Aydın Bilgi: İslamcılık bedenlerimizi, zihinlerimizi, kalbimizi Allah’ın nuru ile meşbu kılma nidasıdır

  • PaylaÅŸ:
  • Tarih: 02 AÄŸustos 2024     Y: Aydın Bilgi    Yazdır
img
Aydın Bilgi: İslamcılık bedenlerimizi, zihinlerimizi, kalbimizi Allah’ın nuru ile meşbu kılma nidasıdır

İslamcılık modernliÄŸin bir sonucu mudur yoksa kadim bir akım mıdır? İslamcılığın etkin olduÄŸu ve olamadığı alanlar nelerdir? Post-İslamcılık tartışmaları hakkında ne söylenebilir?  Ä°slam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslamcılık" dosyasında Aydın Bilgi'ye sorduk.  

          1. İslamcılık tanımınız nedir?

Cenabı-Allah’ın tarih boyunca sayısız peygamber göndermesi, bu peygamberlerin kimine Kitap kimine sahifeler verilmesi meselesi üzerinde düÅŸünmek,  bizi insanın unutkan bir varlık olduÄŸuna, peygamberlerin de asli görevinin bu derin unutuÅŸu izale etmek yani hatırlatmak olduÄŸu neticesine götürmektedir. Her peygamber insana neyi, neleri kaybettiÄŸini hatırlatmış ve yitiÄŸinin ne olduÄŸunun bilgisini vermiÅŸtir. Hazreti Muhammed (S.A.V)’den sonra yeni bir peygamber gönderilmemesi ve gönderilmeyecek olması Hazreti Muhammed’in tebliÄŸinin ve kıyamete kadar korunmuÅŸ olan Aziz Kur’an’ın bir peygamberler orduna karşılık geldiÄŸine iÅŸaret etmektedir. KorunmuÅŸ bir kitap, bu kitabın nasıl anlaşılıp yaÅŸanacağını ÅŸahsında tecessüm ettirmiÅŸ bir peygamber ve O’nun tarafından vücut kazandırılmış ve muvaffakiyet kazanmış bir İslam toplumunun varlığı hakkı arayanlar için hiç sönmeyecek bir meÅŸale hüviyetindedir. Bu meÅŸalenin peÅŸi sıra gidenler tarihin hiçbir döneminde eksik olmamıştır, olmayacaktır da.  

Bununla birlikte kendisini İslam’a nisbet etmekle birlikte İslam’ın gerçekte ne olduÄŸu noktasında zaafa düÅŸmüÅŸ, ismiyle müsemma olmaktan uzak yığınların olduÄŸu da tarihsel bir vakıadır.   Mehmet Akif vakıayı ÅŸöyle mısralara dökmüÅŸtür:

Demek İslam’ın ancak namı kalmış Müslümanlarda;

Bu yüzdenmiÅŸ, demek, hüsran-ı milli son zamanlarda.

EÄŸer çiÄŸnenmemek isterlerse seylab-ı eyyama;

Rücu etsinler artık Müslümanlar Sadr-ı  İslam’a. (Safahat hatıralar  sayfa 276)

Özetle;

  • İslamcılık, bu meÅŸaleden uzaklaÅŸmış Müslümanları isimleri ile müsemma  olmaya yapılan çaÄŸrının adıdır.
  • İslamcılık, İslam DüÅŸüncesinin içkin bir çocuÄŸu olup, tarih boyunca devam eden tecdit, ıslah ihya gibi kavramsallaÅŸtırmaların modern zamanlardaki görünümüdür.
  • GerçekliÄŸin baÅŸat vasfının maÄŸlubiyet olduÄŸu bir vasatta, Müslüman kimliklerini muhafaza kaydı ile hezimetten nasıl kurtuluruz derdi ile yanıp tutuÅŸanların İslam’a yaptığı kuvvetli ve etkili vurgudur. 
  • Eve dön, ÅŸarkıya dön, kalbine dön çaÄŸrısıdır.
  • Sıçrayabilmek için ayağını sıkıca basıp kuvvet alabileceÄŸin tek zeminin İslam olduÄŸu haykırışıdır.
  • Bedenlerimizi,  zihinlerimizi, kalbimizi Allah’ın nuru ile meÅŸbu kılma nidasıdır.

          Farklı İslamcılık anlayışları mümkün müdür?

