Mavera dergisi, Türkiye'nin yakın tarihinde edebiyat ve düÅŸünce dünyasında derin izler bırakmış önemli bir yayındır. 1976 yılında Cahit ZarifoÄŸlu, Rasim Özdenören, Akif İnan, Erdem Bayazıt, Bahri Zengin, Hasan SeyithanoÄŸlu ve Nazif GürdoÄŸan gibi ÅŸair ve yazarların önderliÄŸinde çıkarılan bu dergi, İslami sanat ve edebiyatın geliÅŸiminde bir mektep iÅŸlevi görmüÅŸtür. Mavera, Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük DoÄŸu'su, Sezai Karakoç'un DiriliÅŸ dergisi ve Nuri Pakdil'in Edebiyat dergisinin misyonuna haiz bir yayın olarak onların deneyimlerinden beslendiÄŸi söylenebilir.
Mavera'nın, diÄŸer İslami dergilerden en önemli farkı, kiÅŸi merkezli bir yayın olmaması ve kolektif bir çaba ile çıkartılmasıdır. Derginin yazar kadrosu, bir “kadro” hareketi olarak İslami edebiyat kavramı etrafında ÅŸekillenen bir edebi anlayışa sahipti. İslami duyarlılıkla eserler veren bu yazarlar, Müslüman kimliÄŸi ve bilincini sanat aracılığıyla yansıttılar.
Dergi, sadece edebiyatla sınırlı kalmayarak, Türkiye ve dünyadaki siyasi geliÅŸmeleri de yakından takip etmiÅŸtir. Özellikle İslam coÄŸrafyasındaki olaylar, Müslümanların mücadeleleri Mavera'nın en önemli ilgi alanlarından biriydi. Bu baÄŸlamda dergi, İslam dünyasındaki sorunları kendi meseleleri olarak görmüÅŸ ve bu durumu okurlarına aktarmıştır.
Mavera, aynı zamanda vahye dayalı bir düÅŸünce anlayışını benimsemiÅŸ ve "öteki âlemle ilgili" olarak nitelendirilmiÅŸtir. Yayın politikası, "yerli düÅŸüncenin edebiyatına yeni açılımlar" getirme ve İslami düÅŸüncenin yeniden canlanmasına katkı saÄŸlama hedefini taşımıştır. Bu yönüyle Mavera, sadece bir edebiyat dergisi olmanın ötesine geçerek, toplumsal ve fikri bir bilinç oluÅŸturmayı hedefleyen bir platforma dönüÅŸmüÅŸtür.
Afganistan iÅŸgali, Filistin direniÅŸi, Moro Müslümanlarının mücadelesi gibi İslam dünyasındaki geliÅŸmeler derginin en sıcak gündem konuları arasında yer almıştır. Özel sayılar ve dosyalar hazırlayarak bu olayları okurlarına aktarmış, bu konulara sanatsal ve düÅŸünsel açılımlar getirmiÅŸtir. Cahit ZarifoÄŸlu'nun ÅŸiirlerinde bu geliÅŸmelerin etkisi açıkça hissedilmiÅŸ, ÅŸiirleri aracılığıyla Müslüman coÄŸrafyalardaki zulümler sanatsal bir dille anlatılmıştır.
Mavera dergisi, Ahmed Hamdi Tanpınar’ın ve Cemil Meriç’in süreli yayınlar hakkındaki tespitlerine tam anlamıyla uyan bir yayın olarak bir "mektep" iÅŸlevi görmüÅŸtür. Tanpınar, Tanzimat döneminde gazeteciliÄŸin, yeniliÄŸin toplumsal zeminde kök salmasında büyük bir rol oynadığını belirtmiÅŸ ve süreli yayınların toplumsal deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümlerdeki etkisine vurgu yapmıştır. Ona göre, gazeteler ve dergiler, edebiyatın ve fikriyatın topluma ulaÅŸmasında kritik bir aracı olmuÅŸtur.
