Abdulaziz Tantik: İslami hareket, müminlerin hayatı bütün boyutluluğu içinde müslümanca yaşama kaygısı ve tecrübesidir

  • PaylaÅŸ:
  • Tarih: 01 Temmuz 2024     Y: Abdulaziz Tantik    Yazdır
img
Abdulaziz Tantik: İslami hareket, müminlerin hayatı bütün boyutluluğu içinde müslümanca yaşama kaygısı ve tecrübesidir

İslami hareketin tanımı nedir? İslami hareketin temel ilkeleri nelerdir? BaÅŸarıları ve zaafiyetleri nelerdir? Aksa Tufanı baÄŸlamında İslami hareketlerin sorumluluÄŸu nedir? İslam DüÅŸüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "İslami Hareket" dosyasında yazar Abdulaziz Tantik'e sorduk.

          1. İslami Hareket'in size göre tanımı nedir?

İslami hareket, modernleÅŸme süreci sonrası İslam’ı dava olarak gören müminlerin hayatı bütün boyutluluÄŸu içinde müslümanca yaÅŸama kaygısı ve tecrübesi olarak düÅŸünüyorum. İslami hareket, davet, tebliÄŸ, salih amel, iyilik ve doÄŸruluÄŸu yaygınlaÅŸtırarak hem temsil etme ve hem de öÄŸretici ve eÄŸitici bir çaba ve gayreti temsil etme arayışının öne çıkardığı modern bir terkiptir. İslami hareket, Batılı sömürüye karşı muhalif bir hareket olarak öne çıkmıştır. Bu yüzden siyasal bir karakteri de ihtiva etmektedir.

          2. İslami Hareket ve İslamcılık arasında nasıl bir iliÅŸki vardır?

İslami Hareket, İslamcılığın açığa çıktığı ve birçok yerde siyasal karakteri ön plana çıktığı için daha sivil bir arayışın sonucu olarak öne çıkmıştır. İslamcılık, tabii olarak İslami Hareket terkibini kuÅŸanan bir özelliÄŸi içinde barındırır. İslamcılık, muhalif karakteri ile modernleÅŸme sürecine karşı çıkmaktadır. Bu çerçeve içinde de İslami Hareket, bunu Müslümanlar arasında güçlü bir bakışa taşıma cehdi ve çabasını vermektedir. O yüzden İslamcılık ile İslami Hareket, et ile tırnak gibidir. Ayrılmaz bir bütündürler.

          3. İslami Hareketlerin temel ilkeleri nelerdir?

İslami Hareketlerin temel ilkeleri; 1- İslam’ı kendi nefsinde yaÅŸamaya çalışmak… 2- İslam’ı diÄŸer Müslümanların ve insanların gündemine taşıyarak unutulmuÅŸ Müslümanlıklarını onlara hatırlatarak, yeniden İslam ile buluÅŸmalarını saÄŸlamak… 3- İslami eÄŸitimi yeniden gündeme taşıyarak Müslümanların dinleri ile bilgiye dayalı bir iliÅŸki kurmalarını saÄŸlamaya matuf çalışmalar yapmak… 4- Müslümanlara ve insanlara İslami olanın ne olduÄŸunu gösterecek bir ‘örnekliÄŸi’ yaÅŸayarak göstermek ve böylece İslam’a dair istifhamları çözüme kavuÅŸturmak… 5- MaÄŸlubiyeti yaÅŸamış Müslümanların yeniden özgüvenlerini kazanarak kendilerine olan inançlarını tazelemek ve böylece yeni bir dünya mümkündür tezini güçlü bir ÅŸekilde hatırlatarak bugünde de müslümanca bir yaÅŸamın imkânlarını inÅŸa etmektir…

          Bu ilkelerin hayata geçirilmesinde kabul görmüÅŸ yaygın yöntemler hangileridir?

Bu ilkelerin hayata geçirilmesinde yaygın görülmüÅŸ iki temel kabul söz konusudur:

 1- Siyasal bir hareket olarak öne çıkmak, iktidarı ele geçirmek ve böylece bu ilkeleri uygulama alanına taşıyarak sorumluluÄŸu ifa etmektir.

