İslami hareketler ilkelerini hayata aktarırken hangi yöntemlere baÅŸvurmaktadır? İslami hareketlerin İslam düÅŸüncesine katkıları nelerdir? İslami hareketler bölgesel ve küresel hegemonya karşısında halklar için bir alternatif oluÅŸturabildi mi? İslam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslami Hareket" dosyasında İsa Özçelik'e sorduk.
1. İslami Hareket'in size göre tanımı nedir?
İki kelimeden oluÅŸan bu kavramın ilk sözcüÄŸü, Allah tarafından insanlığa yol göstermek için peygamberlere gönderilen dinin ortak adını ifade eder. İkinci kelime olan hareket ise peygamberlerin aldıkları vahyi pratize ederken ortaya koyduÄŸu örnekliÄŸe iÅŸaret etmektedir. Bu baÄŸlamda günümüzde bir oluÅŸumun İslami Hareket olabilmesinin en temel koÅŸulu onun Vahy-Kur’an ve Sünneti kendisi için ana referans kaynağı olarak alıp örgütlenmesini bu kaynaklara göre ÅŸekillendirmesidir.
Bir müminin Allah rızasını gözeterek ÅŸeriate uygun olarak yapmış olduÄŸu eylemlerin adı olan salih amel olgusu; inÅŸa, ıslah, barış, huzur, hayır, iyilik, yeterlilik, doÄŸruluk ve fayda gibi zengin etimolojik içeriÄŸiyle İslami Hareketi tefsir eden en önemli kavramlardandır. Her bir mümin fert olarak ortaya koyduÄŸu salih ameller vasıtasıyla İslami Hareketin doÄŸal bir üyesidir. Ancak İslami Hareketi kavramsal bir çerçevede ele aldığımızda, bu kiÅŸilerin inandığı davayı hayata hakim kılmak için örgütlü bir mücadeleye girmesi gerekmektedir. Hz. İbrahim’in ÅŸirk düzeni karşısında tek başına yapmış olduÄŸu tevhid mücadelesi ÅŸu ÅŸekilde dile getirilir. “Gerçek ÅŸu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müÅŸriklerden deÄŸildi.” (Nahl 120) Evet ayette kimi zaman tek başına kalarak yapılan mücadele burada topluluk anlamına gelen ümmet ile ifade edilmektedir. Burada ümmet kelimesine önder manası verildiÄŸinde de yine yapılan mücadelenin örgütsel boyutu öne çıkmaktadır.
İslami Hareketler yaÅŸadığı çaÄŸda nebevi tevhid mücadelesini sürdüren yapılanmalardır. Her çağın kendisine özgün öne çıkan problemleri vardır. Osmanlı’nın çöküÅŸü sonrasında Müslümanların siyasi iradeyi yitirmesinden ötürü İslami Hareketler tekrar siyasi otoriteyi saÄŸlamak için yoÄŸun bir mücadeleye girmiÅŸlerdir. Bu durum oryantalizm tarafından baÄŸlamından saptırılarak İslami Hareketlerin “Siyasal İslam” gibi saçma bir baÅŸlık altında kategorize edilmesi çabasını ortaya çıkarmıştır. İslami Hareketlerin bütüncül bakış açısı inanç, ibadet, ahlak, kültür, sanat alanında olduÄŸu gibi sosyal, ekonomik ve siyaset alanında da söz söylemeyi gerekli kılar. İslam ahkamı ve hedeflerinin bir kısmının gerçekleÅŸmesi ancak devlet aygıtının varlığına baÄŸlıdır. Ancak devlet kurmak İslami Hareketlerin nihai hedefi deÄŸildir. Zira geçmiÅŸte çok sayıda örneÄŸi olduÄŸu gibi kurulan devletlerde de farklı sapmalar baÅŸ gösterebilir. İslami Hareket her daim vahyin ışığında tevhid ve adalet eksenli bir hayat kurma çabasının adıdır. Bu anlayış onları iktidar veya muhalefet olmayı aÅŸan bir pozisyonda konumlandırır.
DiÄŸer bir deyiÅŸle İslami Hareket, hakikatin deÄŸiÅŸmez adı olan İslam’ı deÄŸiÅŸen zaman ve mekanlarda hayata hakim kılmak için yapılan örgütlü mücadelenin bütünüdür.
2. İslami Hareket ve İslamcılık arasında nasıl bir ilişki vardır?
