1970'lerin ortalarından itibaren Türkiye'de İslami hareketlerde milliyetçiliÄŸe karşı mesafeli bir tavır gözle görülür hale geldi. Bu dönemde İslami camia, milliyetçi düÅŸüncelerden uzaklaşıp daha belirgin bir İslamileÅŸme sürecine girdi. Özellikle MTTB (Milli Türk Talebe BirliÄŸi) çevresinde geliÅŸen bu düÅŸünsel deÄŸiÅŸim, muhafazakar milliyetçilikten İslamcılığa ve komünizm karşıtlığı ekseninde ÅŸekillenen fikirlerinden anti-emperyalist bir karaktere de evrildi. Bu dönüÅŸümle birlikte “milli cephe”den “iman cephesi”ne doÄŸru “Müslümanca” dönüÅŸüm gerçekleÅŸtiÄŸi ileri sürülmüÅŸtür. Bununla birlikte “Tevhidi DüÅŸünce” adı altında hakiki İslam'ı bulma ve yayma ideali benimsendi. MilliyetçiliÄŸe dayalı tüm söylemler, İslam'dan uzaklaÅŸtıran unsurlar olarak görülmeye baÅŸlandı.
MTTB’den ayrılan bazı gruplar, bu yeni anlayışı halkla buluÅŸturmak amacıyla "Akıncılar" adıyla bir teÅŸkilat kurdular. Kendilerini "iman cephesi" olarak tanımlayan bu grup, milliyetçilikten tamamen arınmış, İslam birliÄŸine dayanan bir çizgiyi savunuyordu. "Küfrün tek cephe, Müslüman’ın tek millet olduÄŸu" fikri, tüm milliyetçiliklere karşı çıkan bir tavrı simgeliyordu. Bu dönemde İslam, kendisinden baÅŸka hiçbir fikrin yanında var olamayan, saf bir dünya görüÅŸü olarak benimsendi. Dolayısıyla Akıncılar, milliyetçilik ideolojisini bir sapma olarak deÄŸerlendiriyor ve eklektik düÅŸüncelere de mesafeli duruyordu.
“Mutlak Nizam İslam” ve “Hayat İman ve Cihat” sloganlarıyla hareket eden İslami hareket, milliyetçiliÄŸi İslam dışı bir ideoloji olarak kabul etti. Üstelik Nurettin Topçu, Serdengeçti ve Fedaiciler gibi isimlerin savunduÄŸu milliyetçi bakış açısına karşı Mehmet Akif Ersoy’un fikirlerine yaslanarak bir İslamcı kimlik oluÅŸturdular. Akif’in milliyetçiliÄŸi reddeden ÅŸiirlerine atıf yaparak, milliyetçiliÄŸi “kökü dışarıda” ve İslam’a aykırı bir ideoloji olarak kabul ettiler.
Bu dönemde milliyetçiliÄŸi “Yahudi oyunu” olarak gören İslami hareket, Müslümanların bu “sapmaya” kapılmasını eleÅŸtiriyordu. Türkiye'deki İslami hareket, saÄŸ siyasetle arasında mesafe koymaya baÅŸladı ve milliyetçi düÅŸünceyi reddederek daha evrensel bir İslam bilinci hedefi benimsedi. Akıncılar dergisi bu çerçevede İslam dünyasındaki olayları yakından takip etmeye baÅŸladı; Filistin, KeÅŸmir, Afganistan ve Türkistan gibi İslam coÄŸrafyalarındaki Müslümanların yaÅŸadıkları sorunlara dikkat çekildi. Bu yayınlar, İslami hareketin milliyetçi muhafazakâr çizgiden koparak daha ümmetçi bir yöne evrildiÄŸini gösteriyordu.
