Evrensel İslami Değişim İçin Yedi İlke
Entelektüel bilinç işçiliğinin 3 Ağustos 2025 te Eskişehir’de bir araya gelerek yıl sonu okuma değerlendirmelerinin bir neticesi olarak ortaya çıkan “Evrensel değişim için yedi ilkeyi” siz değerli okuyucularımız için paylaşmak istiyoruz.
Entelektüel Bilinç İşçiliği Atölyesi Türkiye’nin birçok kentinde çeşitli ilkeler zemininde yüzlerce okuyucunun katılarak interaktif okumalar yaptığı bir oluşum. Bu kitap okuma grupları yıllık olarak belirlenen okumaları gerçekleştiriyor ve bu bağlamda aylık olarak kitap müzakereler/mütalaaları şeklinde devam ediyor. 2016 yılından bu yana devam eden okumalar Atasoy Müftüoğlu’nun derinlikli okumaları neticesinde tavsiye ettiği kitaplardan seçiliyor. Müftüoğlunun tavsiye ettiği bu geniş listeye https://atasoymuftuoglukitapligi.com/ linkinden ulaşabilirsiniz.
2024- 2025 yılında Türkiye’nin bir çok kentinde eş zamanlı olarak okunan kitapların listesi;
"Varoluşsal Hesaplaşmalar" (Atasoy MÜFTÜOĞLU), "Yerel Tarihler Küresel Tasarımlar" (Walter Mingolo), "Hristiyan Ahlâkı" (İsmail Raci Faruki), "Modernliğin Sonuçları" (Anthony GİDDENS), "Modernite ve Holokaust"(Zygmunt BAUMAN), "Komşular ve Düşmanlar" (İan BLACK), "Yeryüzünün En Büyük Hapishanesi" (İlan PAPPE), "Sürünün İçinde: Dijital Dünyaya Bakışlar" (Byung-Chull HAN), "İki Yanılsamanın Sonu: Batı'dan Sonra İslam" (Hamid DABASHİ), "Kamusal Entellektüel" (Richard FALK), "Entellektüeller ve Aptallar" (Seyid Hüseyin ALATAS), "Ahlaki Yönetimsellik" (Wael B. HALLAQ)
2024-2025 dönem sonu değerlendirme sonuç bildirgesi;
Evrensel İslami Değişim İçin Yedi İlke
Giriş:
Günümüz dünyasında İslam toplumları hem iç hem de dış boyutlarıyla karmaşık problemlerle karşı karşıyadır. Bu sorunlar, tarihsel süreçler ve güncel siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerle doğrudan ilişkilidir. Problemlerin yalnızca tanımlanması yeterli olmayıp, derin teorik analizler ve kapsamlı pratik çözüm önerileri geliştirilmesi gerekmektedir. İslam toplumlarının evrensel değerleri temelinde hareket edebilmesi ve daha geniş perspektiflerle geleceğe bakabilmesi için aşağıda detaylandırılan yedi ilke hem teorik açıdan sağlam hem de uygulamada tutarlı ve işlevsel bir çerçeve sunmaktadır.
1. Epistemolojik Bağımsızlığın Gerekliliği:
Bilgi üretiminin bağımsızlığı, kültürel ve zihinsel özgürlüğün temelidir. Özellikle son yüzyıllarda İslam toplumlarının bilgi üretimi, büyük ölçüde Batı merkezli epistemolojilerin hegemonyası altında kalmıştır. Bu durum, özgün düşünce üretimini kısıtlamakta ve İslam toplumlarını entelektüel anlamda sömürgeleştirmektedir. Dolayısıyla, bu epistemolojik bağımlılıktan kurtulmak için, İslam toplumlarının kendi tarihsel tecrübeleri ve kültürel değerleri doğrultusunda yeni bir bilgi sistemi inşa etmesi hayati önemdedir. Bu süreç, bilimsel araştırmaların, akademik çalışmaların ve entelektüel üretimlerin kendi epistemolojik zeminlerinde gerçekleşmesini sağlayacaktır.
2. Evrensel Muhalefet Dilinin Oluşturulması:
İslam toplumları, İslami paradigma temelinde bir muhalefet dili geliştirmekte güçlük yaşamaktadır. Bu sorun, genellikle bölgesel çekişmeler, mezhepsel ayrılıklar ve siyasi çatışmalar nedeniyle oluşmaktadır. İslam'ın evrensel mesajının etkili biçimde iletilebilmesi, tüm insanlığın ortak sorunlarına seslenen, adalet, özgürlük, eşitlik ve insan hakları gibi temel ilkeler üzerine inşa edilmiş kapsayıcı bir muhalefet dilinin oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu dil, toplumların iç ve dış mücadelelerinde İslami paradigma değerlerini savunarak, güçlü ve tutarlı bir mesaj verecektir.
