M. Ali Büyükkara: İslamcılığın modern zamanların kendine özgü koşullarında doğan bir akım olması İslamcılığı modernist bir akım yapmaz

  • PaylaÅŸ:
  • Tarih: 08 AÄŸustos 2024     Y: M. Ali Büyükkara    Yazdır
img
M. Ali Büyükkara: İslamcılığın modern zamanların kendine özgü koşullarında doğan bir akım olması İslamcılığı modernist bir akım yapmaz

İslamcılık ve medeniyet tasavvuru arasında nasıl bir iliÅŸki vardır? İslamcıların ortak özellikleri nelerdir? Ä°slamcılık düÅŸüncesi küreselleÅŸen dünyada etkin ve kurtuluÅŸ reçetesi olabilecek bir fırsat yakalayabilir mi?  Ä°slam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslamcılık" dosyasında Prof. Dr. M. Ali Büyükkara'ya sorduk.  

          1. İslamcılık tanımınız nedir? Farklı İslamcılık anlayışları mümkün müdür? Bu farklılıkların birbirine zıt hale gelmesi kabul edilebilir mi?

İslami deÄŸerleri modern zamanlarda fert, toplum ve siyasette yeniden etkin ve hakim kılmak adına yürütülen her türlü fikri ve fiili, ÅŸahsi ve teÅŸkilatlı çalışmaların yekününü İslamcılık baÅŸlığı altında toplayabiliriz. Hedefler büyük ölçüde aynı olmakla beraber metot ve yöntemde İslamcı farklılaÅŸmaların olması gayet tabiidir. Metodik ayrılıkların İslamcı ÅŸahıs ve yapıları birbirlerinden ayrı düÅŸürdüÄŸü ve karşı karşıya getirdiÄŸi yer yer vakidir. Bunun doÄŸal bir seyir ve kaçınılması zor bir netice olduÄŸu idrak edildiÄŸinde, kabul edilebilir olup olmaması ikincil bir mesele haline gelir. Tabii ki İslamcılardan beklenen ÅŸey, ayrılıklarını ihtilaf çerçevesinde bırakmaları, tefrikaya tahvil etmemeleridir.

          2. İslamcılık modernliÄŸin bir sonucu mu yoksa kadim bir akım mıdır?

İslamcılığın modern zamanların kendine özgü koÅŸullarında doÄŸan bir akım olduÄŸunda kuÅŸku bulunmuyor. Ancak bu durum İslamcılığı modernist bir akım yapmıyor. İslamcılık modernizmin tahribatına karşı alınacak tedbirleri ve modernizmi zayıflatacak hamleleri daima gündeminin en üstlerinde tutan bir akım olmuÅŸtur. Kadim olan ÅŸey ise, bir akım olarak İslamcılığın kendisi deÄŸil; ruhunu İslam’ın kaynaklarından alan ve emr bi’l-ma‘rûf - nehy ‘ani’l-münker ilkesiyle somutlaÅŸan İslamcı gaye ve hedeflerdir.   

          3. İslamcılar yerel otoriteler ve küresel hegemonya/emperyalizm karşısında nasıl bir tutum takınıyorlar?

İslamcılık ümmet ekseninde düÅŸünüp hareket eden bir akım olduÄŸu için, sadece yerel veya sadece küresel bir gündemi bulunmuyor. Zaman ve zemine göre bir İslamcı için öncelikler daima deÄŸiÅŸkendir. Belki ehem-mühim sıralaması yapılması beklenir. Takınılan tutumlar da ÅŸartlara göre deÄŸiÅŸir. Temel gayeler doÄŸrultusunda üretilecek fikir ve eylemler İslam’ın ve müslümanların genel maslahatlarına göre belirlenir. 

Fakat, en az iki asırdır müslümanlar üzerinde devam eden küresel çaptaki emperyalist plan ve programların görmezden gelinip hesaba katılmadığı yerele sıkışmış strateji üretimlerinin ve mahalli mücadele biçimlerinin tek başına verim vermeyeceÄŸini de İslamcı bir bilincin farketmesi gerekir. Yerele sıkışmanın tam aksi ise sol enternasyonalizme benzer bir popüler İslamcı evrenselciliktir. 1979 İran devriminden sonra İslami hareketlerin dünyasında belli bir düzeyde karşılık bulan bu türden bir evrenselcilik fıtrata uygun olmayan karakteriyle müslümanlara çok bir katkı saÄŸlamamıştır. 

Madem Allah insanları “birbirlerini tanımaları ve tanışmaları için” soylara ve kabilelere ayırmıştır (el-Hucurât: 13); mahalli ve milli olanı hiç dikkate almayan bir evrenselci İslamcı perspektifin pratikte pek baÅŸarı ÅŸansı bulunmamaktadır. Burada vurguladığımız nokta İslami hareketlerin ne yerelciliÄŸin köreltici verimsiz girdabına ne de milliyetçiliÄŸin dışlamacı rüzgarına kapılmayacak dengeli bir metot, yöntem ve stratejiyi ortaya koymaları gerektiÄŸidir.     