 2- bu ilkeleri, sivil bir zeminde çalışmalar ortaya koyarak, müminleri eÄŸitime tabi kılarak onları müslüman olmanın ÅŸuuru ile bezeyerek onlara bu ilkeleri gönüllü bir ÅŸekilde uygulamaya yöneltmek ve bu temsiliyet üzerinden diÄŸer Müslümanlarında bu ilkelere yönelerek sivil bir devrim yaparak iktidarı tam olarak dönüÅŸtürmektir. Bu iki yöntemin dışında kurumsallaÅŸma gösterememiÅŸ, kiÅŸisel bir çabalar da söz konusu olabilir: ÖrneÄŸin, entelektüel bir hareket kurmak, bu ilkeleri gündeme taşımak ve genel bir kabule dönüÅŸtürerek uygulama alanı oluÅŸturmaktır. İktidar gücüne yanaÅŸarak el altından bazı deÄŸiÅŸimleri yaparak bu ilkeleri uygulama alanına taşımak. Her iki yöntemin farklı türevleri olmakla birlikte, genel olarak olumsuz bir örnekliÄŸi inÅŸa ettikleri de tartışma dışıdır. 

          Bu temel ilkelerden ilkesel bir savrulma görüyor musunuz?

İslam dünyasının birçok yerinde bu ilkeler için güçlü bir mücadele verildiÄŸi söylense de uygulamada baÅŸarılı olma zemini hiç kurulamadı. İlk olarak Pakistan İslam devleti kuruldu. Büyük umutlar baÄŸlandı. Ama büyük bir fiyasko ile neticelendi. Ardından, İran İslam Devrimi yaÅŸandı. Büyük umutlar baÄŸlandı. Ama çok fazla sürmedi ve devrim yerini ulusal devlet marjına terk etti. Bugün durum ortada… Cezayir, FİS Hareketi üzerinden iktidar oldu. Kısa süren bu iktidar döneminde karşı darbe ile iktidardan uzaklaÅŸtırıldığı gibi ülke kaosa sürüklendi. Erbakan Hoca Türkiye’de iktidara geldi, bir yılı doldurmadan iktidardan alaÅŸağı edildiÄŸi gibi yirmi sekiz ÅŸubat gibi bir darbe sonrası Müslüman sosyoloji deÄŸiÅŸime uÄŸradı. Ak Parti iktidarı, sekülerleÅŸmeyi muhafazakâr cenaha sevimli göstermekten öte bir iÅŸleve sahip olamadı. Burada sahip olamadı, İslami ilkelerin varlığı baÄŸlamındadır. Mursi örneÄŸi de aynı zeminde yapı bozumuna uÄŸradı. Bu da doÄŸal olarak bir savrulmayı beraberinde taşıdı. İran Åžiilik üzerinden hareket ettiÄŸi için yeterli bir bütünlüÄŸü saÄŸlamada zaaflar taşıdı. İlk dönemdeki ilgiyi yitirdi. Milli GörüÅŸ hareketi, kendi iç tutarlılığını kaybetti. Türkiye’deki İslami hareketler diye tanımladığımız yapılar, 28 Åžubat sonrası çok etkilendiler, çalışmalar durduruldu. Üniversitelerde ciddi bir boÅŸluk oluÅŸtu. Tam on yılı kaybeden bir hareketin tekrar ayaÄŸa kalkmasını saÄŸlayacak bir enerji bulunamadı. Yanlış yöntemler denendi. Sivil toplum kuruluÅŸu olarak öne çıkan ve eÄŸitimi bu düzleme taşımakta bazı savrulmaları beraberinde taşıdı. ÖrneÄŸin, iktidar yanlısı olmak üzerinden muhalif karakteri zedelendi. Her hareket kendi içinde bazı savrulmalar yaÅŸadı, parçalandı vesaire… Bu doÄŸal olarak ciddi savrulmaları beraberinde taşıdı. Bu noktada İslamcılığın ve İslami hareketlerin savrulmasındaki en önemli payın, eÄŸitim, müfredat ve İslami bilgi konusundaki zaafların katkısı ise tartışılmaz bir gerçekliÄŸe sahiptir. ModernleÅŸme ve onun getirdiÄŸi üstünlük üzerinden dini modern sorunlara cevap üretecek düzeyde algılama da birçok savrulmayı beraberinde taşıdı. Özellikle de İslami bakışı oluÅŸturmada yaÅŸanan farklılıklar ve yöntem ayrılığı da savrulmayı derinleÅŸtirdi denebilir. Son beÅŸ yılın entelektüel zeminine bakın, durum net bir ÅŸekilde açığa çıkmaktadır. İster İran entelektüel dünyasında, ister Türkiye entelektüel dünyasında yaÅŸananlar veya baÅŸka yerlerde yaÅŸananlarda da bunu gözlemlemek mümkündür.  Gazze meselesi, birçok ÅŸeyin doÄŸru bir zeminde anlaşılmasını saÄŸlamak ve savrulmayı göstermek açısından önemli bir yerde durmaktadır.

