Öncelikle sınır kavramını açıklamak gerekmektedir. Sınır, hudut denildiğinde akla had, haddini bilmek, belirlenen alan, ya da konulan mesafe gelmektedir. Doğada tüm dengelerin olağan akışında yürümesi için sınırların çizilmesi gerekmektedir ve Allah’ın kurmuş olduğu bu sistemde sınırlar kendi rotasında işlemektedir. İnsan bundan müstesna denilebilir. İnsan kendi eşiyle, çocuklarıyla, arkadaşlarıyla, tanıdıkları veya tanımadıklarıyla sınır belirlemek ve belirlenen sınırlar çerçevesinde hareket etmek durumundadır. Bu sınırlar ilişkilerin mümkün olduğunca sağlıklı yürümesine yardımcı olmaktadır. Aksi takdirde doğru belirlenemeyen sınırlar çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Ülkeler arasında ve insan ilişkilerinde de bu sorunlar sıkça görülmektedir.
Allah, yarattığı insanı en iyi tanıyan, onun ihtiyaçlarını en iyi bilen olarak, hayatın tüm alanlarında insanın iki cihan refahı ve doğal olarak toplumların refahı için sınırlar koymuştur. İşte o alanlardan bir tanesi de adına oyun, eğlence, hareket, egzersiz, rekreasyon, spor dediğimiz alandır. İslam dini, spor olgusuna nasıl bir sınır koymaktadır?
Spor yapmanın; kalp damar sağlığının güçlenmesi, obezite riskinin azalması, vücut dayanıklılığını artması, bilişsel işlevlerin yükselmesi, kaliteli hayat ve yaşlanma sürecine katkısı, stresin büyük ölçüde azalmasına katkı sunması, anksiyete ve depresyonu hafifletmesi, öz saygı ve öz güveni artırması, hafızanın güçlennesine ve odaklanmaya yardımcı olması, sosyal bağları ve dayanışmayı güçlendirmesi gibi çok sayıda bedensel ve ruhsal faydaları vardır. (Medicalpark, 2024)
Ayrıca spor sayesinde birey, disiplini, düzeni, saygıyı, sevgiyi, vefayı, kontrollü yeme ve içmeyi, nefis kontrolünü, azimli olmayı, çalışkanlığı, istikrarı, otoriteyi, adalet duygusunu, hiyerarşiyi, sabretmeyi, sorumluluğu, kimlik oluşturma ve benzeri erdemleri kazanma fırsatına sahip olduğundan ve bu durumda onun bütüncül yaşam tarzına etki edeceğinden özellikle tavsiye edilmektedir.
Peki tüm bu güzellikleri insana kazandıran spora, İslam neden ve nasıl bir sınırlama koymaktadır? İnsanın dinlenme ve eğlenme ihtiyacının, temel inanç, ibadet ve ahlak ilkelerine aykırı olmayacak bir şekilde karşılanıp düzenlenmesi esastır. İnsan, Allah'a kulluk için yaratılmıştır ama insan yapısı gereği yiyip içmekte, gezmekte, evlenmekte ve çeşitli meslekler edinmektedir. Aslında bunlar, her işinin Allah rızası için olduğunun bilincinde olanlar için ayrıca ibadet olarak algılanabilir. Bu tamamen kişinin niyetine ve yaşam felsefesine bağlıdır. (Fikriyat, 2019)
Esas olanın ölçü/denge ve ölçülü/dengeli olmak olduğu apaçık ortadadır. İslam ölçülü ve dengeli bir dindir. Her alanda ölçülü ve dengeli insan, toplumu ve dünyayı oluşturmaya çalışmaktadır. Ayetler ve hadisler üzerinden de bu durum görülmektedir. “Sakın, o her işi aşırılık olanların isteklerine uymayın.” (Şu’ara Suresi, 151. Ayet) “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf Suresi, 3. Ayet) “Biz her şeyi bir ölçü ve dengeye göre yarattık.” (Kamer Suresi, 49. Ayet) “Söz ve davranışlarında ileri gidip haddi aşanlar helak oldular.” (Hz. Muhammed sav) “Dinde aşırı gitmekten sakının, sizden öncekiler dindeki aşırılıkları yüzünden helak olmuşlardır.” (Hz. Muhammed sav) “Sevdiğini ölçülü sev, bir gün ona kızabilirsin; kızdığına da ölçülü kız, bir gün onu sevebilirsin.” (Hz. Ali r.a.) Tüm bu ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere hayatın tüm alanlarında olduğu gibi sporun da ölçülü, dengeli yapılmasının gerekliliği anlaşılmaktadır.
Özellikle sağlıklı bir bedene, zihne, ruhsal yapıya, sosyal bir çevreye sahip olmak maksadıyla sporun yapılabileceği öngörülmektedir. İnsan zayıflamak amacıyla, disiplinli ve sistemli olabilmek, öz güven, öz saygı kazanmak, iletişim becerilerini geliştirmek, iyi bir çevreye sahip olabilmek, kötü alışkanlıklardan uzak durmak, kendini ifade etmek, kendini aşmak, her türlü hayat ve savaş şartlarına hazır olabilmek amacıyla spor yapabilir. Ancak tüm bunları yaparken kulluğun gerekliliklerini ihmal etmeden, Rabbi ile arasına mesafe koymadan ne için yaratıldığını ve ne tür sorumluluklara sahip olduğunun bilincini yitirmeden, yaratılış gayesinin dışına çıkmadan tüm aktivitelerini yapabilmelidir.