          4. İslamcılık ve medeniyet tasavvuru arasında nasıl bir iliÅŸki vardır?

“Avrupa medeniyeti dışında ikinci bir medeniyet yoktur, medeniyet Avrupa medeniyetidir, bunu gülüyle dikeniyle isticnâs etmeye mecburuz” diyen Abdullah Cevdet örneÄŸinde olduÄŸu gibi baskın pozitivist fikriyat karşısında İslamcılık 20. yüzyıla girerken “İslam medeniyeti” kavramını istihdama soktu. Tarihe geri dönüldüÄŸünde, hâlihazırdaki parlak Batı medeniyetinin bir takım köklerinin ortaçaÄŸda müslümanlara uzanan boyutları da vardı ve bu “sürekliliÄŸi” keÅŸfetmek zor deÄŸildi. Ancak bu çaba bir taraftan da “tek diÅŸi kalmış canavar” tabir edilen bir medeniyeti bir nevi olumlamaya, hatta meÅŸrulaÅŸtırmaya kapı aralayacağı için, 20. yüzyılın ikinci yarısında başını Seyyid Kutub gibi İslamcıların çektiÄŸi bir zümre Batı’nın ve İslami olan dışında DoÄŸu’nun hiçbir ÅŸekilde medeni sayılamayacağını, dolayısıyla yegane medeniyetin İslam olduÄŸu iddiasıyla ortaya çıktılar. 

Her iki farklı bakış açısından da aslında ÅŸöyle bir netice hasıl oluyordu: Bozulmamış ilahi karakterinden dolayı her sahada ürettiÄŸi eÅŸyayı “madde ve manayı birbirinden ayırmadan” insanlığa arz eden, dolayısıyla “insanın ve kainatın fıtratıyla barışık” bir medeniyet tasavvuru “dünyanın yaÅŸadığı buhrana” bir deva olacak, insanlığın acilen beklediÄŸi huzur ve sükunu getirecekti. Sanayi ve teknolojiden tutun, kültür ve sanata kadar uzanan hemen her alanda bu idealin nasıl gerçekleÅŸeceÄŸi sorusunun cevapları İslam medeniyet tasavvurunun konularını teÅŸkil etmiÅŸtir.   

Bu çerçevede oluÅŸan bir tasavvur doÄŸal olarak İslamcı düÅŸüncenin önemli bir parçası olacaktır ve kanaatimce bu noktada tartışmaya açılacak fazla bir nokta bulunmamaktadır. Tabii ki burada medeniyet tasavvuru derken ÅŸer’i ve siyasi alanı içermeyen, sadece düÅŸünsel, kültürel veya estetik, genellikle de soyut ve aktivizmden uzak çerçevede dile getirilen “bir çeÅŸit muhafazakarlığı” kastetmiyoruz. Böyle bir muhafazakarlık aynı zamanda “medeni olma adına” belli İslami ilke ve hedefleri görmezden gelme veya hiçe sayma potansiyeli taşımaktadır. Yeri gelmiÅŸken ÅŸunu da vurgulamamız gerekiyor ki İslam medeniyeti tasavvurunun hilafet merkezli İslam birliÄŸi idealinin alternetafi olarak sunumu, İslamcı paradigmayla hiçbir yönüyle uyum göstermemektedir. 

            5. İslamcılığın en etkin olduÄŸu ve olamadığı alanlar nelerdir? İslamcılıların düÅŸünce, kültür ve sanat dünyasına katkıları nelerdir? 

Hem kurtuluÅŸ hem de bir inÅŸaa projesi olan İslamcılığın düÅŸünce, kültür ve sanatta büyük ve önemli izler bırakmaması muhal bir durumdur. İlhamını İslam dininden alması ona söz konusu katkılarında ciddi bir güç saÄŸlar. Asırları aşıp bugüne taşınan İslami gelenekler İslamcı üretimlerde çeÅŸitlilik temin eder. Bunu en fazla fikir ve edebiyat sahasında görüyoruz. Milli ve mahalli olana sıkışmaması, geniÅŸ çok kültürlü ümmet coÄŸrafyasının zenginliÄŸini kullanması onun güç kaynaklarından bir diÄŸeridir.