          4. Dünden bugüne İslami hareketlerde (düÅŸünsel, fıkhı ve pratik zeminde) bir deÄŸiÅŸim gözlemliyor musunuz?

Tabii ki, birden fazla deÄŸiÅŸim kendisini göstermektedir. İslami hareket, seküler düÅŸünceyi benimsemezdi. Bugün seküler kültüre yönelik güçlü bir tepkisellik görülmemektedir. LaikliÄŸe yönelik çok sert bir tepki ve olumsuzlayıcı bir bakış varken, bugün birçok müslüman ülkede laikliÄŸi tek kurtuluÅŸ olarak tanımlamaktan kaçınmamaktadırlar. Müslüman olmayan bir iktidarda görev kabulü doÄŸru görülmezdi, faize bulaÅŸmak istenmezdi, buna yönelik bir hassasiyet vardı. Åžimdi ise bunların çoÄŸu terk edilmiÅŸ durumda. Ayrıca dini ibadetlerde de büyük bir aymazlık söz konusu olmuÅŸtur. İslamcı diye bilinen ve bazı yapılarda bulunmuÅŸ kiÅŸilerin namaz gibi temel ibadetlerdeki gevÅŸekliÄŸine bizatihi ÅŸahit olmak çok can acıtıcı bir durumdur. İslami birçok hassasiyet bu alanda kaybolmaya yüz tutmaktadır. DeÄŸiÅŸimin gücü çok etkili, geleceÄŸe dair beklentiyi bu deÄŸiÅŸim belirlediÄŸinde Müslümanlığın gerçeklik düzeyinde bir karşılığı olmayacaktır. Tipik bir örnek: Afganistan ve Çeçenistan, Bosna savaÅŸlarında Müslümanların aktif katılımı ve duyarlılığı ile son Aksa Tufanı sonrası geliÅŸen soykırım karşısında Müslümanların içinde yer aldığı hareketlerin tepkilerini dikkate aldığımızda çok cılız kaldığını söylemek yanlış olmasa gerek!

           Ä°slami hareketlerde düÅŸünsel bir kriz görüyor musunuz?

Evet, düÅŸünsel bir kriz var. Ama genel itibarı ile müslüman dünyanın da ciddi bir düÅŸünsel kriz ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Geç modernleÅŸmenin öne çıktığı Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki muhalif İslami hareketlerin sesini çıkaramaması, meselenin genel bir kabule dönüÅŸmesi, Türkiye ölçeÄŸinde İslamcılığın ve İslami hareketlerin ciddi bir düÅŸünsel kriz yaÅŸamaları da buna dâhildir. İran ise baÅŸlı başına bir düÅŸünsel kriz yaÅŸamaya devam etmektedir. Yani din, dünya ve modern dünya ile kurulacak sahih ve sahici bir bağın oluÅŸmasında olması gereken yöntem, ilkeler ve eÄŸitim modeli hala meçhul kalmaktadır. İslami eÄŸitimin olmadığı bir dünyada düÅŸünce krizi kaçınılmaz olacaktır. İlahiyatlarda veya medreselerde verilen eÄŸitimin tek boyutla oluÅŸu düÅŸünce krizini tetiklemektedir.

Bilim, felsefe ve sanat ile kurulacak iliÅŸkideki farklı modeller, tam bir düÅŸünce krizini besleyen unsurlar olarak öne çıkmaktadır. BilimciliÄŸi Kuran’ı anlama yöntemi kabul edenler, felsefeyi dinin temel argümanlarını anlamada yöntem olarak kabul edenler, kendi asli düÅŸüncesini saklı tutarak modern görüÅŸ sahibi görünerek zaman içinde bunu bir temel bakışa dönüÅŸtürenler olduÄŸu kadar, Afgani, Abduh ikilemi kadar, daha sonra açığa çıkan yaklaşımlarda Müslümanları bir düÅŸünce krizi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Mealcilik furyası, bugünlerde çokça adı zikredilen Kurancılık macerası, tarikat veya cemaatlerin vaaz düzeyinde iÅŸ görebilir kadrolar aracılığı ile eÄŸitilmeleri de bu düÅŸünce krizini tetikleyen unsurlardır. Mesele daha derin ve daha kapsamlı bir ÅŸekilde ele almayı hak eden bir olgu olarak Müslüman entelektüellerin önünde durmaktadır.