İslami Hareket ve İslamcılık kavramları kimi zaman birbirlerinin yerine kullanılırken kimi zaman farklı kullanımlara da haiz olabilmektedir. Büyük oranda art niyetli ve manipülatif bir arka plana sahip olan kimi odakların da bu kavramları hariçten gazel okuyarak tanımlamaya çalışması anlam kargaÅŸasına yol açabilmektedir. Bundan ötürü de özellikle İslamcılık kavramı üzerinde önemli tartışmalar yaÅŸanmış ve bazı çevreler bu kelimeyi kullanmaktan imtina etmiÅŸtir.
İslamcılık bazılarınca daha teorik bir çerçeve ve entelektüel bir akım, İslami Hareket ise teÅŸkilati bir olgu ve toplumsal bir mücadele ÅŸekli olarak olarak görülmüÅŸtür.
Bazıları İslamcılığı İslam’ın kendisi olarak tanımlarken bazılarıysa İslamcılığı, geçmiÅŸte oluÅŸan dinin yorumlama biçimlerinden biri, yeni bir mezhep ya da meÅŸrep olarak ele almıştır. İslamcılığın, Osmanlı’nın çöküÅŸüne bir çözüm arayışı yahut modern sorunlara bir cevap bulma çabası olduÄŸunu söyleyenler de vardır. İslami Hareketi sömürgeciliÄŸe ve iÅŸgale karşı giriÅŸilen direniÅŸ hareketleri olarak tanımlayıp hilafeti ya da onun yerine geçecek İslami Devletini kurma çabalarına verilen bir isim olarak görenler de vardır.
İster birbirinin eÅŸ anlamlısı olarak kullanılsın isterse birbirini tamamlayan bir unsur olarak ele alınsın hatta kimi zaman birbiriyle çeliÅŸen, çatışan bir olgu olarak yorumlansın İslami Hareket ve İslamcılık birbiriyle çok yakın bağı olan iki kavramdır. Kelimelerin çaÄŸrışımları ve bazı çevreler tarafından istismar edilmesi yahut manipülasyona uÄŸraması bir tarafa konularak bu kavramlara sahip çıkanların veya bu kavramlara konu olanların kendilerini nasıl tanımladıkları çok daha önemlidir.
Müslümanların kendi kavramlarını üretme ve içeriÄŸini doldurma noktasında daha fazla gayret etme sorumluluÄŸu bu baÄŸlamda tekrar gün yüzüne çıkmaktadır.
3. İslami Hareketlerin temel ilkeleri nelerdir? Bu ilkelerin hayata geçirilmesinde kabul görmüÅŸ yaygın yöntemler hangileridir? Bu temel ilkelerden ilkesel bir savrulma görüyor musunuz?
Bir yapının İslami Hareket vasfını kazanabilmesi için yukarıda tanım kısmında iÅŸaret edildiÄŸi gibi meÅŸruiyetini Kur’an ve Sünnet’e dayandırmak zorundadır. Bu zeminden hareketle İslami hareketin ilk ve diÄŸer tüm ilkelerinin baÄŸlı kalmak zorunda olduÄŸu deÄŸiÅŸmez ÅŸiarı tevhit ilkesidir. İslami bir hareket, üreteceÄŸi bütün düÅŸünsel külliyatı ve oluÅŸturacağı her kurumsal yapıyı tevhit inancına uygun bir ÅŸekilde planlamalıdır. İkinci ilkesi adalet ilkesidir. En duru ve saÄŸlam inancın ifadesi olan tevhit akidesinin hayat bulması ancak muhkem bir adalet anlayışı ile mümkün olacaktır. Teori ve eylem birliÄŸi, iman amel bütünlüÄŸü tevhidin adalet ile tecessüm etmesiyle anlam kazanacaktır. İslami Hareketin diÄŸer bir ilkesi bütüncül bir bakış açısına sahip olmasıdır. Bu bakış açısı yine aynı ÅŸekilde tevhit inancının bir yansımasıdır. Hayatın her alanını bu bakış açısına göre okur ve düzenleme çabası içerisinde olur. Ümmet olma ve kardeÅŸlik ilkesi tevhidin toplumsallaÅŸmasının olmazsa olmazıdır. Müminler kardeÅŸtir ve insanlar için ÅŸahit olarak vazifelendirilmiÅŸ en hayırlı ümmettir. DiÄŸer tüm kiÅŸiler insanlıkta kardeÅŸleridir ve Müslümanların adalet ÅŸemsiyesi altında yaÅŸamaya hak sahipleridir. İslami Hareket iÅŸlerini ÅŸura yoluyla yürütür, ehliyet ve liyakata göre vazifeleri dağıtır. Sabitelere dayanarak yeni geliÅŸmelere çözüm aramanın yolu olarak içtihat, İslami Hareketin dinamik yapısını oluÅŸturan bir ilkedir. İçtihatla aynı kökten gelen cihat ise İslami Hareketin her türlü kötülüÄŸe ve emperyalizme karşı sürekli aksiyon içerisinde olduÄŸunu ifade eden en önemli ilkelerden biridir.