1970’ler ve sonrasında, yoÄŸun tercüme faaliyetleriyle birlikte İslam dünyasının fikir önderleri Türkiye’de tanınmaya baÅŸlandı. Bu süreç, İslami hareketin ideolojik anlamda daha kapsamlı bir bilinçlenmesine yol açtı. Özellikle Hasan el-Benna ve Mevdudi gibi isimlerin fikirleri Türkiye’de yaygınlaÅŸarak İslami hareketin çehresini deÄŸiÅŸtirdi. Bu düÅŸünürlerin eserleri, milliyetçilik karşıtı bir duruÅŸu ve İslam birliÄŸine dayanan bir dünya görüÅŸünü destekliyordu.
Bu yeni yönelim, milliyetçi ve saÄŸcı muhafazakâr çizgiyi reddederek İslami düÅŸüncenin ana referanslarını Kur’an ve sünnet eksenine oturtmayı amaçlıyordu. Bu dönemde saÄŸ ideolojilerden ve milliyetçilikten uzaklaşılarak milliyetçilik “kavmiyetçilik” olarak deÄŸerlendirildi ve İslam birliÄŸine zarar veren bir sapkınlık olarak lanetlendi. Ziya Gökalp ve onun milliyetçilik fikri de İslam’dan kopuÅŸun sembolü olarak görülüyordu.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından düÅŸünsel ayrışma daha da belirginleÅŸti. Bu süreçte, milliyetçiliÄŸi sorgulayan bazı Türkçü veya Türk-İslamcı figürler, “Milliyetçi miyiz yoksa Müslüman mı?” sorusuyla ideolojik duruÅŸlarını daha net bir ÅŸekilde ortaya koydular. İdeolojik dönüÅŸüm yaÅŸayan bazı isimler, milliyetçiliÄŸin İslam birliÄŸini zedelediÄŸini savunarak onu "batıl" olarak nitelendirirken, ırkçılığı ise İslam dünyasına yayılan bir sapma ve adeta bir virüs olarak tanımladılar.
İslami hareketin milliyetçilikle olan bu ayrışması, Ali Muhammed Nakavi’nin “İslam ve Milliyetçilik” kitabında da savunulan görüÅŸlerle benzerdi. Nakavi, milliyetçiliÄŸi, Müslümanları bölmek amacıyla emperyalistler tarafından ortaya atılan bir tuzak olarak deÄŸerlendiriyordu. Ona göre, Müslümanlar, milliyetçilik akımlarına kapılarak Batı’nın çizdiÄŸi yolda ilerlemekteydi. Nakavi’nin çizgisi, bir Müslüman’ın milliyetçi bir bakış açısını benimsemesini imkânsız görüyordu; İslam dünyasında birlik ve beraberlik ancak İslam bayrağı altında saÄŸlanabilirdi.
Macid Arslan El-Kilani, Ulus’tan Ümmet’e adlı eserinde, dünya liderliÄŸini üstlenen Batı'nın İslam coÄŸrafyasında fitne ve fesat yayarak toplumu yozlaÅŸtıran, iç savaÅŸ ve çatışmaların fitilini ateÅŸleyen fikir olarak milliyetçiliÄŸi teÅŸvik ettiÄŸini belirtir. Buna karşılık, ümmet anlayışını öncelikli bir çözüm olarak sunar. Bu süreç, milliyetçiliÄŸi ümmetin önündeki en büyük engel olarak gören İslami hareket için yeni bir kimlik arayışı anlamına geliyordu.
Ancak, 2000’lere gelindiÄŸinde bu düÅŸünsel dönüÅŸüm yeniden yerel bir kimliÄŸe büründü. Milliyetçi-muhafazakâr bir anlayış olan “Anadolucu İslamcılık” yeniden yükseliÅŸe geçti. Bu eÄŸilim, Tevhidi DüÅŸünce çizgisini kökü dışarıda, ithal bir ideoloji olarak tanımlayarak onu Türk-İslam sentezinden uzak, Arapçı, İrancı veya Kürtçü İslamcılık olarak eleÅŸtirdi. Bu baÄŸlamda, milliyetçi-muhafazakâr kesimler, İslamcı hareketi “anti-Türk” olarak nitelendirerek köklü Türk-İslam geleneÄŸinden sapmakla suçladı.