İnsanın olduÄŸu yerde düÅŸünce; düÅŸüncenin olduÄŸu yerde farklılaÅŸma kaçınılmaz olduÄŸu içindir ki tarihsel süreçte pek çok akım, ekol, mezhep, meÅŸrep varlık sahasına çıkmışlardır. Tüm bunlar da yerinde durmamış yeni dallar, filizler vermiÅŸ, yeni oluÅŸumlara yol açmıştır. Nasıl ki tek tip bir Selefilikten,  Sufilikten, İslam Modernizminden, Gelenekçilikten,  Ehl-i Hadisten, Ehl-i Reyden söz edilemezse tek bir İslamcılıktan da söz edilemez, edilmesi de beklenemez.  Örnek vermek gerekirse te’vil konusunda oldukça katı olan ve sadece üç hadis te’vil edip diÄŸer hadisleri zahiri üzere alan Ahmed bin Hanbel’in bu tutumu ile günümüz SelefiliÄŸinin te’vile yaklaşımı arasındaki farkı ya da farklı tarikatların varlığı anlama biçimlerinden zikir yöntemlerine kadar olan farklılıklarını verebiliriz.  Yine NakÅŸibendiliÄŸin Halidiye kolunun Anadolu’da belirgin kollarından İskenderpaÅŸa ile Menzil’i, İsmailaÄŸa ile Işıkçıları bir tutmakta mümkün deÄŸildir. Misaller ilanihaye çoÄŸaltılabilir.  Bu yüzden İslamcılığın da farklı tezahür biçimlerinin bulunması tabidir.

          Bu farklılıkların birbirine zıt hale gelmesi kabul edilebilir mi?

Kendisini İslamcı olarak niteleyen bir akım;  kavmiyetçi söylemlere yönelirse, dini parçalara ayıran yaklaşımları benimserse,  laik, seküler ideolojilerden herhangi birini hedefleri arasına koyarsa, Müslümanlar aleyhine gavurla iÅŸ tutarsa,  lafızla mana arasındaki insicamı bütünü ile bozarsa o akımın İslamcı bir vasfı kalmamış demektir.  Böylesi bir durumun gerçekleÅŸmesi halinde zaten metamorfoza uÄŸrayarak Kafka’nın Gregory Samsa’nın durumuna düÅŸeceÄŸinden onun artık İslamcı olarak nitelendirilmesi mümkün olmayacaktır.

Bununla birlikte İslamcı akımların içerisinde nassı yorumlamada, vurgu noktalarının farklılığında yol yordam, anlama farklılıkları tabiki olacaktır, olmalıdır da.

          2. İslamcılık modernliÄŸin bir sonucu mudur yoksa kadim bir akım mıdır?   

Soruya verilecek cevap, İslamcılığın ModernliÄŸin etkisiyle oluÅŸup oluÅŸmadığı sorusunun da cevabıdır, çünkü İslamcılığı, İslam DüÅŸüncesinden kopuÅŸ olarak nitelemek İslamcılığın modern zamanlarda boy veren türedi bir akım olduÄŸunu söylemek anlamına gelmektedir. İslamcılığı bir kopma olarak görenler olduÄŸu gibi bunun tam aksini savunanlar da bulunmaktadır. İslam Modernizmi ile tecdid, ihya, ıslah hareketlerini özdeÅŸ kılarak İslamcılığı bir bozulma, sapma, hatta bid’at olarak gören İsmail Kara ilk görüÅŸe; (İslam Modernizmi ve Akif’e dair birkaç not/Din ile ModernleÅŸme Arasında sayfa 199 Dergâh Yayınları Ekim 2003), İslamcılığı, İslam’la eÅŸdeÄŸer sayan Hayrettin Karaman ise ikinci görüÅŸe örnek gösterilebilir.

İslamcılığı bir kopma olarak nitelendiren görüÅŸleri ÅŸu açılardan tenkit edebiliriz: Kopma eyleminde bir ana gövde bir de kopan, ana gövdeden ayrılan bir ya da birden fazla parça bulunması zaruri olduÄŸuna göre ana gövdenin ne olduÄŸu, kopmanın hangi durumlarda ve nasıl gerçekleÅŸeceÄŸi gibi hususların açıklığa kavuÅŸması gerekmektedir. Ana gövde ile kastedilen Ehl-i sünnet kavramı yani dinin temel konularını, ‘Usulü’d-din’i, Hazreti Peygamberin anladığı ve benimsediÄŸi tarzda alma ise İslamcıların bu konuda Hazreti Peygamberin otoritesine teslimiyetleri oldukça açıktır.  Ehl-i sünnet’e eÅŸlik eden ‘cemaati’ ise İslamcılar çoÄŸunlukla vahyin ilk muhatapları olan ashabın oluÅŸturduÄŸu cemaat olarak almışlardır. Bu baÄŸlamda İslamcıların dinin asıllarını alma, Hazreti PeygamberliÄŸin sarsılmaz rehberliÄŸine teslim olma ve ilk İslam toplumunun dini hükümleri anlamada öneminin farkında olma meselelerinde ana gövdeden koptuklarını nitelendirmenin ilmi bir karşılığı bulunmamaktadır. Ehl-i sünnet kelamının varlığıdahi İslamcılığın bir kopma olarak nitelendirilmesinin haksızlığını göstermektedir.

Meseleyi anlaşılır kılmak adına baÅŸka sorulara müracaatla yol almaya çalışalım!

