İslami Hareket ve Manevi Danışmanlık

İnsan. Anne babasının vesilesi ile dünyaya gelen ve ömrünü burada hitama erdiren; Rabb’inin akıl verdiÄŸi ve sorumluluk yüklediÄŸi bir canlıdır. Kendisine yüklenen sorumluluk, verilen akıl ve biçilen ömür ile hayatı anlama ve güzelce yaÅŸama gayreti içinde olan varlık olarak insan, pek tabii yaÅŸamı boyunca zorluklar ile karşılaÅŸmaktadır. O zorlukların en büyüÄŸü bir yaÅŸam gayesi edinmesi, hayatı anlamlandırması ve başına gelen olaylara raÄŸmen yaÅŸama tutunmasıdır. Bu zorlukları aÅŸmak için bazen bir yardımcı; danışman, rehber, mentör vs gibi adlandırılan birilerine ihtiyaç duyabilir. Böyle bir durumda fertlere eÅŸlik edebilecek ve onların yanında olabilecek ve ihtiyaçlarını giderebilecek mefhumlardan birisi de Manevi danışmanlıktır.

Manevi danışmanlık modern dünyada yaÅŸayan ferdin farklı yaÅŸam biçimlerinde başına gelen olaylar ve içinde bulunduÄŸu durumlarda, kiÅŸinin din ve maneviyatla olan iliÅŸkilerinde kendilerinin baÅŸa çıkma gayretleri içerisinde yanlarında olunan bir sürecin adıdır. Özellikle yurtdışında, dindar oldukları bilinen kiÅŸilerin dini yaÅŸamaları ve ibadetleri yerine getirmelerinde bireylerin yanlarında olmaya Manevi Rehberlik denir.

Manevi danışmanlığın asıl amacı DSÖ’ün saÄŸlıklı insan tanımında yer alan “kiÅŸinin fiziksel, sosyal ve ruhsal refah içinde olma hali” olarak tanımlanan ifadesindeki manevi boÅŸluÄŸa dikkat çekmektir. Çünkü insan sadece fizyoloji, sosyoloji, psikoloji ve biyolojiden ibaret deÄŸildir. Ne olursak olalım, ne yaparsak yapalım, neye inanırsak inanalım içimizde hep mutmain olmasını beklediÄŸimiz bir ÅŸey vardır. İşte o ancak Allah’ın evirip çevirdiÄŸi kalptir. Maneviyattan kastımız da aslında budur.

Hayatın içerisinde farklı dinamiklere sahip olan insanoÄŸlu psiko sosyal bir yapıdadır. İslami hareket, hem bu dinamikleri haiz hem de manevi bir iklime sahiptir. Dolayısıyla manevi danışmanlık adı altında fertlerin birçok ihtiyacını karşılayan bir yapıdır. KiÅŸinin bir yere ait olması ve bu aidiyet içerisinde deÄŸer bularak bir iÅŸe yaradığını hissetmesi öncelikle olarak hayatta varlığına dalalettir. Bu dalaleti edindikten sonra insanoÄŸlu yaÅŸamsal döngü içerisinde başına ne olay gelirse gelsin varlığını anlamlandırdığı için süreçlerden hep olumlu çıkacaktır. Başına gelebilecek her türlü olaya göÄŸüs gerebilmesi öncelikle kiÅŸinin tevekkül sahibi olması ardından yakınlarının ona destek olması ve onu teskin etmesiyle mümkündür. Bunun dışında güvenli bir ortamda iliÅŸki içinde olduÄŸu kiÅŸiler tarafından sevilmesi de sürecin olumlu gerçekleÅŸmesi anlamında oldukça önemli bir yerdedir.

Varlığını, Allah’ın ayetleri ve Efendimiz’in güzel sözlerini yaymak ve dünyayı daha yaÅŸanabilir bir hale getirmek üzerine kurgulayan İslami Hareket ise insanları iyiye, doÄŸruya ve güzel olana çağırır. Dini toplumsal alanda yaÅŸamayı ve yaymayı gaye edinir. Bu yönüyle bir davet ve irÅŸad hareketidir. İyiliÄŸi emredip, kötülükten sakındırmak gibi eylem temelli bir gaye ile yola çıkılması İslami Hareketin manevi danışmanlığın ön gördüÄŸü ihtiyaçlar içinde “gaye” maddesini ilk olarak ve saÄŸlam temellere dayanarak verdiÄŸini gösterir. Ferdin gaye edindikten sonra kendisini güven içinde ve deÄŸerli bulması gerekir. İslami Hareket içinde yer alan bir ferdi düÅŸündüÄŸümüzde, aidiyet bilinci yerinde ve güvenli bir ortamda olduÄŸunu görürüz. Güvenli ortam, gaye ve iÅŸe yarama hissi. Tüm bunları haiz bir bütünden bahsediyoruz.