          5. İslami Hareketleri tarikat, STK vb. yapılardan ayıran özellikler nelerdir? İslami hareketlerin STK’lar üzerinden yapılanmasını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Bu baÄŸlamda amaç-araç iliÅŸkisinin saÄŸlıklı bir zeminde ilerlediÄŸini düÅŸünüyor musunuz?

İslami hareketlerin tarikat ve STK ve benzeri yapılardan ayıran en temel özelliÄŸi; bir dava sahibi olması ve bu dava için gerektiÄŸinde her türlü çabayı ve gücü ortaya koyacağını, malını ve canını da bu uÄŸurda verebileceÄŸine olan inancı idi… Kurumsal bir yapı olmaktan çok bir dava etrafında bir araya gelmiÅŸ özgür iradeli kiÅŸilerin ortak bir irade etrafında birleÅŸerek bir yaÅŸam biçimi oluÅŸturma çabaları idi… Temel hedefleri ise istikamet üzere olmak ve dini hayatın bütününde yaÅŸama arzusu idi… Modern eÄŸilimlerden uzak durarak İslami bir hassasiyet taşımaları idi… Bugün durum nedir sorusunu ise her vicdanlı İslami hareket mensubu kendisi cevaplasın…

Geçici bir çözüm ve üreteceÄŸi bir sürü sorun alanını da dikkate alarak hareket edilmesi gerekirken, zorunlu bir tavır olarak kalıcı bir olguya dönüÅŸtü. Bu zaten dava hassasiyetini de kaybetmesine neden oldu. Çünkü STK olarak yer bulmak, eÄŸitim giderlerini karşılamak, elemanları saÄŸlam yerlere yerleÅŸtirmek ve benzeri konular yüzünden iktidar ile yan yana durmaya zorladı. SaÄŸlanan kolaylıklar yüzünden de hem samimiyet testi zorlaÅŸtı ve hem de dava diye bir derdin varlığı gizde saklı olsa da belirleyici olan maddi koÅŸullar oldu. Bu durum İslami hareketlerin tükeniÅŸini saÄŸlamaya matuf bir eylemliliÄŸin tabii sonucu gibi görünüyor bana… Özellikle de 28 Åžubat süreci ve sonrasındaki siyasi hamlelerin baÅŸarılı olduÄŸunu iÅŸaret etmektedir.

İslami hareketlerin amaç ve araç iliÅŸkisi baÄŸlamında son dönemi dikkate aldığımızda sınıfta kaldıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü kamuoyu önünde açığa çıktığı için düÅŸünce zeminini de kamuoyunu dikkate alan bir yaklaşım üzerinden ifade etmeye çalışması, süreç içinde bu zorunluluÄŸu hakikatin kendisi gibi görerek çok önemli bazı kaymalara neden olmaktadır. Kendini muhafaza etmeyi öne çıkartan hareketlerinde önemli bir kısmı mevcut konumu, modernleÅŸmenin getirdiÄŸi deÄŸiÅŸimi, Müslüman zihnin yaÅŸadığı travmayı ve bugüne Müslümanca bir bakışın ÅŸartları ve imkânları üzerine yeterli bir derinlikte entelektüel bir zemin kurulamadığı için amaç ve araç meselesi hala giriftliÄŸini korumaya devam etmektedir. Bu temel sorun, İslami bir entelektüel yapının hiçbir ÅŸekilde kurulamamasının katkısı da yadsınmamalıdır.

          6. İslami Hareketler İslam DüÅŸünce dünyasına ne tür katkılarda bulunmaktadır?

ÇaÄŸdaÅŸ İslami Hareketler, İslam DüÅŸünce dünyasına ciddi bir katkı sunmaktan uzak kalmışlardır. Daha açıkçası, yeterli düzeyde bir düÅŸünce sahibi olmada yetersiz kaldıkları gibi İslami düÅŸünce zemininin çoÄŸulcu yapısı yerine her hareketin kendi otoriter kıldığı düÅŸünceyi kurma çalışması, bölünmeyi çoÄŸaltmaya yaramaktadır. İslami Hareketler, ağırlıklı olarak mühendislik bölümü mezunu veya sosyal bilimler mezunu olarak öne çıkanlar tarafından yürütülmeye çalışılmıştır. Tam klasik İslami ilimler üzerinden eÄŸitimini almış kiÅŸilerin yokluÄŸu handikap, varlıkları da baÅŸka sorunlara neden olmaktadır. Selefi hareketlerin kendi iç bünyelerindeki tartışmalar, diÄŸer hareketlere yönelik ve halka yönelik tekfir edici boyutu dikkate alındığında nerede durulduÄŸu görülür. ModernleÅŸmiÅŸ aydınlar aracılığı ile İslami hareketlerin arasındaki çatışma ve etkileÅŸim de baÅŸka sorunlar üretmektedir. İslamcılığın modernleÅŸme karşısındaki ikircikli tutumu: tekniÄŸini alalım, ahlakını reddedelim… Bu bize ahlakını da almaya yönelttiÄŸini gösterdi. Dün doÄŸru olan bir ÅŸeyin bugün yanlış çıkmasına raÄŸmen halen kabul görmesi ise baÅŸka bir sorunu iÅŸaret eder. Dolayısıyla İslam DüÅŸünce dünyasına İslami Hareketlerin çok etkili ve yetkin bir katkısı olduÄŸu söylenemez!

