İslamcılık ve medeniyet tasavvuru arasında nasıl bir iliÅŸki vardır? İslamcıların ortak özellikleri nelerdir? İslamcılık düÅŸüncesi küreselleÅŸen dünyada etkin ve kurtuluÅŸ reçetesi olabilecek bir fırsat yakalayabilir mi? İslam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslamcılık" dosyasında Doç. Dr. Muhammed Hüseyin Mercan'a sorduk.
1. İslamcılık tanımınız nedir? Farklı İslamcılık anlayışları mümkün müdür? Bu farklılıkların birbirine zıt hale gelmesi kabul edilebilir mi?
İslamcılık, öncelikle siyasal bir düzen tasavvurudur. Reaksiyoner, dışlayıcı ve indirgemeci bir yaklaşımdan ziyade İslamcılık kuÅŸatıcı, içe alıcı ve tedrici bir dönüÅŸüm stratejisini takip eden bir düÅŸünce sistematiÄŸidir.
İslamcılığa dair yapılan tanımlar ya da mahiyeti hususundaki yaklaşımların genel itibarıyla görmezden geldiÄŸi ya da dikkate almadığı husus tam olarak bu siyasal düzen meselesidir. İslamcılık ana akım literatürde çoÄŸunlukla devlet yönetimi ele geçirmek fikriyle iliÅŸkilendirildiÄŸinden ortaya indirgemeci bir okuma biçimi çıkmaktadır. Siyaset ve siyasal arasında saÄŸlıklı bir ayrım yapmaksızın İslamcılık hususunda bir fikir ortaya atmak, tam olarak bu indirgemeci yaklaşımla paralel zeminde düÅŸünmek anlamına gelmektedir.
İslamcılığın doÄŸru anlaşılmasında anahtar vazifesi gören saik, Avrupa-merkezci siyasal düzene alternatif sunma iddiasıdır. Bugüne kadar İslamcılık yaklaşımlarında sömürge karşıtlığı, İslam dünyasının geri kalmışlığına dair çözüm arama çabaları gibi aslında Avrupa-merkezci siyasal tasavvurun dairesi içinde yer alan baÅŸlıklar etrafında tartışmalar süregelmiÅŸtir. Bu eksende geliÅŸen düÅŸünce tarzı, İslamcılığın özgün bir form yakalamasına engel teÅŸkil ettiÄŸi gibi aynı zamanda kendini İslamcı olarak tanımlayanların da yeni bir öznellik inÅŸa etmesine imkân tanımamıştır. Bu minvalde İslamcılık, Vestfalya düzenine karşı alternatif bir paradigma sunma potansiyelini bünyesinde barındıran bir siyasal düÅŸünce biçimidir.
Alternatif bir dünya düzeni perspektifini merkezine almayan bir İslamcılık tanımının açıkçası doÄŸru, yerinde ve yeterli olmayacağını belirtmek gerekir. Buradan hareketle, İslamcılığın tanımlanmasında dikkate alınması gereken kriterler ÅŸu ÅŸekildedir: a) Konjonktürel olmayan dost-düÅŸman ayrımı net biçimde yapılması, b) Avrupa-merkezci siyasallığın varoluÅŸsal bir zeminde sorgulanarak yeni düzen tasavvurunun imkânın odaklanılması ve c) meÅŸruiyetinin kendi toplumsal ve siyasal gerçekliÄŸine dayanması.
Toplumsal ve siyasal gerçeklikten mülhem bir meÅŸruiyetle inÅŸa edilen düzen tasavvuru merkeze alındığında, İslamcılığa dair farklılıklar esasa yönelik olmayacaktır. CoÄŸrafyanın, toplumsal yapının ya da siyasal kültürün özelliklerine göre tezahür eden deÄŸiÅŸikliklerin tolere edilmesi gayet mümkündür ve aynı zamanda bir zenginlik vesilesidir. Bu nedenle de İslamcılığa dair bir çatışma hususu ortaya çıkma ihtimali söz konusu deÄŸildir. ÖrneÄŸin İslamcılığı somut biçimde temsil eden ana akım yapılardan Millî GörüÅŸ, Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilatı ve Cemaat-i İslami arasında yapısal bir ayrışmanın veyahut çatışmanın bulunmaması, bu hareketlerde düzen tasavvurunun merkezi bir yer iÅŸgal etmesinden kaynaklanmaktadır. Lakin düzen tasavvurunun bizatihi kendisi sorunlu olduÄŸunda ya da toplumsal meÅŸruiyeti bulunmadığında bu tarz bir İslamcılık fikrinin ya da bu fikri temsil eden hareketlerin, İslamcılık düÅŸüncesi ve geleneÄŸi ile çatışma yaÅŸaması da kaçınılmaz bir durumdur.