Cemil Meriç ise dergileri, "hitabet kürsüsü veya bayrak" olarak nitelendirmiÅŸtir. Ona göre, kitaplar çok ciddi, gazeteler ise fazla sorumsuz olabilirken, dergiler hür düÅŸüncenin, serbest fikir alışveriÅŸinin ve bağımsız tefekkürün kaleleridir. Bu baÄŸlamda, Mavera ve benzeri dergiler sadece edebi veya düÅŸünsel içerik sunan yayınlar olarak deÄŸil, aynı zamanda birer "fikir kalesi" olarak toplumsal ve entelektüel geliÅŸimde önemli bir yer edinmiÅŸlerdir.
Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük DoÄŸu’su, Nurettin Topçu’nun Hareket dergisi ve Sezai Karakoç’un DiriliÅŸ dergisi, sadece birer dergi çalışması olmaktan öteye geçerek birer ekol ve harekete dönüÅŸmüÅŸtür. Aynı ÅŸekilde Serdengeçti dergisi de Osman Yüksel Serdengeçti tarafından çıkarıldıktan sonra, etrafında “Serdengeçtiler” adıyla bir topluluk oluÅŸmuÅŸtur. Bu dergiler, dönemin toplumsal ve siyasi olaylarını, fikir dünyasını yansıttıkları için aynı zamanda önemli tarihsel belgeler olarak deÄŸerlendirilmektedir.
Mavera dergisi de bu geleneÄŸi sürdürerek, İslami düÅŸüncenin, sanatsal ve edebi zeminde hayat bulduÄŸu bir mektep olma iÅŸlevini yerine getirmiÅŸtir. Hem İslami duyarlılığı hem de dünya üzerindeki geliÅŸmeleri takip eden bir yapıya sahip olan Mavera, topluma bir düÅŸünce sistemi sunmanın yanı sıra bu düÅŸünceyi sanatsal bir dille ifade etme misyonunu da üstlenmiÅŸtir.
Cahit ZarifoÄŸlu'nun ÅŸiirleri, OrtadoÄŸu ve İslam dünyasında yaÅŸanan trajik olayları sanatsal bir duyarlılıkla yansıtır. Dergi yazarlarından Avni DoÄŸan, 1987 yılında yayımlanan bir yazısında, OrtadoÄŸu ve İslam ülkelerinde yaÅŸanan geliÅŸmelerin ZarifoÄŸlu'nun ÅŸiirlerinde yeni bir duyarlılık oluÅŸturduÄŸunu belirtir. Özellikle Afganistan iÅŸgali, İsrail'in Filistin'deki zulümleri, 1982'de Hafız Esad'ın Hama katliamı ve Beyrut'taki olaylar ZarifoÄŸlu'nun ÅŸiirlerinde sıkça iÅŸlediÄŸi konulardır. ZarifoÄŸlu, İslam dünyasındaki acıları ÅŸu sözlerle dile getirir:
“Korktum bütün insanlar bütün insanlık adına… Müslüman dünyanın kanlı hatıralarından biri. Bir Kerbela daha... Ve Müslümanlar uzakta...”
Bu sözlerle, ZarifoÄŸlu, Müslüman coÄŸrafyasında yaÅŸanan trajedilere karşı ortak bir bilinç oluÅŸturma arzusunu ifade eder.