          YaÅŸadığımız çaÄŸa hitap edecek özgün bir düÅŸünce üretebilmiÅŸler midir?

Umudumuzu kaybetmeden halen yeterli ve hitap edecek bir düÅŸünce üretilebilmiÅŸ deÄŸildir. Hatta bir adım ilerisi, bir yöntem ve bakış da geliÅŸtirilebilinmiÅŸ deÄŸildir. Özgün bir düÅŸünce için ÅŸu üç temel ÅŸart yerine getirilmeden saÄŸlanamaz: Birincisi, klasik İslam düÅŸüncesini tam olarak sorunlarına hâkim bir ÅŸekilde anlamak ve onu yerli yerine koyacak bir ilmiÅŸ derinliÄŸi elde etmektir. İkincisi, modern düÅŸünceyi tam olarak öÄŸrenmek, onu kuÅŸatıcı bir ÅŸekilde idrak etmek ve onun usulünü, yolunu, yordamını ve nelere haiz olduÄŸu kadar ürettiÄŸi sonuçları da doÄŸru bir perspektif içinde anlamak olmalıdır. Üçüncüsü ise; müslüman zihnin bugününü doÄŸru okumak, anlamak ve yorumlamak olmadan bugüne dair özgün bir düÅŸünce geliÅŸtirmek neredeyse imkânsızdır. Bu nokta İslami hareketleri aÅŸar, Müslümanların topyekûn birlikte hareket ederek bu konuda gereken çalışmaları baÅŸlatmaları elzemdir.

          7. İslami Hareketlerin toplumsal hayatı ve yönetimleri etkileme gücü hangi boyutlardadır?

İslami hareketlerin toplumsal hayatı ve yönetimleri etkileme gücü bir hiç mesabesindedir. Daha çok toplumsal yapılar ve yönetimler tarafından etkilenerek kendilerinden istifade edilecek ÅŸekilde istihdam edildiklerini anlamadıkları için bunu bir etkileme imkânı olarak görmektedirler. Dünya ölçeÄŸinde de, Türkiye ölçeÄŸinde de durum apaçık ortadadır. Ak Parti deneyimi ise bize İslami Hareketlerin siyasal iktidara raÄŸmen ayakta durma imkânlarını oluÅŸturamadıklarını göstermiÅŸtir. İktidarın kendisi, İslami STK’lara kendiniz olun, bizi gerektiÄŸinde eleÅŸtirin, özgürleÅŸin diye telkinde bulunmaktadır. Böylece İslami Hareketlerin nerede durduÄŸunu açığa çıkmaktadır. İslami Hareketler gerçek anlamda muhalif tutumunu gösterseydi, doÄŸruya doÄŸru, eÄŸriye eÄŸri diyebilseydi, özgüvenini inÅŸa edebilseydi, entelektüel derinliÄŸini gösterebilseydi, mesele farklı tezahür edebilirdi.

          8. İslami Hareketlerin öteki ile kurduÄŸu iliÅŸki biçimi ve beraber yaÅŸama anlayışı nasıl bir mahiyete sahiptir?