"MeÅŸruiyetini ve bütün ilkelerini İslam dininin ana kaynakları Vahy/Kur’an ve Nübüvvetten/Sünnetten alan, Allah’a kulluk ve yeryüzünde halife olarak yaratıldığı bilincinde olan, bu bilincin ona imar görevini ve hakikatin ÅŸahitliÄŸini yapma sorumluluÄŸunu yüklediÄŸini kavrayan, bu hedeflere kardeÅŸlik/ümmet ve cemaatsel/örgütlü  birliktelikler ve ÅŸura eksenli sahih bir metotla ulaşılacağını idrak eden, bütüncül bir dünya tasavvuru, her daim yenilenen bir ıslah, ihya, tecdid ve inÅŸa sürecinin adıdır." ÅŸeklinde İslami Hareket İlke ve Meseleler kitabında tanımlanan İslami Hareket, hayatı İslam’ın kurallarına uygun olarak yaÅŸamayı gaye edinir.

Tanımı biraz daha açmayı dileriz. İslami Hareket yalnızca  bir kurallar bütününü yani anayasayı ifade etmez. Aynı zamanda bir pratiktir. Dolayısıyla kitaplara hapsedilen, hayattan kopuk bir tartışmayı içeren konulardan bahsetmiyoruz. Bizzat hayatın içinde, hayatın tamamını kapsayan ve kaplayan bir olgudur. Müntesibi olan kiÅŸilerin hayatta karşılaÅŸtıkları sorulara cevaplar verir. Onlara iyiye ve kötüye karşılık ödül ve ceza vaat eder. Bu vaadin en büyük karşılığı kiÅŸinin bu dünyada yapıp ettikleridir. O yüzden İslami Hareket içinde olan birisi için eylem yalnızca “ibadet” demek deÄŸildir. İbadet zaten Allah’a kul olmanın ve O’nun verdiÄŸi nimetlerin ÅŸükrünü ifa etmektir. İslami Hareket ise ibadetin yanısıra “salih amel” kavramını da ön plana çıkarır. İyiliÄŸi emretmek ve kötülükten nehyetmek temel gayedir. Bu vesile ile İslami Hareket mensubu öncelikle İslam’ı yaÅŸamayı ve temsil etmeyi hedefler. Öyle bir yaÅŸamaya gayret eder ki İslam zaten onu diri tutar ve hareketlendirir. Bu dirilik ve hareket onu güzel insanlar ile bir arada olmaya sevk eder. Bu birliktelik örgütlü iyiye, örgütlü iyi ise dünyayı ıslah etme çabasına kiÅŸiyi taşır. Dünyada ulaÅŸmak istedikleri hakikate ÅŸahitlik ederken bir yandan da hakikate giden yoldaki taÅŸları ıslah etme çabasında olan İslami Hareket, burada ihya ve inÅŸa metodunu kullanır. ÜmitsizliÄŸe düÅŸmez, ye’se kapılmaz, iyilerden ayrılmaz.

EÅŸrefi mahlukat olarak yaratılmış insanoÄŸlu, hayatta her daim bir yardıma, birlikteliÄŸe, güvene ve aidiyete muhtaçtır. İnsanı kamil olma yolunda tüm arzu ve isteklerine gem vurup, onları dizginleyip, hayatını daha güzel, daha berrak ve daha munib bir hayat yaÅŸamak ister. Bu yaÅŸam arzusunun önündeki en büyük engel yine insanın kendisidir. Yukarıda ifade ettiÄŸimiz dizeler ile insanın kendini yine kendisinden olan ile “iyi, kamil ve tam” kılabileceÄŸini düÅŸünerek; insanın insana yurt olduÄŸunu savunmaktayız. Bu savımızda İslami Hareketlerin ferde katkısını göz önüne sererek bu süreçte en büyük yardımı saÄŸlayabileceÄŸini düÅŸünmekteyiz. İslam’ın kendisi güzelin, iyi ahlakın ve doÄŸrunun kaynağı olmak ile bunun en büyük destekçisidir. Ortada bir yanlış olursa da bu İslamı güzel anlamamış ve yaÅŸamamış kiÅŸilerdendir.

*Bu makalede ifade edilen fikirler yazara aittir ve İslam DüÅŸüncesi'nin editoryal duruÅŸunu yansıtmayabilir.

Yorum Yapın