Yukarıda sayılan temel ilkelerin yanına farklı ilkeleri de eklemek mümkündür ancak bu ilkeler zaman ve mekan gözetmeksizin tüm İslami Hareketlerin uyması gereken ortak ilkelerdir. Bu ilkelerin hayata geçirilmesinde kendisine uyulması gereken temel ilkeler de vardır. Mesela her halukarda ahlakilik ilkesini korumak bunlardan biridir. Amaca ulaÅŸmak için her yol mübah diyen Makyavelist anlayış kabul edilemez. BaÅŸarıya ulaÅŸmak adına dinin temel ilkelerinde taviz verilemez. Tevhit akidesi ve İslam’ın sabit ilkeleri deÄŸiÅŸtirilemez ve eÄŸip bükülemez.
GeçmiÅŸte ve günümüzde İslami Hareketler bu temel ilkeleri yaÅŸayıp yaygınlaÅŸtırmak için bulundukları ÅŸartlara göre farklı yöntemleri uygulamışlardır. Yöntemler deÄŸiÅŸkenlikler arz edebilir ancak bu esneklik yöntemlerin hiçbir ilkeye baÄŸlı kalmayacağı anlamına gelmez. Son dönemlerde esen yeni sekülerleÅŸme dalgası genel olarak Müslümanları tesiri altına aldığı gibi İslami Hareketleri de etkilemiÅŸ gözükmektedir. Küresel hegemonyanın devasa askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel gücü İslam dünyasını her taraftan kuÅŸattığında bunun konjonktürel bir rüzgar olduÄŸu unutulup artık zorunlu bir kader gibi anlaşılması söz konusudur. “Tarihin sonu” gibi söylemler dünya halklarında böyle bir psikolojinin kökleÅŸmesi için üretilmiÅŸtir. Halbuki gerek Kur’an kıssaları gerekse kadim gerçekler tarih boyunca nice büyük zulüm ÅŸebekelerinin yerle bir olduÄŸunu bize anlatmaktadır.
İslami Hareketler istikamet üzere bir duruÅŸ sergileyerek ümmeti vahyin ÅŸahitliÄŸine zorlamalıdır. Zira dünyayı uçuruma sürükleyen mevcut küresel çetenin tahakkümünden insanlığı kurtaracak yegane toplumsal alternatif hala İslam ümmetidir.
Ülkemizde yaÅŸanan sapma ve yozlaÅŸmalar İslami Hareketlere daha büyük sorumluluklar yüklemektedir. Zira son dönemde edinildiÄŸi söylenen kazanımların önemli bir bölümünün sahici olmadığı ilkelerden koparak yol almanın yaÅŸadığımız trajik sonuçları üreteceÄŸi artık yavaÅŸ yavaÅŸ anlaşılmaya baÅŸlanmıştır. YaÅŸanılan süreç bize hak batıl, tevhit ÅŸirk, İslam ve cahiliye gibi temel ayrışma noktalarının üzerini örterek bir yere varılamayacağını göstermiÅŸtir. Aynı ÅŸekilde İslami kavramların sloganlaÅŸtırılarak içinin boÅŸaltılması, politik ya da ekonomik güç devÅŸirmek için araçsallaÅŸtırılmasına müsaade etmenin de ne kadar yıkıcı sonuçlarının olduÄŸu ortaya çıkmıştır. FETÖ, DEAÅž gibi sapmalar ve laikçi ihanet ÅŸebekelerinin ülkeye verdiÄŸi zararlar İslamcıların özeleÅŸtiri adı altında geçmiÅŸine sövmek yerine İslami Hareketin ilkelerine dört elle sarılmaları gerektiÄŸini açığa çıkarmıştır. Bu makul ve tarihi gerçeklere uygun tavrı takınmanın tüm millet için çok faydalı ve etkin sonuçlar doÄŸuracağı vicdan sahibi her çevre tarafından kabul edilmelidir.
4. Dünden bugüne İslami hareketlerde (düÅŸünsel, fıkhı ve pratik zeminde) bir deÄŸiÅŸim gözlemliyor musunuz? İslami hareketlerde düÅŸünsel bir kriz görüyor musunuz?