İslami Hareketler, hep iktidarda imiÅŸ gibi tavırlar üzerinden geliÅŸim saÄŸladıklarından dolayı, öteki ile iliÅŸkiyi bir çatışma zemini olarak kurguladılar. Zamanla demokrasi, insan hakları ve özgürlükler baÄŸlamında ise ötekinin haklarını meÅŸru gören bir yaklaşıma evrildi. Din ile sahici bir baÄŸ kurmada yaÅŸadıkları yetersizlik, onların sürekli savrulmalarına neden olmuÅŸtur. Katı, kaba ve sert bir yapı olmasa da içten bir yaklaşımla, ötekiyi düÅŸman görmesi engellenemedi. Bunu besleyen siyasal hareketler, ÅŸiddete maruz kalmaları, kendileri öteki olarak görülerek her ÅŸeyden mahrum bırakılmaları ve sürekli bir tazyik altında olmaları da bu durumu pekiÅŸtirmiÅŸtir. Tabii ki içlerinde daha makul bir yaklaşım sahibi olanlarda olmuÅŸtur. Ama genel itibarı ile tekfir ehli olmayanlarda dâhil, ötekini kendi otantik yapısı içinde kabul ederek onunla bir iliÅŸki kurmayı saÄŸlayamamıştır. Adalet duygusu ve hikmetle davranmak ise çok nadir bir olgu olarak öne çıkmıştır. Bu yaklaşımını reel durumun karşılığı olarak yazdığımı ayrıca belirtmeliyim… İdeal olan her zaman farklı olabilmektedir. Süreç içinde özellikle de post modern dönemin tartışmaları olarak demokratik sistem, sivil toplum, özgürlük ve insan hakları baÄŸlamında daha yumuÅŸak bir iliÅŸki ve mahiyet oluÅŸmuÅŸtur. Ama bu mahiyet İslami hareketlerin kendi İslam düÅŸüncelerinden neÅŸet etmiÅŸ bir özellik taşıdığı söylenemez!

          9. İslami hareketler bugünün dünyasını yeterli düzeyde okuyabiliyorlar mı? Bu konuda İslami hareketlerin kaçırdıkları ve yanıldıkları temel durumlar nelerdir?

İslami Hareketler, bugünün dünyasını yeterli düzeyde okuyacak bir bakışa ve yönteme haiz olamadıkları için sorun yaÅŸadıkları vakidir. Çünkü günümüz dünyasını doÄŸru okumak, hem onların biliÅŸ süreçlerini doÄŸru okumak ve hem de onların stratejilerini, beklentilerini ve hedeflerini doÄŸru okumakta yarar var. Bu üçlemeyi doÄŸru okuma konusunda ciddi sorunlar olduÄŸu görülmektedir. Üçlemeden birini doÄŸru okusanız bile diÄŸerleri olmadan kendi iç bütünlüÄŸünü kavrayamadığınız için yanılgı yaÅŸayabiliyorsunuz. Bu yüzden, modern düÅŸünce, bilgi ve varlık telakkisi yanında modern hedef, amaç ve gelecek tasarımı konusunda da bir bakış sahibi olmayı zorunlu kılıyor. Ayrıca, her zaman bir kurgu ve yapay durumlar inÅŸa ederek bir aldanışı kararlı bir ÅŸekilde sosyal yaÅŸamın kendisi kılan modern dünya ve güç erki, aldatmaya karşı bir çözüm önerilmediÄŸi sürece aldanış devam edeceÄŸi için, ona karşı yeterli düzeyde bir okuma gerçekleÅŸtirmekte mümkün görünmemektedir. Özellikle İslam Dünyasının parçalı yapısı, Müslümanların düÅŸünce dünyalarının parçalı oluÅŸu, ortak bir irade ve bakışı saÄŸlayamamaları da yanlış okumaya meydan veren özelliklerdir.

Bu konuda İslami Hareketlerin kaçırdığı en büyük yanılgı, insan hakları, özgürlük ve demokrasiyi evrensel bir olgu olarak kabul ederek hareket etmeleridir. Hâlbuki bu kavramlar sadece modern birey ve toplum için geçerliliÄŸini korumaktadır. Gazze meselesi bu konuyu bütün açıklığı ile gözler önüne sermiÅŸtir. İkinci yanılgı, evrensel kavramını modern bilim ve felsefe için temel bir kabul gibi algılayarak onlar üzerinden kendi dinleri ile iliÅŸki kurma çabalarıdır. Bu da modern düÅŸünce ve erke yeni imkânlar sunmakta ve aldanışı kolaylaÅŸtırmaktadır. En büyük yanılgı ise; kurgu üzerine kurulu bir bilgi yapısını ve ona dayalı düÅŸünce yapısını eleÅŸtiriye tabi kılarken, taşıdığı elastikiyeti hesaba katmadan aynı konuda farklı bir açıklamaya kanarak yine modern düÅŸünce ve erk yönünde yenilgiyi kabullenmeleridir. Ama Müslümanlar açısından daha temel bir sorun alanı ise; kendi düÅŸünce yapıları; yani İslami düÅŸünce yapısı ve tarihi üzerine derli toplu ve bütünlüÄŸü koruyan bir yaklaşım genel kabule dönüÅŸmediÄŸi için hep bir zaafı içinde taşıması ve parçayı öncelemesidir. Hâlbuki hem İslam düÅŸüncesi üzerine bütünlüÄŸü kavrayan bir idrak ve hem de modern düÅŸünce üzerine bütünlüÄŸü koruyan bir idrak karşılaÅŸtırmayı saÄŸlıklı yapar ve sahici çözümler üretebilir.