  • Ana gövde tek bir ÅŸekilde mi tezahür etmektedir? Yoksa ana gövde pek çok dala vücut vermiÅŸ bir kök mesabesinde midir? Bu soru kendi içinde pek çok alt baÅŸlık üretmektedir. Mesela Sufilik, Selefilik, İşrakilik, MeÅŸÅŸailik, Ehl-i Hadis, Ehl-i Rey vs ana gövde içinde mi, dışında mı deÄŸerlendirilecektir? Bu deÄŸerlendirmeyi kim yapacaktır?
  • Ana gövdenin tamamlanması ne kadar sürmüÅŸtür?

Ana Gövde sadece naslardan mı oluÅŸmalıdır?

Müslümanların tarihsel tecrübesi ana gövdenin oluÅŸumuna ne kadar dahil edilmelidir?

Mütekaddimin ulemadan sonra da ana gövdenin inÅŸa çalışmaları devam etmiÅŸ midir?

  • Genelde sevad-ı azama uymakla birlikte bazı konularda farklı düÅŸünmek ana gövdeye sırt çevirmek midir?
  • İmam Buhari’ye göre imam-ı Azam Ana gövdeden ayrılmış mıdır?
  • 16. Yüzyılda Osmanlı toplumunda yaygın olarak yerleÅŸmiÅŸ olan para vakıflarını binlerce fakir insanın, ulemanın, öÄŸrencinin istifade etmesi sebebi ile onaylayan Kanuni Döneminin meÅŸhur  Åžeyhülislamı yapan Ebussuud Efendi bu çok önemli fetvasıyla bir kopuÅŸu gerçekleÅŸtirmiÅŸ midir? Yoksa para vakıflarının açık bir ÅŸekilde riba olduÄŸu ve ÅŸer’i hükümleri çiÄŸnediÄŸini düÅŸünerek Ebussud Efendiye saldıran Birgivi’nin mi ana gövde ile problemi bulunmaktadır?
  • Vahdet-i Vücud DüÅŸüncesi, Hurufilik, Ebced hesapları, İnsan-ı Kamil DüÅŸüncesi gibi düÅŸünceler bu ana gövde içerisinde kendilerine yer bulmakta mıdır?

Sorular ilanihaye uzatılabileceÄŸi gibi bu soruları verilecek farklı cevaplar da ‘kopma, kopuÅŸ’ nitelendirmesinin kolaylıkla yapılamayacağını göstermesi açısından önemlidir. Kaldı ki herhangi bir düÅŸünce ekolü kendini ana gövde, diÄŸerlerini kopan parça olarak görme hakkına sahipse bu hakka öncelikle Selefi ekolün sahip olması gerekir. Nihayetinde en azından teorik olarak ana gövdenin sadece naslarla kayıtlı olması gerektiÄŸi bu ekol mensuplarınca dile getirilmektedir. Kimbilir belki de asıl mesele ‘kopulduÄŸu iddia edilen tarihten asıl kopmanın o tarihin inÅŸasıyla söz konusu olduÄŸunun çoÄŸu kez unutulmasıdır’ (Lütfi Sunar-İslamcılığı Konumlandırmak Bir baÅŸka Hayata Karşı Cilt 1 sayfa 6* Konya BüyükÅŸehir Belediyesi Kültür Yayınları 2019)   İslamcılığı bir sapma, bozulma olarak görmekle, ebcedin, cifrin, HurufiliÄŸin, BatiniliÄŸin, zayiçenin, astrolojinin aşılmaz önder ÅŸeyh anlayışlarının ve sayılamayacak kadar kök kaynaklarda asılları bulunamayan unsurun dinden kabul edilmesine dair tek kelam edilmemesi de dikkate deÄŸerdir.  Kaldı ki ‘ İslamcılığı modern bir durum olarak niteleyenlerin, miskinliÄŸi, pejmürdeliÄŸi,  tembelliÄŸi, hurafeciliÄŸi,  bidatçılığı, ÅŸerhçiliÄŸi, menkıbeviciliÄŸi hangi dünyanın ürünü olarak nitelendirdikleri merak konusudur.’ (Metin Ünal MengüÅŸoÄŸlu-İslamcılık sözüne lügat aranıyor.  Gelenek ve Modernlik arasında İslamcılık sayfa 45)   Özetle, İslamcılığı bir kopma bir bozulma olarak gören zihniyetin, öz itibari ile geleneÄŸi tümden çöpe atarak Kur’an ve Sünnet üzerinden yeniden bir İslam anlayışı oluÅŸturalım diyen zihniyetten bir farkı bulunmamaktadır.