Sporun kendince genel bir kültürü vardır ve her sporun da kendine has ayrı bir kültürü vardır. İnsan, bu kültürden özellikle inancına uymayan noktalarda etkilenmemeye ya da minimum etkiye maruz kalarak veya etkilendiğini ve onun inancına etki ettiğini düşündüğünde o sporla bağlantısını keserek farklı bir spora yönelerek spor yapmalıdır. Zira asıl olan inanç ve yaratılış gayesidir. Mesela bir sporda selamlaşmanın rükû veya secde şeklinde yapılması kabul edilemez. İfade edilmesi gerekir ki spor temelde sağlık amaçlı olarak yapılmalıdır. Öte yandan sürekli yüze alınan darbelerle yapılan bir sporu İslam’ın hoş görmesi, onay vermesi mümkün değildir. İslam’ın tesettür ilkelerine uymayan giyim tarzında sırf spor böyle yapılıyor, kuralları bu diyerek erkek veya kadın tarafından yapılmasına İslam asla cevaz vermez. Özellikle İslami hassasiyetleri olan spor yöneticilerinin, uluslararası arenada bunun mücadelesini vermeleri gerekmektedir. Elbette onlara eğitmenler tarafından, eğitmenlere de sporcular ve aileleri tarafından bu hassasiyet iletilmeli ve bunun samimiyetle takipçisi olunmalıdır.
Öte yandan günümüz dünyasının gerçeklerinden olan sporun ve sporcunun bir meslek haline geldiğini ve insanların spor üzerinden inanç, değer, kültür, düşünce, başarı, ekonomik kazanç, milli birlik ve vatan sevgisi, ümmet sevgisi, ülke tanıtımı, ülkenin turizm ve ekonomisine katkı gibi birçok alanda kendilerini ifade ettikleri ve bütüncül bir kazanım sağladıkları bilinmektedir. Bu şartlarda Müslüman bu gerçek dünyanın dışında mı kalacaktır? Allah farklı fıtratlarda ve yeteneklerde insanlar yaratmıştır ve bu insanların fıtrat ve yeteneklerinin dışında davranması ve yaşam tarzı benimsemesi mi istenecektir? Yoksa bu noktada önemli olan, yapılan sporun kişinin İslami inanç ve yaşam tarzına müdahale etmemesidir mi denilmelidir? İslam’ın tesettür anlayışına ters bir giyim tarzının olmamasıdır esas olan. Çünkü sorunun başlangıç noktalarından bir tanesi budur ya da yapılan sporun insanın zihinsel, fiziksel ve ruhsal yapısına zarar verecek cinsten olmaması gerekmektedir. İçinde fanatiklik, saldırganlık, vandallık, cinsellik ve her türden sömürü, küfür, kumar, bahis, şike, alkol, doping ve gayri ahlaki reklam veya sponsorlukların olmamasıdır. Velhasıl sporun yapılmasında temel ölçü: İslâm'ın inanç, ibadet ve ahlak ilkelerine aykırı olmamasıdır. Bunun yanında, İslâm'ın emir ve yasaklarının çiğnenmesine, herhangi bir buyruğunun terkedilmesine yol açan bütün spor, egzersiz, rekreatif aktiviteler, oyun ve eğlencelerin yasak olacağı açıktır.
Tüm bunlarla birlikte bilimsel olarak bakıldığında performans sporu dediğimiz aşırı eforun sarf edildiği, olağanın çok üstünde zorlamaların olduğu ve başta kalp kapasitesi olmak üzere, vücudun tüm bileşenlerinin gereğinden fazla zorlanması sonucu, genç yaşlarda ve özellikle ileri yaşlarda karşılaşılan çok ciddi kalıcı sağlık ve sakatlık durumlarının olduğu kanıtlanmıştır. Sporun doğasında yer alan mücadele ve kazanma hırsı, azmi değil özellikle hırsı, sporcuların fiziksel sınırlarını en uç noktaya kadar zorlama eğilimine girmesine neden olmaktadır.