Bu eleÅŸtirilerle birlikte, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve İsmet Özel gibi düÅŸünürler, Anadolucu, milli ve yerli görüÅŸ çerçevesinde “milli İslamcı” olarak daha fazla ön plana çıkarıldı. Bu anlayış, aynı zamanda Hüseyin Hilmi Işık ve Necip Fazıl gibi isimlerin örnekliÄŸinde, Seyyid Kutup, Hasan El-Benna ve Mevdudi gibi isimlerin temsil ettiÄŸi İslamcılığı “Anadolu TürklüÄŸünden” ve Ehl-i Sünnet çizgisinden uzaklaÅŸmak olarak görmüÅŸ, bu yaklaşımların ithal ve “imal” fikirler olduÄŸu eleÅŸtirisini yapmıştır.
İslamcılığın milliyetçilikle olan karmaşık etkileÅŸimini/imtihanını dört döneme ayırarak ele almak mümkündür. Aynı zamanda bu dört dönem kendi içinde benzerlik taşımakta ve özünde iki temel yaklaşımı göstermektedir. Bu iki temel duruÅŸ, İslamcılığın bir yanda milliyetçilikle sentez veya eklektik bir biçimde bir araya getirildiÄŸi çizgiyi, diÄŸer yanda ise İslamcılığı özgün bir hareket olarak kabul eden yaklaşımı yansıtır.
- MeÅŸrutiyet Dönemi İslamcılığı: Bu ilk dönemde İslamcı düÅŸünce, tevhidi ve ümmetçi bir çizgide geliÅŸmiÅŸ, milliyetçilikten özellikle uzak durulmuÅŸtur. M. Akif Ersoy ve Babanzade Ahmed Naim gibi dönemin öncü İslamcıları, İslamcılığı saf bir dini düÅŸünce olarak ele almış ve milliyetçilikle bir sentezden kaçınmıştır. Bu bakış, İslamcılığı milletler üstü bir ümmet anlayışına dayandırmış ve dönemin Türk-İslamcılığı ile mesafeli durmuÅŸtur.
- Erken Cumhuriyet Döneminden 1970’lere Kadar Süren Dönem: Tek Parti döneminde siyasi baskılar nedeniyle kamusal varlık gösteremeyen İslamcılar, çok partili döneme geçiÅŸle birlikte milliyetçi ve muhafazakâr bir çerçevede geliÅŸme imkânı bulmuÅŸlardır. Bu dönem, yerli ve milli deÄŸerlere vurgu yapan Anadolucu bir İslami anlayışın ön plana çıktığı dönemdir. Bu anlayış, milliyetçi ideolojiyle sentezlenmiÅŸ ve İslamcılığı bir ulus-devlet çerçevesinde yorumlayan milliyetçi-muhafazakar-mukaddesatçı anlayıştı.
- 1970'ler ve Sonrası: Üçüncü dönemi temsil eden bu dönem, yeniden MeÅŸrutiyet dönemi İslamcılığına dönme çabalarının ağırlık kazandığı bir süreci simgeler. Bu dönemde, milliyetçilikten uzaklaşılarak, ümmetçi ve anti-emperyalist bir duruÅŸ benimsenmiÅŸtir. “Tevhidi DüÅŸünce” veya “İslamcı hareket” adı altında ortaya çıkan hareket, özgün İslamcı kimliÄŸi yeniden canlandırmayı ve saf bir İslam vurgusu yapmayı hedeflemiÅŸtir. Bu yaklaşım, Afganistan, Filistin ve diÄŸer İslam coÄŸrafyalarındaki mücadelelere destek vermek gibi uluslararası dayanışmalarla ümmet fikri güçlendirilmiÅŸtir.
- 2000’ler ve Sonrası: Bu dönem, Tek Parti sonrası geliÅŸen saÄŸcı, muhafazakâr ve milliyetçi eksene geri dönüldüÄŸü bir dönemi iÅŸaret eder. İkinci dönemdeki çizgiyle paralel bir anlayış yeniden ortaya çıkar; yerli ve milli deÄŸerlere vurgu yapan İslamcı bir bakış ön plana çıkar. Anadolu’nun kültürel ve dini birikimini esas alan bu yaklaşım, İslamcılığı yeniden milliyetçi-muhafazakâr bir çerçeveye oturtmaya çalışır.
