelen kıble yeniden İslam'a dönmeye baÅŸlamıştır.
Çeviren: Ömer Budak
15 Aralık 2014 Kaynak: Arabi21