Taha Kılınç: Aksa Tufanı bütün dünya için. ama özellikle de İslâm dünyası için bir sınav oldu

  • PaylaÅŸ:
  • Tarih: 05 Ekim 2024     Y: Taha Kılınç    Yazdır
img
Taha Kılınç: Aksa Tufanı bütün dünya için. ama özellikle de İslâm dünyası için bir sınav oldu

Küresel hegemonya karşısında Aksa Tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabildi mi? Aksa Tufanı İslami hareketlerin düÅŸünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkileyecek? Âlim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri ve STK'lar Siyonist soykırım karşısında gerekli performansı gösterebildiler mi? Ä°slam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "Aksa Tufanı" dosyasında Taha Kılınç'a sorduk.  

          1. Aksa Tufanı hamlesine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz? Bu süreci önceki operasyonlardan, kıyam hareketlerinden ve maruz kalınan katliamlardan farklı kılan yönler nelerdir?

Hadisenin baÅŸlangıç noktasına gittiÄŸimizde, Gazze dışında yaÅŸayan Hamas liderlerinin bile Aksa Tufanı karşısında ÅŸaÅŸkınlığa düÅŸtüklerini hatırlamak gerekir. Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar ve ekibinin büyük bir titizlik ve gizlilikle hazırlandığı bir operasyon bu. Hal böyle olunca, sonrasındaki süreç de çok sayıda yeni durum ortaya çıkardı. İsrail neredeyse bir yıldır hiç durmaksızın Gazze’yi vuruyor, ancak buna raÄŸmen Hamas’ın savaÅŸ ve saldırı kabiliyetini ortadan kaldıramadı. Bu durumu kendileri de itiraf ediyorlar zaten. Aksa Tufanı’nın yol açtığı en büyük yenilik, İsrail’in acziyetini bütün çıplaklığıyla bütün dünyanın gözüne sokmasıdır. Ödenen ağır bir bedel var doÄŸru, ancak sözünü ettiÄŸim nokta da İsrail’in akıbetini doÄŸrudan etkileyecek bir potansiyele sahip.   

          2. Aksa Tufanı üzerinden bir yıl geçti. İlk dönem yapılan deÄŸerlendirmeler ve ÅŸu an yapılan yorumlar arasında hangi benzerlik, farklılık ya da tutarsızlıklar var? YaÅŸanılan bir yıllık süreci nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

Aksa Tufanı, bütün dünya için, ama özellikle de İslâm dünyası için bir sınav oldu. Halklar da hükümetler de kendi sınavlarını veriyor. Hükümet anlamında bu sınavdan geçer not alabilen henüz yok. Hepimizin karnesi kırıklarla dolu. Aksa Tufanı, bu anlamda kendimizle yüzleÅŸtiÄŸimiz, iddialarımızın ve sloganlarımızın teste tabi tutulduÄŸu, samimiyetlerimizin derecesinin belirlendiÄŸi bir ayna ve terazi de oldu. İşgalin ve vahÅŸi saldırganlığın sadece sloganlarla veya hamasetle engellenemeyeceÄŸini hepimiz gördük. Her alanda daha sıkı çalışmak mecburiyetindeyiz.    

          3. İslami bir hareket olan HAMAS öncülüÄŸünde geliÅŸen Aksa Tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami Hareketlerin düÅŸünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkiledi/etkileyecek?

Zaman zaman modern dönemde eski savaÅŸ usullerinin artık rafa kalktığı, ÅŸimdi “siber” savaÅŸların veya ekonomik rekabetlerin belirleyici olduÄŸu gibi genellemeler yapılıyor. İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım, klasik savaÅŸların hâlâ denklemi belirleyen ana unsur olduÄŸunu gösteriyor.