İktidarı salt siyasi bir güç olarak okumanın taşıdığı zaafı hala aÅŸamayan İslami Hareketlerin sorunu doÄŸru okuma konusunda zaaflar taşımaya devam edeceÄŸi bedihidir. Bu yüzden, önceliÄŸi iktidar kavramını ve siyasal kavramı ile iliÅŸkisi kadar, iktidar alanlarının siyaset arenası dışında kalan yapılarını da doÄŸru tespit ederek bu alanda yeni çalışmalara imkan saÄŸlamak elzemdir. ÖrneÄŸin, ahlaki yapının iktidar olmadaki ve bir iktidar üretmedeki önemini doÄŸru kavramak, kendi düÅŸünceni temsil ettiÄŸin zaman bir iktidar oluÅŸturarak nasıl her ÅŸeyi deÄŸiÅŸime zorladığını da idrak etmek elzemdir. Bu konuda Gazze halkı ve temsiliyet liyakati ile saÄŸladıkları iktidar alanını gözlemlemek ve oradan dersler çıkarmak da önemlidir.

          10. İslami Hareketler diÄŸer ideolojiler ve mevcut bölgesel ve küresel hegemonya karşısında halklar için bir alternatif oluÅŸturmakta mıdır?

Yukarıda ifade ettiÄŸim bazı temel iktidar alanları ve bu iktidar olma süreçlerinde gösterilen performans ve sonra bu iktidarları kaybetme ile birlikte bazı İslami hareketlerin iktidar olmalarına raÄŸmen kendilerinden beklenen doÄŸru hareket ve eylemleri gösterememeleri, kuÅŸatıcı bir politika geliÅŸtirememeleri, bunun yanında baÅŸka otoritelere bağımlı hareket etmeleri ve onları aÅŸacak bir strateji geliÅŸtirememeleri de alternatif olmalarını ciddi bir zaafa uÄŸratmıştır. Strateji ve taktik konusunda ciddi zaaflar taşıyan İslami Hareketlerin potansiyel olarak alternatif olmalarına raÄŸmen, reel durumda bunun örnekliÄŸini tam olarak saÄŸlayamadıkları için gereken güveni saÄŸlamakta zorlanmaktadırlar. Bunu hem Türkiye özelinde hem de İslam dünyası örneÄŸinde söylemek mümkündür. ÖrneÄŸin, saÄŸlam bir yapı üzerinden alternatif bir hareket baÅŸlatıyorsunuz. Bu hareketi yolundan çıkarmak için alternatif arayışlar baÅŸlıyor ve birkaç koldan baÅŸlayarak o hareketi yoldan çıkarmaya baÅŸlıyorlar. Mesela, ÅŸiddet meselesi, el Kaide ve DaiÅŸ olmak üzere baÅŸka örgütlerde de aynı komedi oynamış ve hem müslüman halkı ve hem de batılı ama arayış içinde olan halkı aldatarak onlardan uzak tutmayı baÅŸarmışlardır. Hatta İslamofobi denilen kötülüÄŸü de bu ÅŸiddet sarmalı üzerinden saÄŸlayarak bütün dünyada Müslümanlığa karşı bir öfke meydana getirmiÅŸlerdi. Gazze örneÄŸi bize gösterdi ki eÄŸer sen kendin olursan, hem İslamofobiyi ortadan kaldırırsan ve hem de müslüman olmayan halkların Müslümanlığa ilgi duymasını saÄŸlayabilirsin. Bunu nasıl yaptığı gündem olmalı ve üzerine tefekkür edilmelidir. Sadece esir takasında bile neler olabileceÄŸi gösterilmiÅŸtir. İsrail zindanlarında çürüyen Müslümanların yanında Filistin’de esir tutulan Yahudilerin gençleÅŸmesi yeterli delili sunmaktadır.

Bu noktada olması gereken ile olan arasındaki dinamik yapıyı doÄŸru okumakta yarar var. İdeal olanı reel olanda tezahür ettirmeden üzerine kurgulanan ve kurulan tuzakları boÅŸa çıkaramayacağın gibi kendini doÄŸru bir ÅŸekilde dosta ve düÅŸmana da anlatman zorlaÅŸacaktır. O yüzden İslami Hareketler; halklar için tek alternatifler ama ideal zeminde, olması gereken olarak… Ama reel zeminde bu alternatiflikleri ufukta görülememektedir.