Spor, bütüncül anlamda büyük katkılar sunmasının yanında, özellikle aşırı zorlanmalardan kaynaklı ani kalp krizlerine, eklem, tendon hastalıklarına, sporculuk döneminde yaşanan yaralanmalardan, el ayak bilekleri, diz, dirsek, kalça, bel, kollar, omuzlar, aşırı zorlamalardan kaynaklı bel ve boyun fıtıkları, temaslı sporlarda vücuda alınan darbelerden kaynaklı zihinsel ve ruhsal problemler gibi çok değişik kalıcı hasarlar ve bu hasarların getirmiş olduğu sağlık sorunları ve doğal olarak yaşam kalitesinde çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle 40’lı yaşlardan sonra ciddi sorunların yaşandığı literatürde de görülmektedir. (Öngel, M. E. vd., 2021)
Diğer taraftan Koz’un belirttiği üzere aşırı spor ve antrenmanlar, pek çok vücut sistemi üzerindeki olumsuz etkileri ile sadece sporcunun performansının düşmesine yol açmakla kalmaz, sporcunun sağlığında da bozulmalara yol açabilir. Kısa vadedeki yorgunluk, kas ağrıları ve motivasyon kaybı, uzun vadede sakatlanmalar, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hormonal dengesizlikler, kalp sorunları ve depresyon gibi ciddi problemlere yol açabilir. (Koz, M, 2007)
Yazının buraya kadar ifade edilenleri çerçevesinde, kadın veya erkek için spor yaparken dikkat edilmesi gerekenler: öncelikle fıtrata uygun olmasına dikkat etmek gerekir, insanın doğal yapısını deforme etmeyecek yapıda olması gerekmektedir. İslam’ın tesettür anlayışına uygun bir biçimde giyimin olduğu sporlar, erkek ve kadınlar için seçilmelidir. İnsanın kişiliğini, davranışlarını değiştirmeyecek yapıda olmalıdır. Kadını erkeksi hale getiren veya erkeği kadınsı hale büründüren bir yapıda olmaması gerekmektedir. Kendi vücudunu kutsayacak, hayatını ve ekonomisini bu düşünce üzerine kuracak biçimde olmamalıdır. İslam inancına ve kültürüne uygun olmayan çeşitli ritüellerin yapıldığı, selamlaşmaların olduğu türden sporlar seçilmemelidir. Bunun yanında geri dönüşümü olmayan, cinsel yaşamın etkilendiği, üremenin riske girebileceği, çeşitli hormon bozukluklarına neden olabilecek türden egzersizler yapılmamalıdır.
Özellikle, Sanayi Devrimi sonrası boş zaman kavramının daha yoğun bir biçimde yaşamın içine girmesiyle insanlar boş zamanlarını değerlendirmek için spora yönelmişlerdir. Bununla birlikte, zaman içinde kapitalizmin vahşi pençelerine maruz kalan spor, yine kapitalizmin bir aparatı haline dönüşmüştür. Özünden koparılarak spor, insanların uğruna yaşadıkları bir dava, uğruna can verip aldıkları bir inanç, ontolojik bir yaşam felsefesi, onun üzerinden helal olmayan doping, bahis, kumar ile insanları sömüren bir aygıt halini almıştır. Özellikle kadın cinselliğini de kullanması ve pazarlaması elbette İslami bir sistemde ve ahlaklı insanların vicdanında kabul edilemez. İslam’ın hâkim olduğu bir dünya sisteminde tüm bu spor organizasyonları elbette yapılabilecektir ancak tüm bunlar yapılırken öncelik Allah’ın emir ve yasaklarının ne buyurduğuna bakılarak uygulanacaktır. İnsan fıtratına uygun, kadın erkeğin saygın ve asil olarak kabul edildiği ve sömürülmediği, tesettür kurallarına uygun, adil bir rekabetin olduğu, kimsenin kutsanıp ilahlaştırılmadığı, izleyenlerin taraftarlık adı altında çeşitli sapkınlıklar yapmadığı, üzerinde günlerce konuşulan, tartışılan, hatta insana, topluma, çevreye, kamuya zarar verebilecek boyutlara gitmeyen ve sanki hayati bir alanmış gibi insanların meşgul edilmediği, temelde insan sağlığının amaç edinildiği, kontrollü bir rahatlamanın, eğlenmenin sağlandığı, insanın kendini gerçekleştirmesine fırsat tanınan, ölçülü bir yaklaşımın olacağı ve gerçek anlamda insanlığın kaynaşabileceği organizasyonlar olmalıdır/olacaktır. İnsanlığa Allah’a kulluktan daha yüce bir davanın olmadığı, olamayacağı teori ve uygulamalarla gösterilmelidir/gösterilecektir.
KAYNAKÇA
1-MedicalPark/medicalpark.com.tr 13.05.2024 �� Spor Yapmanın Faydaları Nelerdir?
2-MedicalPark/medicalpark.com.tr 13.05.2024 �� Spor Yapmanın Faydaları Nelerdir?
3-Turkuvaz Medya Grubu/Fikriyat web,fikriyat.com 26.01.2019 Dinimize göre sanat spor ve eğlence nasıl olmalıdır? Eğlenmenin temel ölçütü nedir? İslam'da eğlenmenin adabı nedir? - fikriyat
4-Öngel M.E.,Yıldız, C., Yılmaz, B., Özilgen, M. Diet dependent entropic assessment of athletes lifespan
Journal: Journal of Nutritional Science / Volume 10 / 2021Published online by Cambridge University Press: 29 September 2021, e83
5-Koz, M. Türkiye Futbol Federasyonu/tff web, tff.org 02.04.2007
Aşırı antrenmanın belirtileri, etkileri ve korunma yolları - TFF 2. Lig Haber Detay Sayfası TFF