Olayın bir baÅŸka yönü kopulan ÅŸey’in Gelenek olarak isimlendirilmesi ve GeleneÄŸin karşısına doÄŸrudan Modernitenin yerleÅŸtirilmesi yoluyla bir tür aydınlık karanlık ikilemi yaratımı üzerinden gerçekleÅŸtirilen karartmadır.  BilindiÄŸi üzere kelime anlamı itibari ile Åžimdi anlamına gelen modernliÄŸin kazandığı anlam/anlamlar tarihsel olarak yeni sayılabilecek bir geçmiÅŸe sahiptir. Kaldı ki Modernlik kavramı da farklı görünümlere ve sürekli deÄŸiÅŸken bir yapıya sahiptir. Hakeza Gelenek kavramı da Modern dönemlerde ÅŸimdiki anlamları ile kullanılmaya baÅŸlanan bir kavram olup yine birbirinden farklı görünümlere ve anlam alanlarına sahiptir.  Hal böyleyken iki kavram üzerinden kurulan karşıtlık iliÅŸkisine istinaden İslamcılığı ModernliÄŸin neticesi olarak nitelemenin ilmi bir tarafı bulunmamaktadır.  Tüm bunlara raÄŸmen ‘İslamcılıkla modernlik iliÅŸkisini inceleyen literatürün önemli bir kısmı İslamcılığın ModernliÄŸin ürünü olan bir ideoloji olduÄŸunu ispatlamaya dönük olduÄŸu söylenebilir. (Yasin Aktay/ ModernleÅŸme ve Gelenek BaÄŸlamında Dini Bil ve Otoritenin DönüÅŸümü/Modern Türkiye’de siyasi DüÅŸünce/İslamcılık sayfa 347)

 ‘İslamcılığı bir kopuÅŸ olarak nitelendirmek kimlerin iÅŸine yarar, hangi maksada hizmet eder? Sorusu tahrik edici olmakla birlikte sahici bir cevaba ulaÅŸabilmek adına mutlaka ceveplanmalıdır. Bize göre son yüzyıllarda Batıya karşı gerçekleÅŸtirilen en esaslı meydan okumanın İslamcı olarak bilinen İslami hareketlerden veya ulemadan gelmiÅŸ olması vakıası dikkate alındığında İslamcılığın ModernliÄŸin bir hasılası olduÄŸunu söylemekle elde edilecek ÅŸey, Müslümanların kendilerine ait özgün bir söylem üretemeyeceklerinden baÅŸka bir anlama gelmemektedir.  ModernliÄŸe yenilemez, aşılamaz bir güç vehmeden bu söylemle aslında yeniden tahkim edilen ÅŸey ModernliÄŸin yine kendisinden baÅŸka bir ÅŸey olmamaktadır. Kaldı ki İslamcılığın modernlikle bir hesabının olduÄŸu düÅŸüncesi bu denklemde nereye oturmaktadır ve İslamcılığa yönelik birçok Modernist eleÅŸtirinin İslamcılığı bir gericilik bir geleneksel olana dönüÅŸ hareketi olarak nitelemesi nasıl mümkün olabilmektedir. (Aktay. A.g.e sayfa 349)

Soruya verdiÄŸimiz cevabı Alev Erkiletten bir alıntı ile sonlandıralım. ‘İslamcılık Türköne’nin, Kara’nın ve benzer düÅŸüncedeki diÄŸer yazarların iddia ettiÄŸi üzere “ Batı’nın ortaya attığı sorulara ve kabul ettirdiÄŸi evrensel deÄŸerlere yine Batı’nın verdiÄŸi cevaplar doÄŸrultusunda İslam’ın düÅŸünce mirasından cevaplar getirme” çabası olmayıp, İslam’ın ideolojik deÄŸer ve hükümleri olarak adlandırabileceÄŸimiz toplumsal yaÅŸama dair düzenlemeleri içeren hükümlerin toplumsal yapıdan uzaklaÅŸtırıldığı ya da tehdit altına girdiÄŸi tüm zamanlar ve mekânlarda ortaya çıkmış meÅŸruiyet krizlerine cevap arayan düÅŸünce ve eylemler bütünüdür. Bu nedenle modern dönemde ortaya çıkmış nev-zuhur ve iddia edildiÄŸi üzere Batılı modernleÅŸtirici bir akım olmayıp, tam tersine modernlik öncesi ve sonrasında Müslüman toplumların karşılaÅŸtığı tüm meydan okumalarla baÅŸa çıkabilmenin yollarını arayan hem eski hem yeni bir düÅŸünce çizgisidir. (Alev Erkilet-Mazlum doÄŸu’nun MaÄŸdur çocukları)

          3. İslamcılar yerel otoriteler ve küresel hegemonya/emperyalizm karşısında nasıl bir tutum takınıyorlar?  