ZarifoÄŸlu, "Afganistan ÅŸiirleri yazdım. Hama diye bir ÅŸiir yazdım. Bunları ben yazmayacaktım da kim yazacaktı?" diyerek Müslüman bir edebiyatçı olarak bu tür konulara eÄŸilmenin sorumluluÄŸunu vurgular. ZarifoÄŸlu, Mavera dergisinin 1985 tarihli 108. sayısında "Afganistan Çocuklarına Åžiirler" baÅŸlığı altında Bombardıman, AÄŸaç Okul, Yaralanmak, Åžehit OÄŸula adlı ÅŸiirlerini paylaÅŸmış, sonraki sayılarda bu ÅŸiir serisine devam etmiÅŸtir. Yaralanmak adlı ÅŸiirinde, savaşın ve acının derin izlerini ÅŸu dizelerle dile getirir:
“SavaÅŸta
En kötüsü
Ölmek deÄŸil
Yaralanmaktır
Çaput saralar
Yaralı bacağına
BaÄŸlarlar
Bir katırın sırtına
DaÄŸlar aÅŸacaksın böyle
Kimbilir
Kaç gün kaç gece
Bir alev basar yanarsın
Bir Buz gibi olur alnın
Yanakların
Çatlak dudakların
Dualar mırıldanır
Kan akar akar
Çaput kan olur
Eyer kan olur
Urganlar kan olur
DaÄŸlar kan olur
Medet Allahım medet
Kuru dudakta
Son bir kelime Kelimei ÅŸehadet
Ve ÅŸehadet
En zoru Ölmek deÄŸil
Yaralanmak savaÅŸta”
27 Aralık 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı iÅŸgal ettiÄŸi ayda yayınlanan Mavera dergisinin Aralık 1979 37. Sayısının ilk sayfasında Erdem Beyazıt’ın (1979: 1) “SavaÅŸ Risalesi’nden” adlı ÅŸiiri yayınlanır.
“GüneÅŸin mızrakların ucuna takılıp kaldığı bir vakitte, diriliÅŸ erlerinin yüreklerinden yayılan bir depremle sarsılıyordu arz. GerilmiÅŸti altımızda atlarımız, fırlayıp kopacakmış gibi baldırlarından kasları ve tarıyordu bir projektör gibi bakışları üç kıtayı…”
1981 yılın Temmuz 56. Sayısında Beyazıt “SavaÅŸ Risalesi’nden” adlı mısralarından Afgan cihadından ve mücahitlerinden ÅŸu mısralarla deÄŸinmekteydi:
“Haydi kalk savaÅŸçı
Madem mesafeler girmiş Afgan cephemizle aramıza
Ve madem ayaklarımıza bağ olmuş
Yolumuzu kesmiÅŸ rotatifler teleksler
Holdingler karteller
Çok uluslu ebucehiller
Öyleyse ey ÅŸair sen de davranmalısın
Şiiri bir mızrak gibi kullanmalısın
Mısralarını ÅŸarjör gibi sürmelisin damarlara
Kalbinin titreşimlerini ayarlamalısın
Hindikuş dağlarından
Yeryüzüne neÅŸrolan
Åžehadet
Dalgalarına”
Mavera çevresi, Afganistan savaşının yaÅŸandığı dönemde, en etkili silahın edebiyat olacağına dair derin bir inanca sahipti. Åžair, sözlerini bir mızraÄŸa, mısralarını ise ÅŸarjörlere benzeterek edebiyatın ve sanatın, zulme karşı direniÅŸteki gücünü vurgulamıştır. ZarifoÄŸlu da, sanatçının kaleminin, savaÅŸ meydanlarındaki silahlar kadar etkili olabileceÄŸini düÅŸünmüÅŸ; ÅŸiirleri aracılığıyla Müslüman coÄŸrafyalarında yaÅŸanan acıları, zulümleri ve direniÅŸi dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmıştır. Mavera dergisi, özellikle Afganistan konusunu iÅŸlediÄŸi sayılarda bu savaşın Müslüman dünya üzerindeki etkilerini derinlemesine irdelemiÅŸtir. “Afganistan Çocuklarına Åžiirler” baÅŸlıklı bölümde ZarifoÄŸlu’nun kaleme aldığı ÅŸiirler bu mücadeleyi sanatsal bir dille aktarmıştır. ZarifoÄŸlu, ÅŸiirlerinde Afganistan savaşını anlatmanın sadece bir edebi sorumluluk deÄŸil, Müslüman bir ÅŸairin taşıması gereken bir misyon olduÄŸunu ifade eder. Afganistan’daki zulümlere tanıklık eden ve bunu ÅŸiirlerine yansıtan ZarifoÄŸlu, savaşın Müslüman coÄŸrafyalar üzerindeki derin izlerini dile getirir. Cahit ZarifoÄŸlu, Afganistan üzerine kaleme aldığı yazılar nedeniyle okuyucular kendisini "Afganistan Åžairi" olarak adlandırmıştı.