3. Öncü Nesil Yetiştirme Stratejisi:
Toplumsal dönüşümlerin başarısı, yeni neslin eğitiminde yatmaktadır. İslam toplumlarının sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesi için, hem bilimsel ve teknik açıdan yetkin hem de ahlaki ve sosyal sorumlulukları benimsemiş nesiller yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu neslin eğitimi, sadece geleneksel yöntemlerle sınırlı kalmayıp eleştirel düşünme becerileri, yenilikçi bakış açıları ve küresel farkındalık gibi unsurları içermelidir. Eğitim kurumlarının reforme edilmesi ve eğitim politikalarının yenilenmesi, bu hedef doğrultusunda kritik öneme sahiptir.
4. Semantik ve Yapısal Sorunları Bütünleştiren Mücadele Yaklaşımı:
İslam toplumlarının sorunlarını çözmek için hem yapısal hem de semantik boyutları eş zamanlı olarak ele almak zorunludur. Semantik netlik ve kavramsal derinlik, yapısal reformların sürdürülebilir olması için ön koşuldur. Dilin doğru kullanımı ve kavramsal netlik, toplumun değişim süreçlerine katılımını ve desteğini artırırken yapısal reformlar da toplumsal sorunların kalıcı çözümlerini sunar. Bu nedenle, politikaların teorik temelleriyle pratik uygulamaları arasında sıkı bir bütünlük sağlanmalıdır.
5. Aidiyet ve Meşruiyet Sorununun Aşılması:
Aidiyet ve meşruiyet krizleri, İslam toplumlarında toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanmasını engelleyen temel sorunlardan biridir. Bu krizlerin çözümü için İslam toplumları, aidiyet duygularını, tarihsel mitlere, milliyetçilik söylemlerine veya karizmatik kişiliklere değil, evrensel adalet, eşitlik ve insan hakları gibi sürdürülebilir değerlere dayandırmalıdır. Bu sayede, toplum içindeki farklı kesimlerin ortak bir kimlik ve ortak hedefler etrafında bir araya gelmesi sağlanabilir.
6. Devrimci Vizyon ve Tarihsel Bilinç:
İslam toplumlarının entelektüel ve toplumsal gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri, bağnazlığın yarattığı sınırlı bakış açısı ve tarihsel bilinç eksikliğidir. Devrimci bir vizyonun oluşması ve yeni bir tarihsel farkındalığın kazanılması ancak düşünsel özgürlük ve evrensel perspektifin benimsenmesiyle mümkündür. Bu doğrultuda, düşünen ve sorgulayan Müslüman bireylere, "yerli ve milli" söylemlerle sınırlandırılmış bir İslam anlayışının kısıtlayıcı olduğunu kavratmak ve evrensel İslami değerlerin bütün insanlığa hitap eden geniş ve kapsayıcı bir perspektife sahip olduğunu anlatmak kritik öneme sahiptir. Eğitim kurumları, sosyal platformlar ve kültürel faaliyetler aracılığıyla yürütülecek çalışmalarla toplumun tüm kesimlerine yayılan, evrensel değerlerle uyumlu yeni bir tarihsel bilinç inşa edilmelidir.
7. Teknoloji ve Ahlaki Sınırlar:
İslam toplumlarının karşı karşıya kaldığı temel meselelerden biri, teknolojik gelişmelerin ve dijitalleşmenin getirdiği ahlaki zafiyet ve değer kayıplarıdır. Teknoloji, araç olmanın ötesinde bir amaç haline dönüşmüş, toplumlar bilinçsizce teknolojiye bağımlı hale gelmiştir. Ahlaki mücadele, bu noktada hayati bir önem taşımaktadır; çünkü ahlaki değerlerini kaybeden toplumların hiçbir alanda gerçek anlamda başarılı olması mümkün değildir. Teknolojinin, toplumun genel faydasına uygun biçimde ahlaki değerlerle yönetilmesi ve toplumun temel değerlerine hizmet edecek bir araç haline getirilmesi gerekir. Bu doğrultuda toplumun tüm kesimlerinde etik bir bilinç oluşturularak, teknolojinin kontrolsüz tapınma nesnesi olmaktan çıkarılıp ahlaki ilkelerle uyumlu hale gelmesi sağlanmalıdır.
Sonuç:
Yukarıda belirtilen yedi ilke, İslam toplumlarının mevcut yapısal ve teorik sorunlarını aşarak, evrensel değerler temelinde etkili ve sürdürülebilir bir değişim sağlaması için gerekli stratejik adımları içermektedir. Bu ilkeler doğrultusunda yapılacak teorik ve pratik çalışmalar, İslam toplumlarının dünya çapında daha adil, eşit ve insani bir düzene katkıda bulunmasını sağlayacaktır.