İslami Hareketler ele alınırken ıslah, ihya, tecdit ve inÅŸa kavramları kilit rol oynar. Bu kavramlar dinamik bir anlayışın tezahürleridir. DeÄŸiÅŸim hayatın deÄŸiÅŸmez bir parçasıdır. Ancak kainatta sünnetullah dediÄŸimiz sabit yasalar da vardır. İslami Hareket kavramı kendi içinde bu sabite ve deÄŸiÅŸkenlik denklemini barındırır. İslam kıyamete kadar insanlığa yol gösterecek sabitelere sahiptir. Kur’an deniz feneri gibi bulunduÄŸu sabit yerden farklı yolcuların yolunu aydınlatmaya devam edecektir. Hareket ise bu sabiteler ışığında yeni koÅŸullara uyum saÄŸlama kabiliyetini ifade eder.
Ne yazık ki sabite ve deÄŸiÅŸken denklemi bazen yerli yerine oturtulamıyor, din ve tarihsel, kültürel öÄŸeler kimi zaman birbirine karıştırılıyor. Son birkaç yüzyıldır Müslümanlar modernleÅŸme dalgasının büyük meydan okumalarına yeterli cevapları verebilmiÅŸ deÄŸil. Günümüzde ise postmodern ve ötesine doÄŸru evrilen dijital çaÄŸ Müslüman dünyayı daha da karmaşık sorunlar ağıyla baÅŸ baÅŸa bırakıyor.
Kadının mahremsiz yolculuk yapması, miras hukuku ve ekonomik uygulamalar gibi çok sayıda alanda yakın geçmiÅŸle uyuÅŸmayan pratikler yaygınlık kazanıyor. Tüp bebek, organ nakli, saç ektirme gibi ilk çıktığında temkinle yaklaşılan konular ÅŸu an neredeyse tartışma konusu bile deÄŸil. Pratik gerçekler düÅŸünce ve yeni içtihattan önde gidiyor.
Aslında yalnız İslami Hareketler deÄŸil tüm insanlık büyük bir düÅŸünce krizi yaşıyor. Teknolojizmin felsefe ve bilimin yerine geçtiÄŸi ifade ediliyor. Yapay zeka, robotizm, nanoteknolojik füturistik bakış açısı yalnızca düÅŸünceyi deÄŸil insanı tartışmaya açarak fıtrata meydan okuyup insan sonrası tartışmalarını ana gündem maddesi yapmaya çalışıyor. Aslında bu tür kriz anlarında yapılan kritikler çözümünde müjdesi olabilir. Zira dünya halklarının çoÄŸunluÄŸunun mevcut hakim paradigmadan ve dünyanın gittiÄŸi yönden çok da memnun olduÄŸu söylenemez. Yaklaşık iki yüzyıldır yoÄŸun bir arayış içerisinde olan İslami Hareket öncüleri tüm insanların fıtratına, vicdanına hitap edebilecek hayata dokunan hikmetli ve gerçekçi toplumsal çözüm yollarını bir an önce insanlıkla buluÅŸturmalıdır.
5. İslami Hareketleri tarikat, STK vb. yapılardan ayıran özellikler nelerdir? İslami hareketlerin STK’lar üzerinden yapılanmasını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Bu baÄŸlamda amaç-araç iliÅŸkisinin saÄŸlıklı bir zeminde ilerlediÄŸini düÅŸünüyor musunuz?
İslami Hareketlerin ilkelerinden ve çalışma alanlarından bir kısmına bazı tarikat, cemaat ve STK’lar da sahiptirler. Ancak onlar büyük oranda bu alanların bir kısmıyla ilgilenirler. Kimi eÄŸitim, kimi kültür, kimisi ise yardım iÅŸlerine odaklanır. Bir yapının siyasetle ilgilenmesi de onu İslami Hareket yapmaya yetmez. Hatta günümüzün kirli politik alanlarında at koÅŸturmak bilakis o yapıyı İslami Hareket olmaktan alıkoyan bir unsura dönüÅŸür. İslami Hareketler teori ve pratik, düÅŸünce ve eylem, zikir ve cihad, kültür-sanat ve siyaset, yerel ve evrensel, fert-toplum ve devlet tüm alanlarda bütüncül bir bakış açısıyla örgütlü bir ÅŸekilde mücadele eden yapılanmalardır.