2. İslamcılık modernliğin bir sonucu mudur yoksa kadim bir akım mıdır?
İslamcılık kadim düÅŸünceden neÅŸet eden ama ulus-devlet merkezli dünya düzeninin baÄŸlamında tezahür ettiÄŸi için de modern bir karaktere sahiptir. İslamcılık ve modernlik ya da İslamcılık ve gelenek arasındaki irtibat, biraz da İslamcılığın nasıl tanımlandığı üzerinden ÅŸekillenebilecek bir husustur. Sahih bir okuma çerçevesinde geliÅŸen siyasal düzen tasavvuru, bir sürekliliÄŸin yansıması olduÄŸundan İslamcılığı modernliÄŸe hapsetmek doÄŸru olamaz. Halife misyonuna sahip insanın, yaratılış gayesi çerçevesinde kurmakla mükellef olduÄŸu düzene dair bir çerçeve sunan İslamcılık, bu yönüyle ancak ve ancak gelenekten bir baÅŸka deyiÅŸle hikmet penceresinden beslendiÄŸi müddetçe orijinalliÄŸini koruyabilecek, yeni bir öznellik inÅŸa etmeyi baÅŸaracak ve modernliÄŸin kıskacında kurtulma imkanını yakalayacaktır. GeleneÄŸi reddeden, hikmet baÄŸlamını dikkate almayan bir İslamcılık, modernlikle gireceÄŸi mücadeleyi kazanamayacağından bu artık İslamcılıktan ziyade İslami kavramları öne çıkaran bir akıma dönüÅŸmesini beraberinde getirecektir.
3. İslamcılar yerel otoriteler ve küresel hegemonya/emperyalizm karşısında nasıl bir tutum takınıyorlar?
İslamcılar çoÄŸunlukla küresel sistemin aktörlerine direnmelerine raÄŸmen küresel sistemin bizatihi kendisini sorunsallaÅŸtırma konusunda zafiyet göstermektedirler. Bu da ister istemez İslamcı eÅŸittir muhalif ya da İslamcılık otoriteyle sorunu olması gereken düÅŸünce biçimidir gibi bir algıyı pekiÅŸtirmektedir. Halbuki İslamcılık, küresel düzene alternatif sunmaya çalıştığından aktörle kurulan temas aslında ikincil bir meseledir. Bu çerçevede İslamcıların yerel ya da küresel alanda takındıkların tavırda siyaset kadar siyasalın alanıyla da ilgilenmesi ve ürettikleri söylem ve stratejileri bu baÄŸlamı dikkate alarak geliÅŸtirmeleri gerekmektedir.
4. İslamcılık ve medeniyet tasavvuru arasında nasıl bir ilişki vardır?
İslamcılık ve İslam’ın medeniyet tasavvuru arasında organik ve içkin bir iliÅŸki bulunmak zorundadır. İslam’ın medeniyet kodlarından beslenmeyen İslamcılık, ancak suni bir düÅŸünce ortaya koyabilir. Bunun yanında İslamcılık Avrupa-merkezci siyasal düzene alternatif sunma iddiasından ötürü, bu düzenin kurucu unsuru Batı medeniyetini de sorunsallaÅŸtırmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Batı medeniyetinin toptan reddinden ziyade o medeniyetin çıktılarının İslami bir düzen tasavvuru üzerinden ele alınması gerekliliÄŸidir.
5. İslamcılıların düÅŸünce, kültür ve sanat dünyasına katkıları nelerdir?