Dinen meÅŸru olanla kayıtlı olması ise cahili popüler kültürün egemen olduÄŸu bir çaÄŸda mesela sanat alanlarında İslamcılığın görünürlülüÄŸünü kısıtlıyor olsa da bunun arizi sebepleri olduÄŸunu tespit edebiliyoruz. Öte yandan İslam toplumlarının önemli bir bölümünün bağımsızlığını yitirdiÄŸi bir asırda İslamcılığın siyasal konulara ve mücadeleye odaklanması bu sahada geniÅŸ bir tecrübe ve birikimin oluÅŸumuna yol açmıştır. Hatta bu durum hatalı ÅŸekilde kimilerine göre İslamcılığı sadece siyasal bir gayretin ifadesi olduÄŸuna iÅŸaret etmektedir. İslamcılığı baÅŸtan aÅŸağı bir siyasa olarak görmek/göstermek haksızlık olur. Ancak sebeplerinin farkında olduÄŸumuz bu birikimden kaynaklanan durumu bir dengeye kavuÅŸturacak çeÅŸitlilikte teorik ve pratik ürünler sunmak herhalde günümüz İslamcılarının üzerindeki önemli bir sorumluluktur.

          6. İslamcılık düÅŸüncesi küreselleÅŸen dünyada etkin ve kurtuluÅŸ reçetesi olabilecek bir fırsat yakalayabilir mi? YaÅŸadığımız bu iki binli yıllarda hangi temel zaafiyetleri göstermektedir ve bunlardan nasıl kurtulabilir?

İslamcılık tabii ki insanlığın küresel çapta yaÅŸadığı problemlere reçete olabilecek çare ve çözümleri muhtevi bir potansiyele sahiptir. Çare ve çözümleri arz edebileceÄŸi imkanlar ise bir taraftan kendi cehd ve gayretiyle, diÄŸer taraftan ise kendi dışında oluÅŸacak uygun koÅŸulların izin vermesiyle görünür ve iÅŸlevsel olacaklardır. “İyi ve kötü günleri biz insanlar arasında evirip çeviririz ki bu metot Allah'ın iman edenleri seçip ayırması ve aranızdan hakikate ÅŸâhitlik yapanları seçmesi içindir” (Âl-i İmrân: 140) ayet-i kerimesi, bahsettiÄŸimiz ÅŸekilde ÅŸartların karşılıklı uygun hale gelmesine iÅŸaret eder.

Ümmet-i Muhammed’in yaÅŸadığımız çaÄŸdaki en büyük zaafiyeti kanaatimce doÄŸru din idraklerinin dumura uÄŸramasıdır. Bu maraz hayattan kopuk, ibadetlere hasredilmiÅŸ bir İslam anlayışını, ayrıca din ile ahlakı, ahlak ile ÅŸeriatı birbirinden ayırt eden bir tasavvuru ortaya çıkartmıştır ki, tüm bunlardan zulüm, haksızlık, yolsuzluk, kibir, korkaklık, tembellik, dünya sevgisi gibi kötü hasletler ortaya çıkmaktadır ve bunlar müslümanların doÄŸru aksiyon alma yetilerini felce uÄŸratmaktadır. Siyasi çöküÅŸümüzün sebeplerini de baÅŸka ÅŸeylerde, batılı emperyalizmde, fasık yöneticilerimizde, birlik-beraberlik yoksunluÄŸunda vs. deÄŸil de öncelikle söz konusu ettiÄŸimiz imani ve islami bunalımlarımızda aramamız icap eder. DüÅŸmanlarımız karşısındaki zaafımızın temelleri bunlara dayanmaktadır.

Bu hâlden kurtulmanın yolu istikamet üzere olan önderlik ve örnekliklerimizin içimizde, aramızda çoÄŸaltılmasıdır. Gayretimizin bu hedefe yoÄŸunlaÅŸması gerekir. Müminlerin eÄŸitimi salt malumat bazlı olamaz. Görüyoruz ki gelenekseliyle, moderniyle mevcut maarif ve terbiyevi kurumlarımız bu evsafta insan çıkartmakta yetersiz kalmaktadır. Hem dershanede hem sahada numune olacak alim ve önderlerimizin yokluÄŸu zaafiyetlerimizi katmerleÅŸtirmiÅŸtir.   

           7. İslamcıların ortak özellikleri nelerdir? Bu ortak noktalar üzerinden bir imkan/fırsat oluÅŸturulabilir mi? 

İslamcıların ortak özelliÄŸi, hayatlarını İslamcı hedeflere göre düzenliyor oluÅŸlarıdır. İslamcılık bir fikriyat olmaktan öte bir hayat tarzıdır. Aile, iÅŸ, ibadet, eÄŸlence vs. alanları bu bakımdan bir bütünlük arz eder. Merhum Hasan el-Bennâ’nın deÄŸiÅŸiyle hayat iman ve cihattan ibarettir. Åžüphesiz bu gidiÅŸat zarfında öne geçenler, orta yolcular ve geride kalanlar olacaktır (bkz. el-Fâtır: 32). Nihayetinde bir imtihan sürecinden bahsediyoruz ve bu doÄŸal farklılaÅŸma kendiliÄŸinden oluÅŸacak. Yeter ki bahsettiÄŸimiz hayat ve dava ÅŸuuru her halukarda tabana yayılsın ve umursamazlık, nemelazımcılık, kendine-müslümanlık bir mümin karakteri olmaktan çıksın. Bu hasletleri kuÅŸanmış bir toplumun Allah’in izni ve nusretiyle ulaÅŸamayacağı bir imkan, yakalayamayacağı bir fırsat bulunmamaktadır.