 

Hamas: Aksa Tufanı, birinci dereceden bir savunma operasyonudurhttps://islamdusuncesi.org.tr/deppo/image/-48a6ebc84d.jpg" />

 

          11. İslami Hareketler ve Aksa Tufanı arasındaki iliÅŸki hakkında neler söylemek istersiniz?

İslami hareketler ile Aksa Tufanı arasındaki iliÅŸki görülebildiÄŸi kadarı ile birden fazla yapının bir araya gelerek gerçekleÅŸtirdiÄŸi bir eylemdir. Filistin menÅŸeli yapıların bir araya gelerek birlikte gerçekleÅŸtirdikleri önemli bir hamle ve harekettir. DiÄŸer İslami Hareketlerin bu olguyu doÄŸru bir ÅŸekilde okumaları ve ona göre kendilerine yeni bir istikamet belirlemeleri elzemdir. İslami Hareketlerin önceliÄŸi, Aksa Tufanından hangi dersleri çıkaracaklarını düÅŸünmeleri ve ona göre yeni bir strateji geliÅŸtirmeleri elzemdir. Orada oluÅŸan İslami Hareketlerin temsil gücünün nelere kadir olduÄŸunu gözlemlemeleri ve buna göre bir hareket tarzı geliÅŸtirmeleri gelecekleri açısından da önemini korumaktadır. Ama Filistin’deki son Aksa Tufanı ile dışında kalan İslami Hareketlerin iliÅŸkisini ise daha saÄŸlıklı bir zeminde tartışmakta yarar var. Burada güçler, iktidarlar, sınırlar, ulus devletler devreye girmekte ve bazı ÅŸeyleri yapmayı zorlaÅŸtırmaktadır. Bu çerçeve saÄŸlıklı bir ÅŸekilde anlaşılmazsa, yeterli düzeyde doÄŸru bir yaklaşım geliÅŸtirmek mümkün olmayacaktır. O yüzden yardım konusunda görebildiÄŸimiz kadarı ile gerekeni yapmak konusunda elinden geleni yapan bir konumu ihtiva ediyor. Orada olup bitene karşı tepki vermede ellerinden geleni yaptıkları gibi, gündem yapmaları, paylaÅŸmaları, dikkatleri çekmeleri de artı olarak hanelerine yazılmalıdır. Tabii ki her ulus devlet kendi politik tutumları üzerinden bu meseleye duyarlı veya deÄŸil olabilmektedir. Bu da İslami Hareketleri bulundukları ülkelerin siyasal tercihleri ile çatışmayı veya uyumu dikkate alarak bir ÅŸeyler yapmayı dikte etmektedir. Bu konuda bir zaafın varlığını söylemek mümkündür. ÖrneÄŸin, Batılı ülkelerin halkları, öÄŸrencileri ve hatta siyasileri kararlı bir duruÅŸ sergileyerek İsrail ve soykırıma açık bir tepki ortaya koymaktadır. Ama aynı tutumu müslüman ülkelerin kendilerinde görmekte zorlanıyoruz. Elbette ki bazı hareketlenmeler olacaktır. Ama kararlı, duruÅŸ sahibi, ses getiren ve iktidarlarını etkileyecek, politika deÄŸiÅŸimine sürükleyecek bir çaba ve gayrete sahip olamadık. Ya tepki az bir kiÅŸi ile yapıldığı için yeterli ilgiyi üretemedi, ya da iktidarlar bu meselede duyarlı diyerek kendi duyarlılığını daha ileri seviyelere çıkarma konusunda bir irade boÅŸluÄŸu görülmektedir. Bu da doÄŸal olarak, her İslami Hareketin Filistin İslami hareketi ile hem gönül bağı ve hem de desteÄŸi olduÄŸu gerçeÄŸini dışlayamaz!

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi yine bir strateji yoksunluÄŸu ile karşı karşıyayız. Umarım, İslami Hareketler için Aksa Tufanı ve sonucu üzerine ortaya çıkan olgular, durumlar, geliÅŸmeler daha dikkatli bir ÅŸekilde düÅŸünerek ve üzerine tefekkür ederek kendilerine ait yeni bir stratejiye sahip olmaları için bir sebep teÅŸkil eder ve geleceÄŸe daha emin ve kararlı bir ÅŸekilde yürüyerek hem bu dünyada ve hem de ahirette Allah’ı razı edecek fikir ve ameller bütününü gerçekleÅŸtirirler.

Yorum Yapın