Müslümanların dertlerine ortak olma bilinciyle hareket ettiÄŸini gösteren ZarifoÄŸlu'nun bu tutumu, derginin İslami hassasiyetleri çerçevesinde, Müslümanların meselelerini edebiyat ve fikir dünyasında iÅŸlemeyi hedefleyen bir yayın çizgisine sahip olduÄŸunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, ZarifoÄŸlu'nun edebiyatı salt estetik bir uÄŸraÅŸ olarak görmediÄŸini, aynı zamanda bir mücadele aracı olarak deÄŸerlendirdiÄŸini gösterir. O, ÅŸairin görevini sadece güzellikleri dile getirmekle sınırlı tutmamış, toplumsal ve siyasal olaylara karşı bilinç uyandırmayı da bir sorumluluk olarak kabul etmiÅŸtir.
Mavera dergisi, Müslüman olmanın bir gerekliliÄŸi olarak mazlumun yanında olmayı ve haksızlık ile zulme karşı durmayı misyon edinmiÅŸ bir yayın organı olarak, özel bir sayısını "Afganistan'ın mücahit ÅŸehitlerine ve gazilerine" adamıştır (Mavera, 1982: 2-3). Mavera dergisi, 1980'li yıllarda Afganistan savaşı ve İslam dünyasındaki geliÅŸmelere karşı duyarlı bir tavır sergileyerek, edebiyat ve sanatı bir direniÅŸ aracı olarak kullanmıştır. Mavera’nın Afganistan savaşıyla ilgili olarak yayımladığı özel sayılar ve yazılar, Müslüman coÄŸrafyaların sorunlarına İslami bir bakış açısıyla yaklaÅŸmanın önemini vurgulamış, böylece dergi, sadece bir edebiyat dergisi olmanın ötesine geçerek bir "fikir mektebi" olarak kendini konumlandırmıştır.
ZarifoÄŸlu, "Dostlarımız Afganistan’da" baÅŸlıklı yazısında, Türkiye’den yola çıkan yedi kiÅŸilik bir ekibin (Erdem Beyazıt, Ahmet Beyazıt, Yücel Çakmaklı, Çetin Tunca, Åženol Demiröz, Halil İbrahim SarıoÄŸlu, Necdet TaÅŸçıoÄŸlu) Afganistan’a giderek sahadaki durumu yerinde gözlemlediÄŸini aktarır. Bu ekibin Afganistan’a olan yolculuÄŸu, Mavera’nın Afganistan’a duyduÄŸu ilgiyi daha da derinleÅŸtirmiÅŸtir.
Mavera, Afganistan savaşını Batı medyasının anlatımlarından ziyade, bizzat cephede savaÅŸanların perspektifinden aktarmanın önemine dikkat çekmiÅŸ ve bu doÄŸrultuda derginin Afganistan özel sayısını yayımlamıştır. Afganistan Özel Sayısı’nda Erdem Beyazıt ile Hikmetyar’ın fotoÄŸrafları kapakta yer alırken, iç sayfalarda ise Afgan mücahitlerinin cephedeki renkli fotoÄŸraflarına geniÅŸçe yer verilmiÅŸtir. Rasim Özdenören’in de belirttiÄŸi gibi, Afganistan’da direniÅŸin tümüyle İslami bir misyon taşıdığı vurgulanır. Özdenören ve ZarifoÄŸlu, Afganistan’dan dönen ekiple yaptıkları röportajlarda, cephede yaÅŸanan geliÅŸmeleri ve Müslüman mücahitlerin fedakârlıklarını okurlarıyla paylaşırlar.