          8. İslamcılara yöneltilen baÅŸlıca ithamlar nelerdir?

İslamcılara yöneltilen baÅŸlıca haksız ithamları, İslamcılık kavramı üzerindeki yanlış anlama ve kurgulamaları da içerecek ÅŸekilde İnsicam dergimizde (Kasım 2023) “İslamcılık Üzerine DoÄŸru Sanılan Tekrarlar” baÅŸlığı altında arz etmiÅŸtim. Bkz. https://insicam.net/2023/11/09/islamcilik-uzerine-dogru-sani...

          9. Post-İslamcılık tartışmaları hakkında neler dersiniz?

Post-İslamcılık adı verilen akıma atfedilen anlam çerçevesine bakıldığında dini devletten ayırmış ve iktidar talebinden arınmış, cihat ibadetini tabiri caizse rafa kaldırmış, feminizm, toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi gibi kavramlara müspet kıymetler atfeden, dini çoÄŸulculuÄŸu eksen kabul edip hak din iddiasından vazgeçen, ilahi ve nebevi nasları deÄŸerlendirirken tarihselci yönteme müracaat eden bir fikri ve ameli kimlikle karşılaşıyoruz. Bu haliyle post-İslamcılık İslamcı idealleri geliÅŸtiren deÄŸil, içerdiÄŸi liberalizm ile çürüten bir iÅŸlev görüyor. Dindar toplumları modernleÅŸtirip sekülerleÅŸtirecek bir soyut aygıt olarak hareket ediyor. Barış, itidal, hoÅŸgörü, demokrasi, insani haklar, adil devlet gibi kavramlarla süslenmesi bu gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmiyor. 

1990’lara doÄŸru geriye giden kökleri olmakla birlikte esas itibarıyla 11 Eylül’le baÅŸlayıp Arap baharını bitiren olaylarla süren zaman zarfında yaÅŸananlar böyle bir trendin çıkışını tetikledi, görünür yaptı. İslami terörizm denen olgu, görece demokratik mekanizmaları kullanarak iktidara gelen Türkiye’de Ak Parti türünden siyasal yapılar ve bunların muhafazakar söylemleri, Gülen grubunun küresel çapta yükseliÅŸi, Suudi Arabistan’da Prens Selman’la gelen modern ideolojik temayül türünden hadiseler post-İslamizmi sanki yüzyıllık İslamcı aktivizmin nihai varış noktası ya da bir nevi İslamcılığın tarihi sonu olduÄŸu yönünde bir algı yaratsa da bu durumun arizi olduÄŸu, post-İslamcılığın küresel emperyalizmin İslam toplumuna uzattığı yeni bir olta olduÄŸu ortaya çıktı. Karşı devrimlerle diktatörlüklerin geri geliÅŸi ve en son Gazze’de olup bitenler olayların hiç de post-İslamcıların görmek istediÄŸi tarzda geliÅŸmediÄŸini bizlere gösterdi.     

           10. Aksa Tufanı’nın İslamcılık üzerindeki etkileri hakkında neler düÅŸünüyorsunuz?

Filistin Müslüman KardeÅŸleri kaynaklı en az 70-80 yıllık bir İslamcı çalışmanın semeresini İslam ümmetine örnek olacak ÅŸekilde Aksa Tufanı’nda görüyoruz. Bu örneklikte fedakarlık, mahviyet derecesinde teslimiyet, cesaret, kahramanlık gibi büyük faziletler mevcut. Hem de sadece öncü kadrolarda deÄŸil, onlara destek vermekte olan halk tabanında yayılmış vaziyette mevcut. Altıncı sorunuza cevaben zikrettiÄŸim “örneklik” iÅŸte Gazze’de Aksa Tufanı vesilesiyle somut hale dönüÅŸmüÅŸ durumda. Bunda ÅŸüphesiz ümmet-i İslam için büyük ibretler bulunmaktadır. Kanaatim, muhtelif İslamcı yapılanmaların bu hareketten bereketli dersler çıkarttıkları yönündedir. Özelde Filistin davası, genelde ise küresel çaptaki İslamcı muhalefet Allah’ın izni ve yardımıyla bu olaydan çokça istifade etmiÅŸtir ve bu istifade bundan sonra da ziyadesiyle sürecektir.    

Yorum Yapın