İslamcı düÅŸüncenin yüz akı olan Hamas’ın Küresel sisteme karşı gösterdiÄŸi muazzam direniÅŸ gözlerimizin önünde gerçekleÅŸmektedir. Hiçbir beÅŸeri ideolojiye angaje olmadan,  mutlak surette Allah’a güvenip yaslanarak ve ellerinden gelen her ÅŸeyi ortaya koyarak direnen Gazze halkı,  Bedrin aslanlarının bugünkü görünümleridir.  20. Yüzyıldaki en etkili İslamcı hareket olan Müslüman KardeÅŸlerin Hasan El Benna’nın ÅŸehit edilmesi ile baÅŸlayıp bugüne kadar gelen 75 yıllık süreçte tüm tazyik, hapiÅŸ, iÅŸkence ve idamlara raÄŸmen varlığını sürdürüyor olması yine ayrıca ele alınmalıdır. Küresel sistem tarafından darbe ile Mursi’nin devrilmesi, İhvanın yiÄŸit direniÅŸi ve verilen binlerce ÅŸehit İslamcılığın aslında bir direniÅŸ hattı olduÄŸunu da göstermektedir.  Bu baÄŸlamda Hamas’ın İslami direniÅŸ hareketinin kısaltılması olduÄŸunu tekrar hatırlatmakta fayda olduÄŸunu düÅŸünüyorum.

 Küresel emperyalizm tarafından desteklendiÄŸi hiçbir ÅŸüpheye yer bırakmayacak kadar açık olan 15 Temmuz darbe giriÅŸimi esnasında Ülkemiz İslamcıların bütünü ile ilk saatlerden itibaren her türlü bedeli göze alarak meydanları doldurmaları meselenin bir baÅŸka boyutudur. Ak partinin İslamcı olup olmadığı tartışmasından tamamen uzak olarak İslamcılar oyunu görmüÅŸler ve seçilmiÅŸ olanın arkasında durmuÅŸlardır.

Bugün pek çok İslam coÄŸrafyasında İslamcılar Batılı sömürge valilerinin gördüÄŸü iÅŸi üstlenen yerel yöneticiler tarafından sindirme operasyonlarına uÄŸramaktadır. İslamcıların önü bir yanda light İslam, liberal islam gibi söylemlerle, diÄŸer yandan tekfirci yapılanmaların önünün açılmasıyla kesilmeye çalışılmaktadır.

Sorunun bir baÅŸka boyutu ise doÄŸrudan küresel güçlerin iÅŸ tutma biçimlerinin bilinip bilinmemesi ile ilgilidir. Her ne kadar İslamcılar bu konuda sair yöneliÅŸlere göre daha iyi durumda olsalar da henüz yeterli deÄŸildirler.  Küresel sistemin kuruluÅŸunun, iÅŸleme ve iÅŸ tutma biçimlerinin iyi kavranılması gerekmektedir.

          4. İslamcılık ve medeniyet tasavvuru arasında nasıl bir iliÅŸki vardır?

“Medeniyet konfordur Molla. Konforda Londra helalarıdır.” Mithat Cemal Kuntay, Üç İstanbul romanında İslami her deÄŸere cephe alan doktor Haldun’a bu sözleri söylettirir. Muhafazakâr düÅŸünce arasında oldukça yaygın olan Refah toplumu söylemi de aslında medeniyeti konfora indirgeyen anlayışın bir uzantısıdır. Batılı Türk aydınının genel olarak medeniyet tasavvurunu veren bu anlayışla müslümanların medeniyet tasavvuru arasında oldukça derin bir ayrışmanın olması kaçınılmazdır.

Malik bin Nebi’nin vukufla iÅŸaret ettiÄŸi üzere İslam medeniyet deÄŸil, gökten inen bir vahiydir. Medeniyeti tesis edecek olan ilahi deÄŸerlerden aldığı ilhamı zaman ve mekân koordinatları dâhilinde hayata geçirecek olan Müslümanlardır. Açacak olursak;  Vahyi anlayacak, yaÅŸayacak ve içinde bulunduÄŸu vasatın karşısına çıkardığı meselelere vahiy kaynaklı çözümler üretecek olan Müslüman Allah tarafından kendisine verilen akıl melekesini en yüksek performans dâhilinde kullanmak mecburiyetindedir.  Medeniyeti ortaya çıkaracakta bu performansın niteliÄŸidir. Müslümanlar bu performansı gösterdiklerinde büyük bir medeniyet inÅŸa etmiÅŸlerdir.  Hakkını veremediklerinde ise kurulan medeniyet çatırdamaya baÅŸlamış ve yıkılmıştır.

İslamcılık insani performansın üst düzey kullanımına dikkat çekmekle aslında bir medeniyeti yeniden inÅŸasına da vurgu yapmaktadır. BaÅŸta da belirttiÄŸimiz gibi medeniyet tasavvuru asla konfor ve refah hedefi üzerine bina edilmemeli, ,insanın kendisini gerçekleÅŸtirmesinin önünü açacak bir tasavvur inÅŸa edilmelidir. Tanrı, kâinat ve insan tasavvurlarının sahici bir biçimde oluÅŸturulması bu yolun olmazsa olmaz ilk adımıdır. Bunun için de evvela bakışlarımızı köklerimize ve İslam DüÅŸüncesine yöneltmemiz,  Babanzade’nin deyimiyle kadim olanı yeniden keÅŸfetmemiz gerekmektedir.