Mavera dergisinin özel sayısında, bizzat savaÅŸ bölgesine giden Mavera ekibinin izlenimleri ve mülakatları detaylı bir ÅŸekilde aktarılmıştır. ZarifoÄŸlu ve Özdenöner’in Afganistan’dan dönen ekiple yaptıkları röportajlar bu sayıda yayımlanmıştır. Ayrıca Meral Maruf’un mektupları, “Hicret Günleri” ve Abdulhamid Muhaciri’nin (Bahattin Yıldız) “Bir Mücahidin Cihad GünlüÄŸü” adlı yazıları da bu özel sayıda yer almıştır. Bahattin Yıldız 20 Temmuz 1981 tarihli mektubunda, ZarifoÄŸlu’na hitaben savaşın mahiyeti ve Torabora bölgesindeki direniÅŸ hakkında bilgiler vermektedir. Mektubunda, Afganistan’da direniÅŸin yalnızca belirli gruplarla sınırlı olmadığını, tüm halkın mücadele ettiÄŸini belirterek ÅŸu ifadelere yer verir:
“Bu bölgenin arazisi çok verimli, suyu bol. BuÄŸday biçilmiÅŸ, ÅŸimdi yerine pirinç ekiliyor. SavaÅŸ insanların büyük kısmını göçürmüÅŸ. Tarlalarda iÅŸleyenler yine yaÅŸlılar ve 15 yaşın altındaki çocuklar. Nice evler savaÅŸta tahrip olmuÅŸ, niceleri terk edilmiÅŸ, nüfus büyük oranda düÅŸmüÅŸ… Kadınların çoÄŸu Pakistan’da düÅŸman elinin uzanamayacağı kamplarda. İhtiyarlar ve çocuklar tarlalarda. Gençler ve orta yaÅŸlılar cephelerde. Size yine yazacağım. Daima, fırsat buldukça yazacağım…”
Mavera dergisi, Afganistan savaşını sadece bir siyasi çatışma olarak ele almamış, aynı zamanda İslam dünyasının emperyalist güçlere karşı verdiÄŸi bir direniÅŸ olarak deÄŸerlendirmiÅŸtir. Özellikle ABD ve Sovyetler BirliÄŸi’ne karşı mesafeli duran dergi, Müslümanların kendi sorunlarına ve mücadelelerine İslami bir perspektiften yaklaÅŸması gerektiÄŸini savunmuÅŸtur. Dergide yer alan yazılarda, Afganistan’da verilen mücadelenin sadece askeri bir mücadele olmadığı, aynı zamanda İslam’ın yaÅŸanır hale getirilmesi için bir direniÅŸ olduÄŸu belirtilir.
Derginin yazar kadrosundan Enes Harman (Nabi Avcı) gibi düÅŸünürlerin dış politika ve uluslararası iliÅŸkiler konularında kaleme alınan yazıları derginin sadece edebi bir platform olmadığını, aynı zamanda dönemin uluslararası siyasi geliÅŸmelerine dair derinlemesine analizler sunduÄŸunu göstermektedir. Mavera, Müslüman coÄŸrafyada yaÅŸanan geliÅŸmeleri İslami bir perspektiften yaklaÅŸarak ele almakta ve özgün bir duruÅŸ sergilemiÅŸtir
Öte yandan Mavera dergisinin SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi ÅŸartlarında Sovyet Rusya kadar Amerika’ya da mesafeli durduÄŸu dikkatten kaçmamaktadır. ÖrneÄŸin Özdenöner’in dergide yayımlanan “Afganistan Dolayısıyla BelirginleÅŸen Tavırlar” baÅŸlıklı yazısında, Sovyetler BirliÄŸi'nin Afganistan'ı iÅŸgali karşısında Türkiye’deki üç farklı duruÅŸu ele alır. Bu duruÅŸlardan ilki, Sovyet yanlısı solcuların iÅŸgali “makul ve zorunlu” bir hareket olarak deÄŸerlendirmeleridir. İkinci grup, ABD yanlısı saÄŸcılar ise Sovyet tehdidini abartarak iÅŸgali ÅŸiddetle kınar ve ABD politikasına uygun bir tavır sergiler. Üçüncü grup ise Müslümanlar, iÅŸgalin ABD’nin bilgisi dâhilinde olduÄŸunu düÅŸünür ve ABD'yi emperyalist bir güç olarak tanımlarlar.