Meseleye İslâmcılık veya “cihad fıkhı” açısından bakarsak: Cihadın tanımını son zamanlarda neredeyse “sabah namazına kalkmak cihaddır” noktasına kadar gevÅŸetmiÅŸtik. Aksa Tufanı bize cihadın en gerçek ve somut biçimde nasıl yapılacağını gösterdi. Demokratik teamüller, müzakereler, birlikte yaÅŸam, hoÅŸgörü, fikir özgürlüÄŸü, vs. sayısız kavram, savaşın gerçek ve katı duvarlarına çarptı ve parçalandı. Temel kavramların üzerinde tepinerek ve ilkeleri çekiÅŸtirip sündürerek birer “salon kulübü”ne dönüÅŸen nice İslâmî yapının, bu süreçten alması gereken büyük dersler var diye düÅŸünüyorum. Bu noktada gerekli özeleÅŸtirilerin yapılmaya baÅŸladığını ÅŸimdiden görüyorum.      

          4. Aksa Tufanı sonrası gerek Filistin'de gerekse bölge ülkelerindeki mevcut statüko aynı ÅŸekilde devam edebilir mi? BangladeÅŸ'te seküler diktatörün devrilme sürecinde Aksa Tufanı'nın etkisi olmuÅŸ mudur? Benzer sonuçların yarım kalmış Arap devrimlerinde tekrarlanma olasılığı hakkında düÅŸünceleriniz nelerdir?

Filistin’de siyaset tamamen tıkanmış durumda. Hamas-Fetih bölünmesinin yanında, ta Arafat döneminden beri içeride tutulan Mervan BerÄŸûsî, iç çekiÅŸmenin baÅŸka bir odağını oluÅŸturuyor. Filistin meselesine dışarıdan müdahaleler (İran, Suudi Arabistan, Mısır vb.) de, İsrail iÅŸgalinin yanında, mevzunun kördüÄŸüm haline gelmesinin diÄŸer ana nedeni. Aksa Tufanı, tüm bu kaotik atmosferin üstüne geldi. Yarın silahlar sustuÄŸunda, Mahmud Abbas yönetiminin İsrail’le derin angajmanları elbette bütün boyutlarıyla masaya yatırılacaktır. Filistin sahnesinde Hamas’ın etkinliÄŸinin, hareket üzerindeki İran gölgesinin boyutuna göre ÅŸekilleneceÄŸi kanaatindeyim. Hamas yönetim kadroları, -ÅŸimdiye kadar olduÄŸu gibi bundan sonra da- İran’ın ideolojik tasallutundan korunmayı baÅŸarırlarsa, hareketin Filistin için umut olmaya devam edeceÄŸini düÅŸünebiliriz. Tersi olursa, Hamas da tabanını kaybedecektir. BangladeÅŸ’te yaÅŸananların ise, tamamen ülkenin kendi ÅŸartlarıyla alakalı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Åžeyh Hasina zaten artık “eskimiÅŸ” bir diktatördü, ordunun arka planda bulunduÄŸu bir senaryo dâhilinde devreden çıkarıldı. BangladeÅŸ gibi ülkelerde, orduya raÄŸmen deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm oldukça zordur. ÖÄŸrencilerin kendi kendilerine baÅŸbakan devirdiklerini zannedip hayal kurmamak gerekir. Nitekim Åžeyh Hasina’nın yerine gelen meÅŸhur ekonomist Muhammed Yunus, Clinton ailesiyle çok yakın iliÅŸkilere sahip.      

          5. İİT, Arap BirliÄŸi gibi örgütlerin konumu ne olacak? MeÅŸruiyetleri ve güvenirlikleri uzunca bir süredir yükses sesle sorgulanan ve iflas ettiÄŸi söylenen uluslararası arası düzen yerine nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacak? Büyük savaÅŸların galipleri tarafından kurulan dünya düzenin sonuna geldik mi?