Son olarak ÅŸehit Seyyid kutup ve Malik bin Nebi’nin medeniyet üzerine gerçekleÅŸtirdikleri tartışmaya dikkat çekmek isterim.

          5. Ä°slamcıların düÅŸünce, kültür ve sanat dünyasına katkıları nelerdir?

Bilhassa akademik camiada İslamcıların üretimlerini küçümseyen söylemlerin belli aralıklarla dillendirildiÄŸi tespiti ile söze baÅŸlayarak ÅŸu soruyu soralım:  İslamcılık noktasında bu tarz eleÅŸtirilerde bulunanların mensup oldukları yapıların, düÅŸünce sistemlerinin,  ÇaÄŸdaÅŸ İslam DüÅŸüncesine katkısı nedir? Bu soruya müÅŸahhas, sahici cevaplar henüz verilmedi. Belki de verilemedi.

Mehmet Akif’in Safahat’ı, Necip Fazıl’ın Çile’si, Sezai Karakoç’un Gün DoÄŸmadan’ı İsmet Özel’in Erbain’i gibi yüz akı ÅŸiir hazineleri dönem İslamcıları tarafından yazılmışlardır. Bilhassa erken dönem İslamcılığının edebiyatla iliÅŸkisi oldukça yakındır.  Mavera, Edebiyat, DiriliÅŸ, Büyük DoÄŸu gibi önde gelen pek çok dergi edebi bir zemine yaslanmıştır.  Rasim Özdenören gibi, Cahit ZarifoÄŸlu gibi hikâyenin, romanın dev isimleri bu dergilerde yetiÅŸmiÅŸtir.

Said Halim PaÅŸa’nın Burhanlarından, Elmalılı Hamdi Yazırın tefsirine, Babanzade’nin Tecrid-i sarih tercümesinden  Ä°smet Özel’in Üç Meselesine, Sezai Karakoç’un nesirlerinden, Akif Emre’nin yazılarına kadar ufuk açıcı pek çok eser yine İslamcılar tarafından üretilmiÅŸtir. İslamcıların üretimleri konusunda müphem cümleler kuranlar Sırat-ı Müstakimden baÅŸlayarak günümüze gelen süreçte çıkartılan İslamcı dergileri ÅŸöyle bir karıştırırlarsa ne dediÄŸimi çok iyi anlayacaklardır.

ÇaÄŸdaÅŸ İslam DüÅŸüncesinin tüm eserleri yine İslamcılar tarafından tercüme edilmiÅŸtir. Åžimdilerde bazıları tarafından bu durum hayret edilecek bir ÅŸekilde İslamcıların ayıb hanesine yazılmaktadır.

İslam Dünyasına baktığımızda ise Yirminci Yüzyılın en çok okunan eserlerinin başında gelen Yoldaki İşaretler, Dört terim gibi kitaplar İslamcılar tarafından telif edilmiÅŸtir.

          6. Ä°slamcılık düÅŸüncesi küreselleÅŸen dünyada etkin ve kurtuluÅŸ reçetesi olabilecek bir fırsatı yakalayabilir mi? YaÅŸadığımız bu iki binli yıllarda hangi temel zafiyetleri göstermektedir ve bunlardan nasıl kurtulabilir?

İslamcılık, İslam düÅŸüncesinin yeniden üretimini savunmakla gelenekçilerden bu üretimin ilhamını modern deÄŸerler dizisine deÄŸil vahye ve İslam DüÅŸünce mirasına dayandırmakla İslam Modernistlerinden ayrışmaktadır. Yukarıda kabaca verdiÄŸimiz bu hususiyet İslamcılığın bizatihi gerilimi yüksek bir alanda yer almasına yol açmaktadır. Bir baÅŸka deyimle İslamcılık uç beyliÄŸi konumundadır, tehlikelere alabildiÄŸine açıktır, fakat geniÅŸleme ve derinleÅŸme ancak bu açıklıkla mümkün olabilmektedir. Zaaf alanlarını kudret alanlarına dönüÅŸtürebildiÄŸi nispette İslamcılık tarihe yön verebilecektir.

İslamcılığın zafiyet noktaları bölgelere göre deÄŸiÅŸiklik göstermekle birlikte yaÅŸadığımız coÄŸrafya özelinde cevaplarsak, İslamcılığı bekleyen görünür tehlikelerin ÅŸunlar olduÄŸunu söyleyebiliriz.

  • İslami Hareketlerle bağı koparan bireysel din anlayışı
  • MuhafazakarlaÅŸarak dönüÅŸmek
  • SelefileÅŸerek dönüÅŸmek
  • Modernist islam Anlayışı
  • Karamsarlık

          7. Ä°slamcılığın etkin olduÄŸu ve olamadığı alanlar nelerdir?