İslami Hareketler çok sayıda STK’yı bünyesinde barındırabilir. STK yapılanmasının Batı kültürünün bir ürünü olması çok önemli deÄŸildir. Zira gerek peygamberler gerekse onun yolundan yürüyen davetçi ve ıslahçılar geçmiÅŸte de diÄŸer din ve medeniyetlerin birtakım kurumlarını kullanmışlardır. Önemli olan bu kurumlara kimin ruh üflediÄŸi meselesidir. Kendi düÅŸünce ve ahlaki yapısı oturmamış zayıf karakterli kiÅŸi ve yapılar elbette araç olarak kullandıkları kurumların rengine bürünebilirler. Böyle durumlarda araç özneye dönüÅŸerek onu kullananı nesneleÅŸtirip dönüÅŸtürebilir. Son dönemlerde bazı cemaat ve hareketlerin STK’laÅŸması bu baÄŸlamda ele alınmalıdır.
Ruh beden iliÅŸkisi gibi amaç araç iliÅŸkisi de birbiriyle etkileÅŸim içerisindedir. Bundan ötürü kullanılan formlar dikkatle seçilmelidir onların öze etki edeceÄŸi unutulmamalıdır. EÄŸer bir hareketin tüm yapısı STK formuna dönüÅŸmüÅŸse onun yukarıda bahsettiÄŸimiz İslami Hareket tanımına sadık kalması mümkün deÄŸildir. Ancak tekrar ifade edecek olursak temel ilkelerini koruyan bir hareketin STK, sendika, parti vs. kurumlara sahip olması bu kurumları kendi potasında eritebilme gücüne sahip olduÄŸu sürece çok da sorun teÅŸkil etmeyecektir.
6. İslami Hareketler İslam DüÅŸünce dünyasına ne tür katkılarda bulunmaktadır? YaÅŸadığımız çaÄŸa hitap edecek özgün bir düÅŸünce üretebilmiÅŸler midir?
GeçmiÅŸte ıslahat önderleri nasıl ki bidat, hurafe ve zulme karşı bulundukları dönemde bir ıslah, ihya, tecdid ve inÅŸa faaliyetinde bulunarak toplumsal aydınlanma ve dirilmeye vesile oldularsa son dönem İslami Hareketleri de İslam DüÅŸüncesine ve halkların refahına önemli katkılarda bulunmuÅŸlardır. Sömürgecilere karşı verilen kültürel ve askeri direniÅŸte önemli rol oynayan İslami Hareketler modernitenin ürettiÄŸi çok sayıda problemle baÅŸa çıkma hususunda da büyük çaba göstermiÅŸlerdir. Bu mücadele esnasında düÅŸmanına benzeyen, katiline aşık olan ve çözüm yerine çözülmeye su taşıyan kötü örnekler de olmuÅŸtur.
İslami Hareketler bazı yerlerde düÅŸüncelerini devlet aygıtı aracılığıyla daha etkin bir ÅŸekilde uygulamaya koyabilecek imkana da kavuÅŸmuÅŸtur. İran, Sudan ve Afganistan buna örnek gösterilebilir. Ancak Küresel emperyalizm bu ülkelerin istenilen tavırları ortaya koymasına mani olmuÅŸtur. İran ve Sudan’da yaÅŸanılan hayal kırıklığını yalnızca dış nedenlere baÄŸlamak elbette doÄŸru deÄŸildir. İran’ın etnik ve mezhepsel bir yapıya büründüÄŸü aÅŸikardır. Kendi iç kamuoyunda ve dışarıya karşı cazibe merkezi olacak bir model sunamadığı da ortadadır. İran’ın adalet, huzur ve refahla anılacak bir düzen kuramaması tabi ki öncelikle oradaki önder kadroların baÅŸarısızlık hanesine yazılacaktır. Sudan tecrübesi de önce halk isyanı ardından darbe sonra da iç savaÅŸla neticelenen üzücü bir duruma evrilmiÅŸtir. Orada da dış faktörlerin baskısı bilinmekle birlikte İslami Hareket kadroları mevcut tablonun sorumluluÄŸunu üstlenmek zorundadırlar. Afaganistan’da ise gelinen nokta da Taliban yönetimi çok zor koÅŸullar altında yönetimi tekrar ele almıştır. Umarız geçmiÅŸ tecrübeleri çok iyi tahlil ederek örnek bir model ortaya koymayı baÅŸarırlar. Bu noktada dünya Müslümanları Taliban'ı oturduÄŸu yerden bir de Batı gözlüÄŸünü takarak oryantalist bir zihinle eleÅŸtirip aÅŸağılamak yerine tüm güçlerini seferber ederek onların yardımına koÅŸmayı kendilerine görev edinmelidirler.