İslamcılık litaretürü ve düÅŸüncesi, Müslüman dünyada çoÄŸunlukla entelektüel ve edebiyatçılar üzerinden geliÅŸtiÄŸi için kültür, sanat ve düÅŸünce alanlarında İslamcıların oynadığı rol ÅŸüphesiz yadsınamayacak bir husustur. Bununla birlikte İslamcılık düÅŸüncesinin siyasal alandan daha çok entelektüel alana kayması, İslamcılığın da potansiyelini sınırlandırmaktadır. SoÄŸuk SavaÅŸ Dönemi, İslamcılığın geliÅŸiminde özel bir yere sahiptir. Küresel siyasette kapitalist Batı bloÄŸu ile sosyalist blok arasındaki gerilim, İslam dünyasında özgün fikirlerin neÅŸet etmesine olanak tanıdı. Siyasal alanda temsilin sınırlı oluÅŸu, İslamcıların fikirlerini yaymak için kültürel alanı seçmesine yol açarken aynı zamanda bu durum İslamcıların siyasal alanla sonraki yıllarda saÄŸlıklı bir iliÅŸki kuramamasına da yol açtı. Özellikle Türkiye’de İslamcı bir çok düÅŸünürün ülkenin ana akım ve belki de tek İslami hareketi kabul edilebilecek Millî GörüÅŸ ile yaÅŸadığı sorunlar aslında İslamcıların alıştıkları kodlarla ilgilidir. SoÄŸuk savaÅŸ koÅŸullarında önemli bir iÅŸlev görse de zamanın ruhunun deÄŸiÅŸmesiyle artık entelektüel alanda aynı tesiri bırakacak İslamcı bir düÅŸüncenin geliÅŸ/e/mediÄŸi de aÅŸikardır. Bu nedenle, İslamcı düÅŸünürlerin kültürel, entelektüel alandaki üretimlerinin romantik bir karakterden ziyade siyasal gerçeklikle uyumlu bir zeminde ilerlemesi elzemdir. Aksi takdirde, İslamcılar gerçekleÅŸtirilebilir bir siyasal düzen tasavvurundan yoksun kalarak kültürel alanda özgün bir çıktı ortaya koyamayacaklardır.
6. İslamcılık düÅŸüncesi küreselleÅŸen dünyada etkin ve kurtuluÅŸ reçetesi olabilecek bir fırsat yakalayabilir mi? YaÅŸadığımız bu iki binli yıllarda hangi temel zaafiyetleri göstermekte ve bunlardan nasıl kurtulabilir?
İslamcılık düÅŸüncesi, Avrupa-merkezci siyasal düzene alternatif sunabilecek potansiyele sahip en güçlü adaydır. Bu nedenle deÄŸiÅŸen dünya siyaseti ve sistemik kodlarda, İslamcılık için ciddi fırsatlar bulunmaktadır. Bu fırsatlardan yararlanabilmek için öncelikle İslamcıların siyaset alanında varlık gösterirken hangi sabiteleri muhafaza edeceklerini doÄŸru belirlemeleri gerekmektedir. 11 Eylül saldırılarının ardından İslam dünyasına karşı açılan yeni savaÅŸ ve kullanılan argümanlar, İslamcıların büyük bir meydan okumayla yüzleÅŸmesine yol açtı. Bu süreçte radikal oluÅŸumların İslamcılıkla iliÅŸkilendirilmesine dair İslamcılığın deforme edilmesine kapı araladı. Ayrıca siyasal alandaki bazı deÄŸiÅŸimler de İslamcıların siyasaldan ziyade siyasetin imkanlarını kullanmaya baÅŸlamasıyla sonuçlandı. Bugün İslamcıların gösterdiÄŸi temel zaafiyetler siyaset ve siyasal alanında doÄŸru bir iliÅŸki kuramaması ve düÅŸünme biçiminin seküler bir zaviyeden gerçekleÅŸmesidir.
7. İslamcılığın etkin olduğu ve olamadığı alanlar nelerdir?
İslamcılığı kompartımanlaÅŸtırmak mümkün deÄŸildir. Bütüncül bir düzen tasavvuru sunduÄŸu için, İslamcılığın tüm alanları ihata etmesi varoluÅŸsal bir zorunluluktur. Bu soruyu İslamcılığın etkin olup olmadığı alanlardan ziyade İslamcıların etkin olup olmadığı alanlar ÅŸeklinde yeniden kurgulamak yerinde olacaktır. İslamcılar zemininde meseleye baktığımızda ise zamanın ruhuna uygun bir tavrın benimsenmesinde yaÅŸanan zorluklar nedeniyle etkin olunan alanlar kısmında da ciddi sorunlar bulunduÄŸu görülmektedir. Bu soruyu daha pratik bir zeminde deÄŸerlendirecek olursak İslamcıların sivil toplum alanında özellikle de insani yardım konusunda etkin bir rol üstlendiÄŸi aÅŸikardır. Bunun dışında kalan alanlarda ise kolektif bir çerçevede etkin olunan bir alandan bahsetmek açıkçası zordur.
8. İslamcıların ortak özellikleri nelerdir? Bu ortak noktalar üzerinden bir imkân/fırsat oluÅŸturulabilir mi?
