1. Modern Tüketim Kültürünün Müslüman Zihin Üzerindeki Etkisi
İnsanların etkisi altında yaÅŸam sürdüÄŸü farklı kültürel ortamlar, ilgili toplumların kültürel kodlarının yanısıra dini anlayışının ÅŸekillenmesinde de önemli bir role sahiptir. Birey, çoÄŸu zaman bilinçsizce maruz kaldığı ve etkilendiÄŸi ortamın formlarına göre ÅŸekillenmekte ve bu süreçle birlikte kendisinde geliÅŸen dönüÅŸümün farkına bile varamamaktadır.
Müslüman toplumların uzun yıllardır sahip olduÄŸu geleneksel din anlayışı günümüzde tarihte hiç olmadığı kadar keskin ve dönüÅŸtürücü bir deÄŸiÅŸimin pençesine düÅŸmüÅŸ bulunmaktadır. Çağımızın baÅŸ döndüren teknolojik geliÅŸmeleri, insanları kronik düzeyde etkisi altına alan modern iletiÅŸim teknolojisi günümüz insanını bir çok yönüyle hızla dönüÅŸtürdüÄŸü gibi dini anlayışını da önemli oranda deÄŸiÅŸime tabi tutmaktadır. Ticaret, sanat, eÄŸitim vb. hayatın hemen tüm yönlerini etkileyen ve tüketim güdüsünü kışkırtıcı bir özelliÄŸi bulunan bu teknolojik geliÅŸme, sihirli gücüyle adeta bireyi kendisine bağımlı hale getirmekte ve popülaritesi sayesinde zihinlerde normalleÅŸerek içselleÅŸtirilmektedir. Bu popüler tüketim anlayışı tüm unsurlarıyla toplumun dini ve kültürel yapısını yeniden inÅŸa ederek bir deÄŸiÅŸime tabi tutmaktadır. Dini anlayışta yaÅŸanan dönüÅŸüm ise dindarlığı yeniden ÅŸekillendirerek geleneksel anlayıştan önemli oranda farklılaÅŸtırmaktadır.
19. ve 20. asrın Müslüman zihne dayattığı ve kutsadığı en etkili dönüÅŸtürme araçları pozitivizm ve modernizm olmuÅŸtur. Pozitivizm, insan aklını belirli öncüllerle ÅŸekillendirip geleneksel din anlayışında önemli çözülmelere yol açmıştır. İleri sürdüÄŸü akılcı ve pozitivist tutumla insan zihnini etkisi altına alan bu maddeci yaklaşım Müslüman bireyleri de zihinsel olarak etkilemekte ve kendi öncülleri doÄŸrultusunda tavır geliÅŸtirmelerini dayatmaktadır. Geleneksel anlayışta normal görülen pek çok dini ve kültürel düÅŸünce ve tutum modern zihin tarafından izah (ve kabul) edilemez bir durum olarak lanse edilmektedir. Bu dayatmanın etkisinden kurtulamayan Müslüman zihin, geleneksel düÅŸünce dünyasının bir çok unsurunu sorgulamaya ve bu konudaki tutumunu deÄŸiÅŸtirerek poztivizmin dayatmalarına boyun eÄŸer hale gelmektedir. Bu konu ayrı bir inceleme gerektirecek derinliÄŸe sahiptir. Bu yazıda ise modernitenin Müslüman bireyin din algısında yarattığı tahribat üzerinde durulacaktır.
Modernitenin en etkili dayatması hazcı tüketim anlayışını popüler hale getirip kaçınılmaz bir unsura dönüÅŸtürmesidir. Modernite, insanın cennetini adeta bu dünyaya taşımıştır. MutluluÄŸu bu dünyada yaÅŸanması gereken bir deÄŸer olarak lanse etmiÅŸ ve bunu yaÅŸamın tüm alanlarında geçerli kılmaya çalışmıştır. Bu da hedonist tüketim güdüsünü ileri düzeyde kışkırtmaktadır. Modernlik, hayatın amacını adeta insanların her ÅŸeyden sınırsız haz alması olarak belirlemiÅŸtir. Bu yaklaşım, İslami yaÅŸam pratiÄŸinde ve genel ahlaki deÄŸerlerde inanılmaz bir tahribata yol açmaktadır. Müslümanlar, günlük hayatlarında popüler kültüre direnme yerine onun ürünlerini meÅŸrulaÅŸtırma çabası içerisine girmiÅŸ bulunmaktadırlar. Piyasanın dayattığı tatil köyleri, alışveriÅŸ merkezleri, cafeler, sinema/tiyatro salonları vb. toplumsal yaÅŸam alanlarında kendi mevcudiyetlerini gerekçelendirme gayreti içerisindedirler. Popülaritesi yüksek alışveriÅŸ merkezlerinde zamanı heba etme, turizm hareketliliÄŸinde yer alma ve tatil yapma arzusu, TV eÄŸlence programlarında görünme isteÄŸi gibi birçok popüler tüketim unsuru, dindarları da dramatik bir ÅŸekilde pençesine almış bulunmaktadır. DiÄŸer bir ifadeyle söylemek gerekirse Müslümanlar açısından sadece mekânlar deÄŸil, insan iliÅŸkileri ve tutumlar da deÄŸiÅŸmekte, dini deÄŸerler özellikle gençler arasında hızla anlam kaymalarına uÄŸramaktadır. Artık dindar gençler arasında da çarşıda sokakta kadın erkek birliktelikleri, flörtler yaÅŸanabilmektedir. Dindar gençler bile parklarda, kafelerde İslami anlayışla çeliÅŸen bir tutumla samimi görüntüler sergileyebilmektedirler. Mahremiyetin, sakınmanın bir sembolü olan, İslâmi bir deÄŸer ifade eden baÅŸörtüsü, örtünme gerekçesiyle taban tabana zıt bir tutumla takılmaktadır. Bu tür davranışlar sahih dindarlığı peyderpey deÄŸiÅŸtirmekte ve ÅŸekli unsurlarına aşırı önem veren bir Müslümanlık anlayışının geliÅŸmesine ön ayak olmaktadır.