7. İslami Hareketlerin toplumsal hayatı ve yönetimleri etkileme gücü hangi boyutlardadır?
İslami Hareketlerin etki gücü bulundukları ülkeye göre deÄŸiÅŸkenlik göstermektedir. Batılı gözlemcilerin de itiraf etmek zorunda kaldığı bir gerçek var. ÇoÄŸu Arap ülkesinde iÅŸler doÄŸal haline bırakılır, serbest ve temiz seçimler gerçekleÅŸirse iktidara İslami Hareketler gelecektir. Daha önceden bildiÄŸimiz bu tespit Tunus’ta baÅŸlayan Arap ayaklanmalarında net bir ÅŸekilde ortaya çıkmıştır. İslami Hareketler halkların diktatörler karşısında direniÅŸ göstermesinde ve devrilmesinde baÅŸat rol oynamıştır. Devrilen diktatörlüklerin ardından yapılan seçimlerde İslami Hareketler başı çekmiÅŸtir. Ancak küresel emperyalizm ve iÅŸbirlikçileri İslami Hareketlerin iktidarda kalmasına izin vermemiÅŸtir.
İslami Hareketler birçok ülkede sosyal dayanışma, fakir ve yetimlerin gözetilmesi gibi insani yardım alanlarında en etkin faaliyetleri organize etmektedir. Bazı ülkelerde eÄŸitim, kültür, sanat ve kamusal alanda pasif bir pozisyonda iken bazı ülkelerde ise bu alanları domine eden baÅŸ aktörlerdir. Halklarla yakın ve sahici temas kurma bakımından sosyalistler ve liberallerden çok daha fazla kabiliyet ve imkana sahip olan İslami Hareketler bu potansiyelini siyasal iktidara tebdil etmek istediÄŸinde yerel ve küresel emperyalizm tarafından ÅŸiddete maruz kalarak cezalandırılmaktadır. Ancak son dönemde yaÅŸanan teknolojik yeni sekülerleÅŸme dalgası İslami Hareketlerin ve müntesiplerinin bu potansiyelini aşındırmaktadır.
Bazı ülkelerde ise İslami Hareketler muhalefette olsalar bile yönetimlerin en azından kültürel deÄŸerler konusunda ölçülü hareket etmelerini saÄŸlamak bakımından baskı unsuru oldukları söylenebilir.
8. İslami Hareketlerin öteki ile kurduÄŸu iliÅŸki biçimi ve beraber yaÅŸama anlayışı nasıl bir mahiyete sahiptir?
Her hareket bulunduÄŸu bölgenin kendi dinamiklerine göre deÄŸerlendirilmelidir. Mesela Afganistan ve Taliban hakkında deÄŸerlendirmelerde bulunanlar kendi bulundukları bölge ile orayı kıyasladıklarında büyük bir hata yapmış olurlar. Taliban’ı deÄŸerlendirirken önceki yönetimlerle ve Afganistan’a hakim olan kabileci kültürle karşılaÅŸtırmak daha doÄŸru olur. Bu karşılaÅŸtırma da tek bir açıdan yapılmamalıdır.
Tunus örneÄŸini ele alalım Nahda iktidarda olduÄŸu dönemde mi daha kuÅŸatıcı idi yoksa ÅŸimdiki ve önceki yönetim mi daha kuÅŸatıcı bir tablo çiziyor? Osmanlı döneminde mi gayrimüslimler kendilerine hayat hakkı bulmuÅŸlardı yoksa laikçi cumhuriyet döneminde mi? Çok uzaÄŸa gitmeye gerek yok aslında Türkiye’de İslami Hareket kategorisinde olmasa da içinde kısmen bundan esintiler taşıyan muhafazakar kimlikli partilerin belediyeleri mi daha kuÅŸatıcı ve ötekiyle imkanlarını paylaşıyor yoksa seküler laikçi partilerin belediyeleri mi? Aynı ÅŸekilde Türkiye’deki Türk ve Kürt milliyetçilerinin yönettiÄŸi belediyelerde bu baÄŸlamda kıyas edilebilir. Filistin’de seküler El Fetih mi diÄŸerlerine daha fazla hayat hakkı tanıyor yoksa İslami Hareket Hamas mı? Örnekler çoÄŸaltılabilir bazı yerlerde ve kimi açılardan İslami Hareketlerin karnesi zayıf olsa da çoÄŸu yerde ve birçok açıdan sekülerlerden, milliyetçilerden, sosyalist ve liberal geçinenlerden çok daha kuÅŸatıcı ve öteki ile beraber yaÅŸama kültürüne sahip gözükmektedir.