İslami olan her ÅŸeyin yok edilmeye çalışıldığı dönemin Müslümanların ufuklarının daralmasına yol açtığı, dinin folklorik, milli bir özellik olarak anlaşıldığı günlerde İslamcılık düÅŸüncesi dinin ne olduÄŸu konusunda Müslümanların zihinlerinin sarahate kavuÅŸması noktasında rehberlik etmiÅŸtir. Sair coÄŸrafyalardaki Müslümanlarla kardeÅŸ olduÄŸumuzu, bir bütünün parçaları olduÄŸumuzu, ulus devlet sınırlarıyla kalbimin ve zihnimizin mahkûm olmadığı gerçeÄŸi yine İslamcılıkla tekrar unutulmaya bırakıldığı yerden kaldırılarak hayata döndürülmüÅŸtür. İslam’ın bir bütün olduÄŸu, hayata seslendiÄŸi, Müslüman olmanın bir kuru tanrı inancına sahip olmaktan çok daha fazlasını içerdiÄŸi hususları yine İslamcılar tarafından gündeme tekrar sokulmuÅŸtur.

İslamcılık DüÅŸüncesi, Türkiye’de İslami deÄŸerleri savunan bir partinin ve bu parti zemininde ÅŸekillenen yapılanmanın önünü açmıştır. Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah Partisi çizgisi üzerinde İslamcıların siyasete dair görüÅŸlerinin etkisi sanıldığından çok daha fazladır. Bu partilerle müslümanlar, Demokrat Parti, Adalet Partisi ve devamı olan partilerle iÅŸ tutmayı bırakmışlar ve kendi görüÅŸlerini mümkün olduÄŸu kadarı ile sistem içerisinde ifade etmiÅŸlerdir.  Bu açıdan Türkiye’nin siyasal tarihinde İslamcıların altmışlı yıllardan sonra etkin olduklarını belli kayıtlara söylemek mümkündür.

İslamcılık DüÅŸüncesinin toplumun takva ekseninde dönüÅŸtürülmesi noktasında etkin olmadığını düÅŸünmekle beraber bir damarın muhafazası ve devamını saÄŸlaması haysiyetiyle oldukça önemli bir yere sahip olduÄŸunu düÅŸünmekteyim.

İslamcılığın baÅŸta sinema ve tiyatro olmak üzere görsel sanatlarda ,yine musiki alanında zayıf kaldığını da yarıca belirtmek gerekmektedir.

          8. Ä°slamcıların ortak özellikleri nelerdir? Bu ortak noktalar üzerinden bir imkân/fırsat oluÅŸturulabilir mi?

İslamcıların asla vazgeçilemeyecek ortak özelliklerini ÅŸöyle sıralayabiliriz:

  • Her Müslümanı kardeÅŸi bilen, ümmete dair derin ÅŸuur.
  • Allah’tan ve bizler için seçtiÄŸi dinden emin olma.
  • İslam DüÅŸüncesinin mahiyetini kavrama ve düÅŸünce ile İslam arasındaki irtibattaki farkındalık
  • SömürgeciliÄŸe karşı mücadele
  • İslam’ı parçalara ayıran her türlü yaklaşıma karşı durma
  • Ezoterik, batıni yorumların ilahi hükümleri alt üst etmesine karşı duyarlılık gösterme.
  • İlm-i halin bilgisine sahip olma.

İslamcılığın imkânı tam olarak sahip olduÄŸu bu vasıflardan vücut bulmaktadır.

          9. Ä°slamcılara yöneltilen baÅŸlıca ithamlar nelerdir? 

  • İslamcılık zaman içinde dini anlamada yaÅŸanan problemli alanlara sıklıkla iÅŸaret etmiÅŸ ve mevcut sorunların çözümü için ana kaynaklara tekrar tekrar bakma söylemini dile getirmiÅŸtir. İslamcılık mazide yaÅŸamış ulemanın içinde yaÅŸadıkları dönemin sorunlarına buldukları bazı çözümlerin modern dünyada artık sorunları çözmediÄŸine ve yine İslam’ın temel kaynaklarından alınan ilhamla yeni çözümlerin üretilmesi gerektiÄŸini üzerinde durmuÅŸtur. Temel kaynaklar vurgusu ile İslamcılığın Selefi bir mahiyete sahip olduÄŸu ileri sürülmüÅŸtür.
  • İslamcıların ilmihal gereÄŸi modern durumlara ve problemlere iÅŸaret etmesi sebebi ile İslamcılığın modern bir hareket olduÄŸu ya da ModernliÄŸin neticesi olduÄŸu da ileri sürülmüÅŸtür.
  • Dini anlamanın metinleri sadece lafzi okumaya tabi tutmakla mümkün olmadığına vurgu yapmaları İslam ModernistliÄŸi ile itham edilmelerine de yol açmıştır. 
  • İslamcılığı Batı Karşısında bir duruÅŸ olması onun reaksiyoner olarak gösterilmesine sebeb olmuÅŸtur.
  • Eklektizm suçlaması.