2. Modern Tüketim Anlayışının İlk Kurbanı: Ahlaki DeÄŸerler
Modernlik bilincinin dayatması olan haz eksenli tüketim kültürü, pençesine aldığı insanı sınırsız haz alma duygusuyla ÅŸartlandırarak ahlaki ilkeleri, inanca dayalı prensipleri vb. deÄŸerleri göz ardı etmesinde baÅŸrolü üstlenmiÅŸtir. Hedonist tüketim kültürünün en çarpıcı etkisi ahlaki deÄŸerlerde yarattığı erozyonda açığa çıkmaktadır. Bu kültür, insanı sahip olduÄŸu geleneksel ahlak ve din kodlarından hızla uzaklaÅŸtırarak modernitenin öngördüÄŸü sınırsız hazı normalleÅŸtiren yepyeni bir din ve ahlak anlayışıyla yüzyüze bırakmıştır. Müslüman birey, modernitenin etkisinde ÅŸekillenen sosyal ortam, modern iletiÅŸim araçları, sosyal medya, pozitivst eÄŸitim vb. modernite eksenli araçlarla büyük bir hızla deÄŸiÅŸime tabi tutulmakta, dini ve ahlaki deÄŸerleri bu hızlı yaÅŸam döngüsü içerisinde dikkat çekmeden bir dönüÅŸüme maruz bırakılmaktadır.
Sahip olduÄŸu dini deÄŸerleriyle seküler modernleÅŸmeyle bir çeliÅŸki içerisinde bulunması gereken günümüz Müslümanları bu dönüÅŸümden en büyük payı almaktadırlar. Müslüman bireyler sahip oldukları ahlaki deÄŸerleri dikkate almadan popüler tüketim kültürünü içselleÅŸtirmekte ve piyasa kültürünün hakim kılınmasında adeta payanda görevi görmektedirler. Ortaya koydukları bu dönüÅŸümün İslami ilkelerle örtüÅŸüp örtüÅŸmediÄŸi konusu hazcı tüketim kültürü içerisinde yoÄŸrularak hergeçen gün daha da önemsiz hale gelmektedir. İçselleÅŸtirilen piyasa tüketim kültürü, hedonist tüketimi meÅŸrulaÅŸtırarak dini kültüre de baskın hale getirmektedir. İçselleÅŸtirilen modern yaÅŸam tarzı, İslami kültürü horlayan televizyon programlarını, sosyal medya paylaşımlarını, kötü amaçlara alet edilen teknoloji kullanımını ve tüketim anlayışını dini ve ahlaki deÄŸerlerle içiçe geçirerek döüÅŸtürmekte ve bu yeni haliyle meÅŸrulaÅŸtırmaktadır. Bu içselleÅŸtirmeyle birlikte modenite ve tüm dayatmaları meÅŸruiyet kesbederek yeni bir din ve ahlak anlayışı ortaya koymaktadır. Bu anlayış toplumsal yaÅŸamda sekülerliÄŸi her geçen gün dozunu arttırarak hayatın bir parçası haline getirmektedir. Modern yaÅŸam tarzı, böylece tüm boyutlarıyla insan hayatının bir parçası haline gelerek geleneksel dini ve ahlaki anlayışın yerine kendi din ve ahlak anlayışını ikame etmektedir.