Kimileri bu baÄŸlamda yüzeysel ve provakatif kıyaslamalar yapabilir. İslam’ın bazı emir ve kurallarını cımbızlayarak kadın erkek iliÅŸkileri ve gayrimüslimlerle olan hukuk hususunda sloganik ithamlarda bulunabilir. Her din ve medeniyetin kendi kabullerini bütünsel olarak deÄŸerlendirmekten uzak bu tür sığ görüÅŸler çok da dikkate alınmamalıdır.
9. İslami hareketler bugünün dünyasını yeterli düzeyde okuyabiliyorlar mı? Bu konuda İslami hareketlerin kaçırdıkları ve yanıldıkları temel durumlar nelerdir?
İslami Hareketler kendi coÄŸrafyasında bulunduÄŸu çağı anlamaya çalışan en baÅŸat aktörler arasında yer alıyor. Tekil olarak bazı akademisyen ve düÅŸünürlerin yahut sol liberal kesimden doÄŸuÅŸtan avantajlı birtakım zevatın verili imkanlarından kaynaklı entelektüel birikimi ve teknik donanımı ayrı bir baÄŸlamda ele alınmalıdır. Özellikle Batı ya da DoÄŸu Emperyalizmi’nin taÅŸeronluÄŸunu yapan akademi, sanat, medya ve bürokrasi dünyasındaki elitist büronun dışarıya teslimiyetçi ama kendi halkına karşı üstenci bakış açısı ve sunmuÅŸ oldukları özde kölelik sözde kurtuluÅŸ reçeteleri artık deÅŸifre olmuÅŸtur.
İslami Hareketler sömürü ve iÅŸgale karşı varlık savaşı yürütürken bahse konu olan çevreler kendi refah düzeylerini ve görece olarak da eÄŸitim seviyelerini artırmakla meÅŸguldüler. Buna raÄŸmen İslami Hareketler yeni sosyokültürel geliÅŸmeleri, siyasal kırılmaları, bilimsel sıçrayışları takip çabası içinde kaldılar. Özellikle ideolojiler döneminde çok ciddi okumalar yaptılar. Ancak modern zamanlarda hayat hızlı akıyordu ve Müslümanlar yalnızca sömürgecilerle deÄŸil sözde kendinden olan self-sömürgecilerle ve yerli iÅŸbirlikçilerle de mücadele etmek zorunda kaldığı için birçok yeni geliÅŸmeyi gecikmeli olarak gündemlerine almak durumunda kalıyorlardı.
Mesela günümüz dünyasının tartışma konuları yapay zeka, genetik devrim, nanoteknoloji, transhümanizm, posthümanizm, robotizm, dijital diktatörlük, kapitalizm sonrası ve insan sonrası gibi bilim kurgu ve geleceÄŸin konuları gibi gözüken ancak aslında bir kısmı gerçeÄŸe dönüÅŸen ÅŸimdinin gündemi İslami Hareketlerin gündeminde ya yok ya da komplo teorisi ve paparazi formatında ele alınıyor. Ülkeleri fiili ya da dolaylı iÅŸgal altında olan Müslümanların daha acil meseleleri olduÄŸu için bu tür konular biraz lüks kaçabilir ve bunun doÄŸruluk payı da vardır. Ancak küresel emperyalizmi ve Siyonist çeteyi deÅŸifre edip alaÅŸağı etmek için bu konular Müslümanlara büyük imkanlar da sunmaktadır.
10. İslami Hareketler diÄŸer ideolojiler ve mevcut bölgesel ve küresel hegemonya karşısında halklar için bir alternatif oluÅŸturmakta mıdır?