İslâm İşbirliÄŸi TeÅŸkilâtı (eski adıyla İslâm Konferansı Örgütü), rahmetli Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın öncülüÄŸünde, 1969’daki Mescid-i Aksâ yangınından sonra kurulmuÅŸtu. Ancak 1975’te Kral Faysal’ın bir suikasta kurban gitmesiyle birlikte, teÅŸkilât sonraki Suudi Arabistan yöneticileri tarafından zaman içinde pasifleÅŸtirildi ve tümüyle hantal bir bürokratik aygıta dönüÅŸtürüldü. Uluslararası sistemdeki meÅŸruiyet krizlerini sorgulamak noktasında, mevcut yapısı içinde İİT’den bir beklenti içine girmemek gerekiyor. “Yeni Dünya Düzeni”nin teklediÄŸi ve aksadığı görülüyor, ancak hiçbir devlet de baÅŸkalarını tamamen boÅŸ vererek kendi menfaatlerini dünyaya dayatacak kadar güçlü deÄŸil. Zaten çok güçlü bir tek odak olsaydı, bunca gerilim mutlaka bir dünya savaşına yol açardı.

Mevcut sistemin yerine yeni bir sistem önerebilme potansiyeline sahip tek odak, Müslüman dünyanın içindedir. Fakat ÅŸu anda geçirmekte olduÄŸumuz dönüÅŸüm ve deÄŸiÅŸimler, henüz global çapta bir hareketlenmeye müsaade etmiyor. Bu durumun ilanihaye böyle gitmesi mümkün deÄŸil. Mutlaka bir kapı ve ufuk açılacaktır.

          6. Âlim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri, STK'lar İslam dünyasında, Batı'da ve diÄŸer bölgelerde Siyonist soykırımı karşısında nasıl bir tavır ortaya koymuÅŸlardır, gerekli performansı göstermiÅŸler midir?

Yeterli, caydırıcı, ikna edici ve toplumu peÅŸinden sürükleyici bir duruÅŸun sergilenebildiÄŸini söylemek maalesef mümkün deÄŸil. Filistin meselesi özelinde, söz konusu dağınıklığın temelinde, mevzunun tarihinin ve teorik altyapısının yeterince bilinmesinin yattığı kanaatindeyim. Her boyutuyla bilmediÄŸiniz ve kavramadığınız bir konuda doÄŸru tavır sergileyebilmeniz, ancak ÅŸansa baÄŸlıdır. Filistin meselesi, onca slogana ve hamasete raÄŸmen, Türkiye’de en az bilinen konulardan biri. Bu garip tenakuz, beni hep ÅŸaşırtmıştır.  

          7. YaÅŸadığı anlam bunalımını teknolojik ilerleme ile kapatmaya çalışan, fütüristik bir gelecek kurgusuna, dijital dünya ve yeni sekülerleÅŸme dalgasını basamak kılan küresel hegemonya karşısında Aksa Tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabilmiÅŸ midir, bu süreçte İslami Hareketler nasıl bir rol üstlenmelidir?

SekülerleÅŸme ve küresel hegemonya, sadece Müslümanları deÄŸil, dünyadaki bütün fikrî ve dinî yapıları derinden etkiliyor. Bu, yalnızca Müslümanların derdi deÄŸil. Dolayısıyla, mikrofonu kime uzatsanız benzer serzeniÅŸleri dinleyebileceÄŸiniz bir mevzudan söz ediyoruz. İnsanoÄŸlu deneme-yanılma usulüyle öÄŸrenebilen bir varlık olduÄŸundan, Müslümanlar ve diÄŸer bütün topluluklar, bu süreçle baÅŸa çıkmaya çalışırken kayıplar verecekler ve kaybederek kazanmayı öÄŸrenecekler.

İslâmî hareketlerin rolünün hem yerellik hem de ümmet çapındaki derinliÄŸi aynı anda yakalayabilirlerse geçerli olacağını düÅŸünüyorum. Özellikle Türkiye’de, ÅŸöyle bir handikap gözlemliyorum: Bazı hareketlerin ayağı sadece burada, bazılarının ayağı ise sadece dışarıda. Bir örnekle açıklamak gerekirse, Ali Ulvi Kurucu ile Malcolm X’i aynı derinlikte kavramadıkça, bu topraklarda İslâmî hareketlerin tutunma ÅŸansı azalıyor. Kanaatimce, bu noktaya daha fazla kafa yormak gerekiyor.   

Yorum Yapın