Bana göre İslamcıların ana ortak özelliÄŸinin gelenekten ve hikmetten beslenen sahih bir okuma ve gerçeklik üzerine bina edilen siyasal düzen tasavvuruna sahip olması gerekir. Bunun dışındaki hususlar coÄŸrafyaya, kültüre, ekonomik koÅŸullara ve toplumsal alışkanlıklara göre deÄŸiÅŸkenlik gösterebilir. Bu tasavvur çerçevesinde geliÅŸen ortaklık zaten romantik olmayan bir ümmet perspektifini de saÄŸlayacaktır. Aşırıya kaçmamak, dengeli olmak, kompartımanlaÅŸtırmamak, kucaklayıcı bir ÅŸekilde davranmak İslamcıların mezkûr düzen tasavvuruyla iliÅŸkili özellikleridir.
9. İslamcılara yöneltilen baÅŸlıca ithamlar nelerdir?
İslamcılara yönelik farklı biçimlerde ithamlar söz konusudur. Terörizm ve radikalleÅŸme gibi ithamlar yanında İslamcıların iktidarla kurduÄŸu iliÅŸki üzerinden yürütülen ve baÄŸlamından kopuk bir tartışma da sürüp gitmektedir. İslamcıların dönüÅŸtüÄŸü tezinin mütemadiyen dillendirildiÄŸi ya da neredeyse her dindarın İslamcı olarak zikredildiÄŸi oldukça garip bir ortam son yıllarda oluÅŸmuÅŸ durumdadır. Bu tarz ithamların tamamını İslamcılığın ana potansiyelini ve önemini azaltmaya yönelik giriÅŸimler olarak deÄŸerlendirmek yerinde olacaktır. Radikal yapıların meÅŸruiyet sorunu olduÄŸundan İslamcılığı zaten tartışmalıdır. Alternatif bir düzen tasavvurunu benimsemeyen birini de İslamcı ÅŸeklinde deÄŸerlendirmek doÄŸru olmayacaktır. Bu nedenle ithamların aslında İslamcı olmayanlar üzerinden İslamcılığı hedef aldığı açıkça görülmektedir.
10. Post-İslamcılık tartışmaları hakkında neler dersiniz?
Post-İslamcılık kendi içinde hala oldukça muÄŸlak bir tartışma konusudur. Siyasal İslam gibi sorunlu bir kavram üzerinden mesele ele alındığında İslamcılığın farklı evrelerinden ya da baÅŸarılı olup olmadığından söz etmek mümkün olabilir. Lakin, Müslüman siyasallık çerçevesinde bir bakış açısı inÅŸa ettiÄŸimizde bir dönemlendirme durumu söz konusu deÄŸildir. İslamcılık sadece devlet yönetimine indirgenemeyeceÄŸi için Afganistan, Cezayir ya da özellikle de İran tecrübeleri üzerinden İslamcılık hakkında baÅŸarısızlık yargısında bulunmak doÄŸru deÄŸildir. İslamcılık bir süreklilik dahilinde Avrupa-merkezci siyasal düzenin yerine yenisini ikam etmeyi amaçlar. Bundan ötürü, post-İslamcılık tartışmaları, Batı’nın kendi düzen gerçekliÄŸi içinde tutarlı ve anlamlı olsa dahi Müslüman dünya için aslında tam bir karşılığı olmayan bir husustur.
11. Aksa Tufanı’nın İslamcılık üzerindeki etkileri hakkında neler düÅŸünüyorsunuz?
Aksa Tufanı, Filistin direniÅŸinin paradigmasını deÄŸiÅŸtirdiÄŸi gibi sonrasındaki geliÅŸmeler yoluyla da mevcut düzenin kurumsal ve kuramsal zeminine dair ciddi sorgulamalara kapı araladı. 7 Ekim sonrası oluÅŸan durum, bizleri küresel düzene ve insana dair yeni düÅŸüncelere sevk etti. Bu yönüyle Aksa Tufanı, İslamcılık düÅŸüncesine ve İslamcı hareketlere yeni bir motivasyon kazandırma gücüne sahiptir. Özellikle de kurumsallaÅŸmış Batılı demokrasilerin iki yüzlü tavrı nedeniyle siyasal ve hukuki kavram setlerinin iflas ettiÄŸi bu süreçte, İslamcılığın kendini yeniden formüle etmesi ve halihazırdaki düzenin açmazları nedeniyle küresel çapta yeni bir paradigmanın dillendirilmesi için uygun koÅŸullar bulunmaktadır. Aksa Tufanı’nın açtığı bu yolda İslamcıların üzerine düÅŸen sorumluluÄŸu yerine getirip getirmeyeceÄŸi ve oluÅŸan fırsat boÅŸluklarından istifade ederek yeni bir öznellik inÅŸa edip etmeyeceÄŸi ise önümüzde zaman diliminde anlaşılacaktır.