İthamları uzatabiliriz. İthamların bir kısmı konuya hâkim olmamaktan ya da bazı İslamcı düÅŸünürlerin, düÅŸüncelerinin genellenmesinden kaynaklanmaktadır. Abduh’un kimi mucizeleri yorumlayış biçiminden hareket edilerek bu düÅŸüncelerin İslamcılığın tümüne mal edilmesinde olduÄŸu gibi. Kimi ithamlar sapla samanı birbirinden ayırt edemeyen sathi bakışlardan neÅŸet etmektedir. Kaynaklara dönüÅŸ söylemi sebebi ile İslamcılığın aynı anda hem Selefilik hem İslam Modernizmi ile itham edilmesi gibi.  İthamların tehlikeli olanları ise bilhassa manipülasyon içerenleridir.

          10. Post-İslamcılık tartışmaları hakkında neler dersiniz?

Herhangi bir beÅŸeri ideolojinin toplumda yaygınlaÅŸması için iktidarı ve gücünü her türlü kullanabilir, basına mutlak sansür uygulayabilir, yargısız infazlar gerçekleÅŸtirebilir, tiyatroyu andıran mahkemeler, iÅŸkence merkezleri oluÅŸturabilir bunlar da yetmezse belli aralıklarla darbeler yapabilirsiniz. Seküler, laik bir ideolojinin tahkimi adına tüm bunları gerçekleÅŸtirmek meÅŸrudur. Kemalizm adına bu meÅŸrudur, Marksizm adına bu meÅŸrudur, Amerika’nın İsrail’in, İngiltere’nin Fransa’nın adına tüm bu eylemleri yapmak meÅŸrudur. MeÅŸru olmayan ÅŸey Müslümanların yerli/yabancı sömürgecilerden kurtulma, kanlarını emen vampirleri def etme yolunda gösterdiÄŸi kararlılıktır.

Post İslamcılık tartışmalarının aslı esası yukarıdaki paragrafta yer almakta ve özetle ÅŸunlar söylenmektedir: Siz kimsiniz ki küresel sisteme kafa tutma cesaretini kendinizde buluyorsunuz. Sizleri böcek gibi ezeriz. Haddinizi bilin, izin verdiÄŸimiz yerlerde izin verdiÄŸimiz ÅŸekilde yaÅŸayıp gidin…

İslamcılar içerisinde maÄŸlubiyetin getirdiÄŸi ruh hali ile asli deÄŸerlerini bırakanlar olduÄŸu gibi, siyasi konjonktürü dikkate alarak vurgu noktalarını deÄŸiÅŸtirenler de bulunmaktadır. Post İslamcılık tartışmaları genellikle bu iki vasfı taşıyanlar tarafından dile getirilse de kavramın kimler tarafından ve hangi amaçlarla dile getirildiÄŸi dahası bu kadar yaygınlık kazanmasını saÄŸlayan enstrümanların niteliÄŸi üzerinde dikkatle düÅŸünülmelidir. Kavramın mucidi Asaf Bayat orijinal ÅŸekli ile kullanıldığında Post-İslamcılığın sadece İran Cumhuriyet gerçekliÄŸine uygun olduÄŸunu ve diÄŸer toplumlarla uyuÅŸmadığını fakat kavramın özündeki ruhun İslam’ın içeriden ve dışarıdan yaÅŸadığı dönüÅŸüme iÅŸaret ettiÄŸini, o günden bu yana Avrupadan ve farklı ülkelerdeki gözlemcilerin kavramın militan İslamcıların tavırlarındaki ve stratejilerindeki genel deÄŸiÅŸime referansla kullanıldığını belirtse de (Post –İslamcılık, Asef Bayat, Litera yayıncılık sayfa 26) aslında söylenmek ve yapılmak istenen ÅŸey açık biçimde dinin sekülerleÅŸtirilmesi ve Müslüman halkların tüm direnç noktalarının böylelikle imhasıdır.

          11. Aksa Tufanı’nın İslamcılık üzerindeki etkileri hakkında neler düÅŸünüyorsunuz?

Bir önceki soru ile baÄŸlantı olarak ÅŸunlar söyleyebiliriz. Müslümanlar yozlaÅŸarak uzlaÅŸmanın bir diÄŸer adı Post- İslamcılık tarzı yaklaşımlardan uzak durup Nebevi ilkelerden ilhamla yollarına devam etmelidir. Aksa Tufanı bu açıdan aslında bildiÄŸimiz(biliyoruz çünkü Kur’an okuyoruz) fakat yoÄŸun sıkışmışlığın verdiÄŸi ruh haliyle unuttuÄŸumuz asli deÄŸerlerimizi bizlere tekrar hatırlatmıştır.  Hayat, iman ve cihaddır, Müslüman dinini pazarlık masasına asla yatırmaz,  köle olarak yaÅŸamaktansa direnerek ölmek gerekmektedir.

Yorum Yapın