3. Modernitenin İkinci Kurbanı: Müslüman Aile
Modernitenin kaynağı ve tek temsilcisi olarak görülen Batı, ülkemizde Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kalkınmanın ve ilerlemenin yegane adresi olarak görüldü. Ne var ki Batı’yı ileriye taşıyan sanayi ve ve teknolojik geliÅŸimi deÄŸil İslami deÄŸerlerle önemli çatışma alanları bulunan Batının kültürü ve sosyal yaÅŸamı ithal edildi. BatılılaÅŸmanın en büyük tezahürü ise kılık kıyafet ve aile yapısının yeniden tanzim edilmesinde arandı. ÇoÄŸu zaman sanayi ve teknolojide ilerleme kılıfıyla pazarlanan BatılılaÅŸma fikri en büyük tahribatı Müslüman ailede yaÅŸattı. Sevgi ve saygı esasları üzerine inÅŸa edilen Müslüman aile yapısı bu esasları görmezden gelinerek kurumsal bir yapıya dönüÅŸtürülmek istendi. Batı’dan mülhem kurumsal aile yapısında aile bireylerinin rolü sevgi ve saygı temelinden ziyade mekanik bir anlayış arzetmektedir. İslami kültürde aile bireyleri birbirleriyle güçlü baÄŸlara sahiptir. EÅŸler nikah akdiyle birbirlerinin koruyucusu ve en büyük destekçisi haline gelmektedirler. Her biri diÄŸerinin mahremiyetini koruyup dışarıya sızdırmamakla yükümlüdür. Çocuklar baÅŸta anne ve babaları olmak üzere büyüklerinie sevgi ve saygıyla muamelede bulunmak ve ebeveynlerine sonsuza dek saygı gösterip onları kanatlarının altına almakla yükümlüdürler.
OluÅŸturulan seküler kurumsal yapının Batılı deÄŸerler doÄŸrultusunda güçlendirilmesi için modernitenin bütün araçları devreye alındı. Bu araçların en etkili olanı ise ÅŸüphesiz ki medya ve kitle iletiÅŸim araçlarıdır. Televizyonlarda gösterilen filimler, diziler, gündüz kuÅŸağı olarak ifade edilen evlilik ve yarışma programları gibi programlar bu fikri alttan alta beslemeye çalışmaktadır. Dizilerde nikahsız birliktelikler gayet normalmiÅŸ gibi iÅŸlenmekte, teÅŸhircilik bir cesaret örneÄŸi olarak sunulmakta ve toplumsal hafızada bunların normal olduÄŸu algısı yaratılmaktadır. Oysa bu tutum ve davranışlar Müslüman toplumlarda geçerli olan davranışlarla taban tabana bir tezat oluÅŸturmaktadır.
Modernitenin Müslüman birey üzerindeki en büyük tehdidi günlük hayattaki pratiklerinden biri olan giyim kuÅŸamına yönelik olmuÅŸtur. Vücudun mahremiyetini saÄŸlayan kıyafet, özellikle kadınlar açısından görünürlüÄŸünü artıracak cinsel çaÄŸrışımlar barındıran modanın tehdidiyle yüzyüze bırakılmıştır. Popüler tüketim anlayışının moda etiketiyle piyasaya dayattığı kıyafetler kadın bedenini saydamlaÅŸtırma, cinsel estetik düzeyiyle iliÅŸkilendirme amacı gütmektedir. Oysa İslami gelenekte gövdenin örtülmesi, Müslüman kadının mahremiyetini koruma ve modernitenin dayattığı anlayışa karşı direncini ifade etmektedir. DiÄŸer bir ifadeyle modernite bedenin cinsel açıdan çekiciliÄŸini artırma amacı güderken İslam, kadının cinsel açıdan çekiciliÄŸini örtme amacı gütmektedir. Popüler tüketim kültürünün en etkili dönüÅŸtürmesi bu alanda yaÅŸanmaktadır. Müslümanların popüler kültürle içiçe geçmesi Müslümanlar açısından oldukça ilginç bir pratiÄŸin doÄŸuÅŸunu da beraberinde getirmiÅŸtir. Örtünme adeta dinsel iÅŸlevinden soyutlanarak cazibe ve güzelliÄŸi hedef edinen moda ağırlıklı bir tutuma evrilmiÅŸtir. Tesettür böylece örtünmeyi deÄŸil, açılmayı temsil eder bir hal almıştır. Bu gidiÅŸatın tabii bir sonucu olarak tesettür defileleri düzenlenmeye ve bu dönüÅŸüm meÅŸrulaÅŸtırılmaya baÅŸlanmıştır.
Özetle ifade etmek gerekirse günümüzde Müslümanlık aşılması gerçekten zor bir dönüÅŸümle yüzyüze gelmiÅŸtir. Sahih İslam taraftarı Müslümanlarının iÅŸi gerçekten zorlaÅŸmıştır. Yüzyıllar boyunca algılayıp yaÅŸattıkları dindarlık anlayışları, uÄŸradığı bu dönüÅŸümle birlikte İslâm’ın saf ve deÄŸiÅŸmez niteliÄŸini temsil edebilmekten çok uzaklaÅŸmıştır. Bunun en önemli nedeni Müslümanların, popüler tüketim anlayışına teslim olarak onu içselleÅŸtirmeleri ve dinin özüyle olan uyumsuzluÄŸunu dikkate almamalarıdır.
Popüler tüketim kültürünün yaÅŸattığı bu dönüÅŸtürücü rüzgârdan etkilenmemenin yegane yolu ise gerçek İslâm’la sürekli ve ÅŸuurlu bir irtibat içerisinde bulunmaktır. Niyazi Mısri’nin de dediÄŸi gibi mü’min; “Her yerde (iÅŸyerinde çarşıda, pazarda) Allah’ı görüyormuÅŸçasına günde beÅŸ defa kıldığı namaz gibi olabilmelidir.
*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.