Özdenöner’e göre, solcuların tavrı ideolojik bir çerçeve içinde açık bir ÅŸekilde belirgindir, ancak esas tehlike ABD yanlısı saÄŸcıların tutumudur. Bu grup, Müslümanlık kisvesi altında siyaset yaparken ABD’yi kurtarıcı olarak gösterir ve Müslümanları ümmet bilincinden uzaklaÅŸtırmayı amaçlar. Özdenöner, bu kesimi "çaÄŸdaÅŸ mandacılar" olarak adlandırır ve Batı tipi demokrasiyi bir yaÅŸam biçimi olarak benimsemelerini eleÅŸtirir.
Özdenöner'e göre Müslümanların asıl amacı, İslam ruhuna uygun bir toplumu özgürce inÅŸa etmek olmalıdır. Müslümanların varoluÅŸu, Batı'nın bir kuklası olarak deÄŸil, İslam birliÄŸi ve dayanışması içinde bir özne olarak sürmelidir. Afganistan iÅŸgalinde de Müslüman ülkelerin bir araya gelerek birlikte hareket etmeleri gerektiÄŸini vurgulayan Özdenöner, bu dayanışmanın İslam dünyasının kurtuluÅŸu için kritik olduÄŸunu savunur.
Yedi Güzel Adam'ın çıkardığı Mavera dergisi, edebiyat dergisi olarak tanınmakla birlikte, politik konulara, uluslararası iliÅŸkilere ve özellikle İslam coÄŸrafyasındaki geliÅŸmelere dair yaklaşımıyla farklı bir yayın politikası benimsemiÅŸtir. Dergi, sadece edebi eserlerle deÄŸil, aynı zamanda İslam dünyasının sosyal, politik ve kültürel meselelerine İslamcı (ancak incelenen dergi nüshalarında İslamcı kavramı tercih edilmemiÅŸ bunun yerine Müslüman ÅŸair, Müslüman edebiyatçı gibi kavramlar kullanılmıştır) bir perspektiften yaklaÅŸmasıyla da dikkat çekmiÅŸtir.
SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi boyunca yaÅŸanan küresel olayları İslami bir bakış açısıyla deÄŸerlendiren Mavera, İslam dünyasındaki geliÅŸmelere dair eleÅŸtirel ve düÅŸünsel bir zemin sunmuÅŸtur. Dergi, Kafkaslar, Balkanlar ve OrtadoÄŸu'daki geliÅŸmeleri yakından takip ederek, bu bölgelerdeki Müslümanların sorunlarına eÄŸilmiÅŸtir.
Mavera’nın edebi yönü kadar fikri alanda da zengin bir içeriÄŸe sahip olması, İslami edebiyat misyonunu çok boyutlu bir ÅŸekilde ele almasını saÄŸlamış ve dergiyi sadece edebi bir platform deÄŸil, aynı zamanda Müslümanların sorunlarını dile getiren entelektüel bir mecra haline getirmiÅŸtir.
Cahit ZarifoÄŸlu'nun erken yaÅŸta ölümünden sonra, Mavera dergisinin heyecanında bir azalma yaÅŸandığı söylenebilir. Derginin İstanbul’a taşınmasının ardından, yazar kadrosunun zenginleÅŸmesine raÄŸmen, Ankara’daki dinamizmini yitirdiÄŸi gözlemlenmektedir. Zamanla dergiye olan ilgi azalmış ve dergi, edebiyat ve sanat alanlarına daha fazla odaklanmaya baÅŸlamış, İslam dünyasındaki yayınlarda azalma görülmüÅŸtür. Sonuç olarak, Mavera dergisi, AÄŸustos 1990 tarihli 164. sayı ile yayımına son vermiÅŸtir.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.