Bu dört dönem, İslamcılık ve milliyetçilik arasındaki iliÅŸkiyi hem bir sarmal içinde hem de iki temel eÄŸilimle (saf ümmetçi İslamcılık ve milliyetçilikle harmanlanmış bir İslamcılık) anlamamıza imkân verir. Her iki yaklaşım da İslamcılığın Türkiye’deki düÅŸünce dünyasında nasıl biçimlendiÄŸini ve nasıl deÄŸiÅŸkenlik gösterdiÄŸini ortaya koymaktadır. Öte yandan bu yaklaşımların siyasal alanda da görüldüÄŸü vakidir.
Bugün gelinen noktada, Türkiye'de İslami hareketlerin milliyetçilikle olan imtihanı hala devam etmektedir. Bir yanda, milliyetçiliÄŸin İslam’ın özüne aykırı olduÄŸunu savunan bir görüÅŸ; diÄŸer yanda, milli kimliÄŸi İslam’la birleÅŸtiren Türk-İslam sentezini sahiplenen bir duruÅŸ var. Bu ayrışma, İslami hareketin içinde farklı ideolojik yönelimlerin bir arada bulunmasına neden olmaktadır. Türkiye’de İslamcılık, bir yandan evrensel bir İslam birliÄŸini savunurken, diÄŸer yandan yerli ve milli kimliÄŸi benimseyen bir çizgide devam etmektedir. İslami hareketlerin bu dinamik yapısı, diÄŸer taraftan Türkiye'nin siyasi ve toplumsal yapısında önemli bir rol oynamaya devam ettiÄŸi görülmektedir.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.
Kaynakça
“Müslümanca”, Akıncılar, Sayı: 1, 3AÄŸustos 1979.
Akif İnan, “Öldüren Zehir”, Akıncılar, Sayı: 5, 4 Ekim 1979.
Akif İnan, “İslam BirliÄŸi Üzerine”, Akıncılar, Sayı: 5, 8 Kasım 1979.
Zeki Can, “Milliyetçilik Uydurması”, Akıncılar, Sayı: 1, 3AÄŸustos 1979.
Emrah Zayi, “Babil Kulesindeki Kan”, Akıncılar, Sayı: 6, 21 Ekim 1979.
Serkan Yorgancılar, İslamcı GençliÄŸin Yazılmamış Öyküsü Akıncılar, Otoriter Kitap Yayınları, Antalya, 2016.
Şura, Sayı: 28, 25 Temmuz 1978.
Sabahattin Arıç, “İşte Mason Ziya Gökalp”, Åžura, Sayı: 10, 23 Mart 1978.
Selahaddin EÅŸ Çakırgil, “Alpaslan Bey’e mektub”, Tevhid, Sayı: 11, 5 Mart 1979.
Abdullah Birisi “MHP ve Müslümanlar”, Tevhid, Sayı: 11, 5 Mart 1979.
BeÅŸir M. Nafi, İslamcılık, Yarın Yayınları, çev. Burhanuddin Aldiyai, İstanbul, 2012.
Mehmet Sümbül, “Milliyetçi miyiz Müslüman mıyız”, Ümmet Yayınları, 6. Baskı, Bursa, 1996.
Ali Muhammed Nakavi, İslam ve Milliyetçilik, Çıra Yayınları, İstanbul, 2005.
Macid Arslan El-Kilani, Ulus’tan Ümmet’e, çev. Murat SerdaroÄŸlu, Pınar Yayınları, İstanbul, 1994.
Atilla Fikri Ergun, Milli İslamcılık İthal İslamcılığa Karşı, Kibele Yayınları, İstanbul, 2016.
Milli Gençlik, Sayı: 1, Aralık 1974.
Milli Gençlik, Sayı: 3, Åžubat 1974
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.