Yukarıda dile getirildiÄŸi gibi İslami Hareketler çoÄŸu İslam ülkesinde doÄŸal iktidar alternatifleridir. Sosyalizm, liberalizm, milliyetçilik vb. ideolojik akımların İslam ülkelerinde İslami Hareketler karşısında ne ideolojik ve fikri ne de ahlaki ve toplumsal olarak çok da ÅŸansları bulunmamaktadır. Ancak küresel ve bölgesel hegemonya bölge diktatörlüklerinin ve sözde demokrasilerin mevcut yapısını sürdürmesi noktasında amansız bir mücadele vermektedir. Sonuçta son yıllarda iyice yalpalayıp artık miadını doldurduÄŸu söylenen hakim paradigma olan liberal kapitalist sistem bir ÅŸekilde siyasal ve ekonomik olarak tüm dünyaya yön vermeyi bütün ülkeleri kendine baÄŸlamayı baÅŸarmıştı. Bu düzenin yıkılmasını isteyen Müslümanların ve İslami Hareketlerin bölgesel ve küresel ölçekte denenmiÅŸ ve iÅŸlerliÄŸi olan bir sisteme sahip olmadıkları gözükmektedir. İran, Sudan, Afganistan, kısmen de Pakistan bu konuda bize geleceÄŸe dair bir umut vermemektedir. Bundan ötürü dünya halklarına cazip gelebilecek bir alternatif model için daha farklı ve etkin örneklere ihtiyaç vardır. Mısır’da İhvan Hareketi belki bu konuda bir açılım yapabilirdi ancak emperyalizmin buna izin vermesi söz konusu olamazdı.
11. İslami Hareketler ve Aksa Tufanı arasındaki iliÅŸki hakkında neler söylemek istersiniz?
Tarihi bir dönüm noktası olan Aksa Tufanı hamlesinin önderliÄŸini yapmak bir İslami Hareket olan HAMAS’a nasip olmuÅŸtur. 2.5 milyonluk bir nüfusa sahip olan Gazze’de yönetimi elinde bulunduran HAMAS yukarıda sorulan İslami Hareketin tanımı ve ilkeleri mevzusuna verilen yanıttaki vasıfları taşıyan bir model olarak tüm dünyanın gündemine oturmuÅŸtur. Vicdanı kararmamış bütün insanlar, farklı ırk ve dinden olmasına raÄŸmen milyonlarca kiÅŸi İslami Hareketin sergilediÄŸi destansı örnekliÄŸi büyük bir hayranlıkla izliyor ve olup bitenleri anlamaya çalışıyor.
Aksa Tufanı hamlesi İslami Hareketlerin yalnız kendi toplum ve yönetimlerini deÄŸil tüm dünyayı etkileme gücüne sahip olduÄŸunu gösterdi. Elbette bunun çok ağır bir bedeli oldu ve olmaya devam ediyor. Dünya İslami Hareketleri bu bedeli paylaÅŸma konusunda ÅŸu ana kadar çok ürkek davrandılar. Ancak önümüzdeki dönemde sahici adımlar atmazlarsa hiç bir ÅŸey olmamış gibi yollarına devam etmek noktasında çok da emin olmamaları gerekiyor. Zira bu tufan her ÅŸeyi yapıbozuma uÄŸratacak. İslam dünyasındaki tüm kurumlar kendine çeki düzen vermek zorunda kalacaklar.
Olası bir ateÅŸkesten sonra her ÅŸeyin unutulacağı ve eski düzenin kaldığı yerden devam edeceÄŸini düÅŸünenler fena ÅŸekilde yanılabilirler. Onları yanılgıya uÄŸratma görevi de öncelikle İslami Hareketlere düÅŸmektedir. İslami Hareketler asıl devrimsel sürecin ateÅŸkesten sonra baÅŸlayacağı bilinciyle düÅŸünce ve örgütlenme ÅŸekillerinde radikal bir deÄŸiÅŸime girerek Gazze’yi yalnız bırakan yönetimlerden hesap sorma gününe hazırlanmalıdır. Bu yüzleÅŸmenin Arap ayaklanmalarındaki gibi bölgenin enerjisini kendi içinde tüketmemesi için her türlü tedbiri alması gereken İslami Harekeler Mısır’da yaÅŸanan tecrübeden yola çıkarak yerli iÅŸbirlikçı müstekbirlerin taÄŸuti düzenlerine net, kesin ve keskin bir öldürücü darbeyi vurarak küresel intifadayı yeni bir aÅŸamaya taşıyarak dünya halklarını bu diriliÅŸ hamlesine ortak etmelidir.
Hamas’ın Gazze’de gerçekleÅŸtirdiÄŸi esir takasında sembolize edilen İslami Hareketin ahlaki üstünlüÄŸü ve medeniyet perspektifi hayatın diÄŸer alanlarında da somutlaÅŸtırılarak dünya halklarına gösterilmelidir. Bunun için alim, akademisyen, yazar, sanatçı, gazeteci, sporcu, öÄŸrenci, siyasetçi ve iÅŸ insanı herkes seferber olarak Aksa Tufanı’nı Nuh Tufanı’na dönüÅŸtürüp tüm kötülüklerin kaynağı olan emperyalizm ve Siyonizm düzenine son verilmelidir.